Halkın Partisi (HP) Girne Milletvekili Erek Çağatay, Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün hayata geçmesini beklemenin hayalperestlik olmadığını kaydederek, “Argümanlarımızın sağlam olduğunu düşünüyorum. Bizim esas hedefimiz, bunun bir an evvel hayata geçmesidir… Bir halkın, ekonomik bir ambargo altında yaşaması insan haklarına aykırıdır” dedi.
Cumhuriyet Meclisi Avrupa Parlamentosu heyeti olarak doğrudan ticaretin hayata geçmesi çabalarını artıracaklarını kaydeden Çağatay, “Gerek kendi içimizdeki kurumlarla, gerekse Türkiye’yle işbirliği çerçevesinde bunun hayata geçmesi için yolları zorlayacağız, mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.
Çağatay, BRT’de katıldığı programda, Avrupa Parlamentosu heyeti olarak, CTP Milletvekili Fikri Toros ve UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu ile gittikleri Brüksel’deki temaslarını değerlendirdi.
Çağatay, konuyla ilgili açıklamasında, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili de konuştuğu programda, “Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşmak için erken. Hükümet ve Cumhuriyet Meclisi büyük sorunlarla boğuşuyor, önceliklerimiz daha farklı olmalı ama Erek Çağatay olarak benim değerlendirmem şudur: Sayın Kudret Özersay, cumhurbaşkanlığı makamını doldurabilecek liyakata, bilgi birikimine ve tecrübeye sahiptir. Tabi nihai kararı partinin yetkili organları verecek” değerlendirmesinde bulundu.
“TOPLANTILARIMIZ GÖRDÜĞÜMÜZ KADARIYLA NETİCE VERDİ”
Çağatay, ilk olarak Brüksel temaslarını değerlendirdi, ülkeyi temsil edip Kıbrıslı Türklerin sesini duyurmaya çalıştıklarını ve olumlu izlenimle döndüklerini ifade etti.
Avrupa Birliği’nin 2004’teki kararına rağmen Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün tozlu raflarda durduğunu ifade eden Çağatay, süreci şu şekilde anımsattı:
“Tüm ısrarlarımıza rağmen bir türlü bu tüzüğü hayata geçiremiyorduk. Mayıs 2019’da Avrupa
Parlamentosu seçimleri yapıldı. Her yeni dönem başladığında; alınan ama rafta duran kararlar, dosyalar masaya indirilir; gündeme alınması veya tamamen yok sayılması yönünde bazı kararlar alınır. Doğrudan ticaret tüzüğüyle ilgili de Rum tarafı bir girişimde bulundu ve bu tüzüğün ‘10. protokolün altında değerlendirilmesi gerektiği’ yani oy birliğiyle işleyecek bir karar mekanizmasının içine sokulması yönünde bir talepleri oldu. Bunun böyle olmaması gerektiğini anlattık ve bir kulis çalışması yaptık. Geçen gün; Avrupa Parlamentosu Başkanlar Divanı’nda ticaret tüzüğünün geçen defa ele alındığı şekliyle kalması yönünde karara bağlandı. Tabii burada AB Parlamentosu’nda gruplar var. Bu grupların üyesi milletvekillerini ziyaret ettik, 2004’teki pozisyonumuzu anlattık. AP Seçimleri sonrasında yeni parlamentoda ciddi bir değişiklik oldu. Kıbrıs meselesini bizim bakış açımızla izah etmek, bu konuda desteklerini istemek üzere yoğun temaslarda bulunduk, 12 toplantı yaptık. Gördüğümüz kadarıyla netice de verdi. Duyumlarımıza göre; Rum tavrına rağmen bu haklı duruşumuz çoğu milletvekili tarafından kabul edilmiş görünüyor. Bu tüzük, 26 Nisan 2004’te biz Kıbrıslı Türkler Annan Planı’na ‘evet’ dedikten sonra AB tarafından yapılan bir girişimdi. Annan Planı sürecinde Kıbrıslı Türklere böyle sözler de veriliyordu. Bu tüzük komisyon tarafından kaleme alınmış olsa da rafta durmaya devam ediyor. Bizim esas hedefimiz bunun bir an evvel hayata geçmesidir. Bir halkın, ekonomik bir ambargo altında yaşaması insan haklarına da aykırıdır. Birleşmiş Milletler konvansiyonlarına aykırıdır. Ekonomik yönden de dünyayla buluşmak bizim hakkımızdır. Avrupa Parlamentosu heyeti olarak bizlerin bundan sonra doğrudan ticaretin hayata geçmesi anlamında çabalarımız artacaktır. Gerek kendi içimizdeki kurumlarla gerekse Türkiye’yle işbirliği çerçevesinde bunun hayata geçmesi için yolları zorlayacağız, mücadele edeceğiz.”
“TÜZÜĞÜN KABULÜNÜ BEKLEMEK HAYALPERESTLİK DEĞİL, BU BİZİM HAKLI DAVAMIZDIR”
Çağatay, Kıbrıslı Türklerin bulunduğu pozisyon itibariyle hukuksal olarak elinin güçlü olduğunu belirtti. Çağatay, şöyle devam etti:
“Bence bu tüzüğün hayata geçmesini beklemek hayalperestlik değildir. Argümanlarımızın sağlam olduğunu düşünüyorum. Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs meselesini çözmek için olumlu tavır takınmış taraftır. BM Genel Sekreteri, 2004’teki raporunda da bunu ifade etmiştir, bu rapor Güvenlik Konseyi kararı haline gelmedi, daimi üyeler müsaade etmedi ama rapor orada duruyor. BM İnsan Hakları sözleşmesine baktığınızda ekonomik yönden halkın dünyayla kucaklaşmasının engellenemeyeceği söz konusudur. Tüm bunlar hukuken elimizin güçlü olduğunu gösterir. Kararlar siyasidir. Bugün BM’nin bizim aleyhimize diyebileceğimiz kararları da tavsiye kararlarıdır. AB’nin kararları da siyasidir. Uluslararası hukuk çerçevesinde mücadele etmek gerektiğine inanıyoruz. Siyasi anlamda da güçlü olup girişimleri bırakmamalıyız. Kıbrıs Türk halkı sesini duyurmalıdır, bu bizim haklı davamızdır.”
“ÖNCELİĞİMİZ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ DEĞİL, MEMLEKET MESELELERİNİ ÇÖZMEKTİR”
Nisan 2020’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili de konuşan HP Girne Milletvekili Erek Çağatay, “Parti olarak önceliklerimiz memleket sorunlarını çözmek. Seçimleri konuşmak için erken” değerlendirmesinde bulundu.
Çağatay seçim sürecini şu sözlerle ele aldı:
“Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili değerlendirmeyi her parti kendi içinde yapar, her parti bir diğerine saygı göstermek durumundadır. Biz şuna inanıyoruz; Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşmak gerçek gündemimizi bazen örtebiliyor. Bunu konuşmak için erkendir, sorunlarımızı ötelemememiz lazım. Hükümet ve meclisimiz büyük sorunlarla boğuşuyor, önceliklerimiz daha farklı olmalıdır. Halkın Partisi bu konuyu Parti Meclisi’nde, Merkez Yürütme Organı’nda ele almaya başlamıştır ama daha yeni bir konudur. Görüşeceğiz, yetkili organlar izleyeceğimiz yola karar verecektir. Erek Çağatay olarak benim değerlendirmem şudur: Sayın Kudret Özersay, cumhurbaşkanlığı makamını doldurabilecek liyakata, bilgi birikimine ve tecrübeye sahiptir. Müzakereci kimliğiyle ve halkın içinden gelen, halkın ne istediğini iyi bilen biri olarak bu görevi, halka büyük katkılar sağlayacak şekilde yapabilir. Tabii nihai kararı partinin yetkili organları verecek. Bunları konuşmak için çok erkendir, önceliğimiz memleket sorunlarının giderilmesi için çaba harcamaktır.”