Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, ülkede “denetimsizlikten” dolayı yükseköğrenimde yaşanan gelişmelere işaret ederek, “yükseköğrenim, eğitim ve bilimden çok insan kaçakçılığı, intihal ve sahte diploma yolsuzlukları ile anılıyor” dedi.
KTÖS Genel Sekreteri Maviş, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, “kitle turizmi anlayışıyla ‘daha fazla öğrenci, daha fazla üniversite, daha az maaş, daha az personel’ düşüncesine sahip patronların eline verilmiş denetimsiz yükseköğrenim kriz üzerine kriz yaşamaya devam ediyor” iddiasında bulundu.
Maviş, şunları kaydetti:
“Eğitimi meta, öğrenciyi müşteri olarak tasarlayan butik üniversite anlayışı muhasebelerinde yaşanan peş peşe yolsuzlukların ardından, intihal ve hak edilmemiş diplomalar ile ülkede yaşanan yükseköğrenim krizi derinleşmiştir. Üniversitelere sadece bir ticari kurum olarak bakanlar, ülke üniversitelerinin eğitim ve araştırmadan çok insan ticaretiyle anılmaya başlandığı gün önlem alması gerekenler, bet ofis mantığında üniversite açma izni vermeyi başarı sayanlar, tüm yükseköğrenimin çöküşü olacağı konusunda uyarı yapmamıza rağmen koltuklarından kımıldamayanlar yaşanan sürecin sorumlusudurlar. “
-‘YÖDAK’ın kendisi krize dönüştü’
Maviş, açıklamasında üniversiteleri denetleyen kurum Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’na (YÖDAK) da bazı eleştiriler yönelterek, “üniversiteleri denetleyecek yapı olan YÖDAK üyelerinin dahi kendi diplomalarının mahkemelik olduğu bu sistemde, hangi üniversitenin insan kaçakçılığına bulaştığını, hangisinin intihal yaptığını ve düzmece belgelerle diploma sattığını, hangisinin akademisyenlerin emeklerinden ve emekliklerinden çaldığını nasıl tespit edebilecektir?” diye sordu.
-“Çözüme ve AB ile doğrudan ilişki kurma hedefine odaklanmalıyız”
Maviş açıklamasında ayrıca, ekonomik istikrarsızlık, pahalılaşma, zamlar, kriminal olaylar, kültürel müdahale, yolsuzluklar ve benzeri olaylardan dolayı ülkede “bir güven bunalımı yaşandığına” savunarak, “çözüme ve AB ile doğrudan ilişki kurma hedefine odaklanmalıyız” ifadelerini kullandı.
-“Siyasal etik erozyona uğradı, ekonomik mutsuzluk had safhada”
Maviş, “Anayasa’ya bağlılık yemini etmiş siyasetçi ve bürokratlarının kendilerini yasalarının üzerinde görmeleri, bulundukları makamları imtiyaza dönüştürmeyi hak saymaları, siyasetin içine düştüğü etik sorunlar her gün karşımıza çıkmaktadır” diyerek, şöyle devam etti:
“Hükümet ortaklarından biri olan Sn. Erhan Arıklı’nın mal varlığı ve servetindeki artış, turistik T, kiralık araç ve taksi iznini torpil mekanizmasına göre verdiği iddiaları, bir diğer ortağı olan Sn. Ataoğlu ve Sn. Tosunoğlu ile ilgili basına çıkan rüşvet iddiaları, Sn. Ersin Tatar ile ilgili ortaya atılan 50 milyon dolarlık rüşvete aracılık iddiası ile ilgili cevaplar halen netleşmemiştir.”
Maviş, T&T Havalimanı Şirketi’ne yapılan ödeme ve KIB-TEK’in akaryakıt alımlarında yaşananlarla ilgili de bir gelişme olmadığına da işaret etti.
Burak Maviş, “ülkede tarikatlara göz yumulduğunu” savunarak, “tarikatların kontörlündeki dernekler aracılığı ile küçük çocukların ehil olmayan kişi ve yerlerde ihmal ve istismara hedef haline getirilmesine, yatılı olarak mahsur bırakılmasına, bu derneklerin milyonlara sahip olması ile ilgili ortaya çıkan haberlere karşı da bir ses yok” iddiasında bulundu.
-“Adanın kuzeyinde tuz çoktan kokmuştur! ‘Tuzun koktuğu noktada çözüm ne olabilir?’”
“Ülkede özelleştirme, muhafazakârlaştırma ve ifade özgürlüğüne karşı yürütülen gerici politikalara karşı çözümün savunulması” gerektiği görüşünü ortaya koyan Burak Maviş, “kurucu eşit ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden doğan haklarımızı gasp eden ve istediğinde baskı aracı olarak kullanan Kıbrıslı Rum siyasi elitlerine karşı haklarımızı ve çözümü talep etmeliyiz. Kıbrıslı Türklerin, her iki taraftan gelen baskıyı azaltmak ve uluslararası hukukta yer almak için çözüme ve AB ile doğrudan ilişki kurma hedefine ısrarla yönelmesi elzemdir” dedi.
Maviş, ülkede yaşanan sorunlara pansuman olabilecek yegane aracın “iki toplumlu, iki kesimli, federal bir çatıda Avrupa Birliği olduğu görüşünü savunarak, “Sn. Cuellar’ın önemli misyon üstlendiği bu dönemde, eşit/egemen rüyalardan uyanıp, görüşme masasına dönen bir ekibi toplumsal varoluş mücadelesi vermiş bu toplum hak ediyor” ifadelerini kullandı.