Nüfusun %70 oranında çift doz aşılanma programını tamamladığı şu günlerde Sağlık Üst Kurulu tarafından sürdürülen seyahat kısıtlamaları, giderek büyüyen döviz krizi, hükümetin istifası ve UBP’deki liderlik krizi nedeniyle başıboş halde seyreden Kuzey Kıbrıs ekonomisinin üzerindeki olumsuz etkiler derinleşmektedir.
Ülkemizdeki çalkantılı gündem tüm hızıyla devam ederken Sağlık Bakanlığı tarafından son dönemde yapılan açıklamalara bakıldığında pandemi sürecine yönelik, Kıbrıs Türk Halkının, 3’ncü doz aşılanma için teşviklendirilmesi çabaları ön plana çıkmaktadır. Ancak iki doz aşılanma programını tam anlamıyla yerine getiren ve buna rağmen aşısız kişilerden farklı bir muamele görmeyen bireyleri aşılanmaya yöneldirmek hiç de kolay olmayacaktır. Şöyle ki; yurtdışı seyahatleri yapma arzusundaki çift aşılı Kıbrıslı Türkler, PCR testinden muaf bir şekilde pek çok ülkeye giriş yapma imkanına sahipken ülkeye dönüşte çift aşılı olmalarına rağmen PCR/antijen testine tabi tutulmaktadırlar. Yine bu yıl ülkemizi ziyaret etme arzusuna sahip AB ve 3’ncü ülke vatandaşları, çift aşılı turistlerin de PCR/antijen testine tabi tutulması nedeniyle ülkemizdeki turistik hareketliliğin arzu edilen oranda sağlanamadığı ve/veya çok kısıtlı bir oranda kaldığı gözlemlenmektedir.
Kanaatimce aşılanma programının teşviklendirilmesinin önündeki yegane engel, aşı programını tamamlamış kişilere yönelik sürdürülen PCR/antijen testi zorunluluğu ve bu zorunluluğun ekonomimiz üzerindeki etkileridir. Türkiye ve Güney Kıbrıs gibi önemli turizm destinasyonlarının 2021 yılı boyunca çift aşılı misafirlerden PCR testi talep etmediği bilinmektedir. Ülkemizdeki “mevcut” siyasi erk tarafından oldukça riskli bir siyasi hamle olarak değerlendirilen ve böylesi bir adımdan sonuna kadar uzak duran iradenin, bu adımı atmamak için tüm ekonomik şartları zorladığı ve defalarca iç borçlanmaya gittiği de ortadadır. Ancak Türkiye ve Güney Kıbrıs gibi ülkelerin böylesi önemli bir insiyatif ile çok önemli boyutlarda turistik hareketlilik sağladıkları gerçeği de ortadadır. Buna rağmen bu ülkelerde ortaya çıkan vaka sayılarının ülkemizdekinden çok farklı olmadığını gözlemlemekteyiz. Öyle sanıyorum ki hem kendi vatandaşlarından hem de turistlerden ülkeye girişte 90 TL tutarında test ücreti talep eden bir iradenin hepimize turist gözüyle baktığı yadsınamaz bir gerçektir.
Bu şartlar altında teşvik olduğumuz bir konu varsa o da ne yazık ki göçtür. Bilin istedim!!!