Kıbrıs sorununa çözüm arayışı ile ilgili değerlendirme yapmak için ada dışındaki tarafların gündemlerinin içine girerek çıkarımda bulunmak faydalı bir eksersizdir.
Ukrayna-Rusya savaşı, Rus gazına bağımlı olan AB’yi ABD’nin beklediği yönde adım atması noktasına getirdi.
Rus gazına bağımlılıktan kurtulmak stratejik bir konu başlığından acil çözüm bekleyen bir mevzu haline geldi.
Avrupa medyasında artık Rus gazına bağımlılığın yaratacağı riskin olup olmama olasılığı tartışılmıyor. O çok geride kaldı.
Rus gazına olan bağımlılığı ortadan kaldırmanın kısa ve orta vadede enflasyon, büyüme ve sosyal devlet dokusu üzerindeki etkisinin ne olacağı hesaplanır ve tartışılır duruma geçildi.
Yapılan yorumlarda ikinci dünya savaşı ve hemen sonrasında çekilen zorluklarla ilgili verilen referansları gözlemlemek mümkün.
Savaşa kadar kamuoyunun da siyaset üzerindeki etkisiyle AB’nin Rusya siyaseti ölçülü bir denge siyasetiydi. Şimdi ise Rusya’ya topyekûn tavır alan konuma geçildi.
Kamuoyu, medyası ve siyasi kurumları ile AB, ABD’nin tam da istediği kıvama geldi.
Ne kadar süreceği meçhul geçiş döneminde köprü görevi görecek alternatif enerji kaynaklarını artırmak ve olan enerji kaynakları için de yeni tedarik zinciri oluşturmak AB siyasetini etkisi altına aldı.
AB’nin enerji tedariki konusundaki gündemine katkı yapacak her yolu dinleme ve değerlendirme iştahı düne göre artmıştır.
ABD’de uzun süredir hedeflediği AB’deki bu değişimin yolunun geniş ve açık olmasının kolaylaştırıcı ya da hızlandırıcı unsuru olarak devrededir.
ABD kaşla göz arasında Eastmed projesini desteklemediğini söyleyiverdi. Eastmed, Erdoğan’a karşı siyasi bir projeydi. Tek sebep bu olmamakla beraber, ABD’nin attığı bu adım Erdoğan’a iç siyasete olumlu gelişme olarak yansıtacağı bilinen bir konuda beklenmeyen bir destek olarak yine de verildi.
Bu gelişme Doğu Akdeniz’de halihazırda çıkmış “Arap gazının” ve çıkması muhtemel gazın çıkarılmasının hızlandırılmasına ve nakline Türkiye’nin stratejik köprü görevi üstlenmesinin yolunu açmaya yönelik ilk adım olma niteliğindedir.
Yaklaşan seçimlerle birlikte, iktidarın iç siyasete yönelik projekte edeceği algı açısından böyle bir gelişmeye ihtiyacı vardır. Bunun ekonomiye getireceği katkı da cabasıdır.
Ukrayna-Rusya savaşı ile ortaya çıkan acil ihtiyaca dayalı tablo Kıbrıs sorununu da içine alacak bir gelişmeyi tetikler mi? Bu soruyu soracak yeterli veri vardır.
İhtiyaçlının sayısının ve ihtiyacın dozajının arttığı yerde mutabık kalınanlar üzerinden anlaşma olması çok daha mümkündür.
Doğu Akdeniz’deki halihazırda çıkarılmış ve potansiyel olarak çıkması muhtemel gazı ve Kıbrıs sorununun bazı unsurlarını da içine alacak şekilde farklı içeriklerden oluşan bir torba anlaşma gündeme gelebilir.
Bu konjonktürde tarafların olmasını istemediklerine değil de istediklerinin bir kısmına odaklanarak BM parametreleri dışında bir “anlaşmanın” çıkma olasılığı düne göre artmıştır. Kıbrıs’ta çözüm arayışında özne BM parametrelerinden Doğu Akdeniz’deki gazın nakline ve paylaşılmasına kaymaya başlamıştır. BM parametreleri gerçektir ama bugünkü konjonktürde hakikati temsil etmemekte, yetersiz kalmaktadır.
Kıbrıs sorununda bütünlüklü çözüme ulaşmadan, Maraş, limanlar, gazın çıkarılması, nakli ve paylaşımı ile ilgili unsurları içine alan adı ya da takılacak sıfat önemli değil bir “anlaşma” mümkün müdür? Bunun Kıbrıs Türkü ve Türkiye için bir fırsat mı yoksa tehdit mi olduğu önümüzdeki günlerde gündemimizi meşgul edecek yeni siyasi bir fay hattının oluşumuna ve siyasi safların bugüne göre farklı şekilde şekillenmesine sebep olmaya aday olduğu görüşündeyim.