spot_img
17.8 C
Lefkoşa
spot_img

BORRELL ARABULUCULUK İÇİN ÜYE DEVLETLERDEN YETKİ İSTİYOR

Fileleftheros “Ankara’ya ‘Arkadaşlık İsteği’… Brüksel Olaydan Korkuyor ve Müdahale İçin Üye Ülkelerden Yetki İstiyor” başlığıyla manşete çektiği haberinde Borrell’in Rum ve Yunan hükümetleri dışında, 1 Temmuz itibarı ile AB dönem başkanlığını devralacak olan Almanya ve Fransa ile direkt irtibatta bulunduğunu, İtalya ile de temas edeceğini yazdı.
Gazete Ankara’nın geri adım atmayacağı ve Doğu Akdeniz’deki planlarını hayata geçireceği kanaatinde olan Brüksel’in sıcak olay çıkma ihtimalini çok yakın gördüğünü ve ‘bir kaza çıkmadan’ önce tansiyonu düşürme yollarını aradığını, bunun için de perde gerisi çalışmalar yaptığını yazdı.
Habere göre Borrell, Türkiye-AB ilişkilerinin ele alınacağı 13 Temmuz’daki Avrupa Konseyi öncesinde Ankara’ya gitmeyi planlıyor ancak mesele, Türkiye’nin bu ziyareti kabul edip etmeyeceği ve içeriğinin ne olacağı. 
Haberde Türkiye’nin Rum yönetimini tanımadığını ve AB aracılığıyla olsa dahi Rum yönetimi ile görüşmek istemediği, Borrell’in iki tarafın da Türkiye-Avrupa ilişkileri ipini yeniden tutmasını istediği belirtildi. Türkiye-AB ilişkilerinin her yönüyle görüşülmesinin, bütün konuların paketlenmesine gönderme yaptığına,  bunun da zayıf tarafın (bu örnekte Rum yönetimi)aleyhine olabilecek ve güçlü Avrupalı ortaklarının başka alanlarda kazanacağı bir al-ver sahnesi yarattığına işaret edildi. 
Rum yönetiminin Türkiye’ye yaptırım uygulanmasındaki ısrarının AB tarafından kullanılabilecek bir araç olduğuna işaret eden gazete “1,5 milyar Euro’luk üyelik öncesi ödeneğin kesilmesiyle birlikte yaptırımlar ve ekonomik nitelikteki diğer bir dizi hareketler olguları değiştirecek ve halen bu alanda ciddi sorunlar yaşamakta olan Ankara’nın, görüşmek için sebebi olacak. Ancak bu yaklaşım, başta Almanya’dan olmak üzere ciddi engellerle karşılaşıyor” ifadelerine yer verdi.
Gazete “Borrell’den Çifte Mesaj… Lefkoşa Kanunsuz Türk Faaliyetlerinin Son Bulması İçin Yeni Dinamik Bekliyor… Şimdi de Dikkatler Ankara’ya Çevriliyor” başlıklı haberinde ise Rum yönetiminin, Borrell’in Güney Kıbrıs ziyareti ile çifte mesaj verdiği kanaatinde olduğunu belirtti.
Gazeteye göre Rum yönetimi Borrell’in, Rum Savunma Bakanı SavvasAngelidis eşliğinde Rum Milli Muhafız Ordusu’na (RMMO) ait helikopterle üzerinde uçarak kendi gözleriyle gördüğü Doğu Akdeniz’deki Türk faaliyetleri konusunda Türkiye ve Avrupalı liderlere mesaj verdiği görüşünde. 
Ziyareti sırasında Borrell’e Lefkoşa’daki “ateşkes hattını” da gezdiren Rum hükümet kanadı, bundan sonrası için Brüksel’den jest geleceği beklentisi içerisinde. Angelidis RİK’e yaptığı açıklamada Türkiye’ye karşı yaptırım uygulanmasının ötesinde Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin durması için yeni bir dinamik yaratılacağı kanaatini ortaya koydu.
AngelidisBorrell ile birlikte 25 dakika 6.5 deniz mili mesafeden Türk sondaj gemisi, yardımcı ve refakatçi gemilerini izlediklerini, Borell’in AB’ye görüntü olarak aktardıklarını kendi gözüyle görme imkanı bulduğunu, bunun da Borrell’in pratikteki ilgisini gösterdiğini söyledi. 
Gazete Rum Savunma Bakanı’nın, Doğu Akdeniz’in AB’nin ilgi alanı ilan edilmesini önerdiği Borrell’e “AB ülkelerinin neden bölgede sürekli deniz kuvveti bulundurma hakkı olduğunu” izah ettiğini yazdı.
Habere göre Rum yönetimi, Güney’de yaptığı açıklamalarıyla Brüksel’in Rum yönetiminin “egemenlik haklarına” desteğini dile getiren Borrell’in aynı mesajı, 13 Temmuz’dan önce gideceği Ankara’ya da götürmesini bekliyor. 

DİSİ VE AKEL FARKLI OKUDU
Gazete DİSİ ve AKEL’in Borrell’in Güney Kıbrıs ziyaretini farklı okuduğunu ve farklı mesajlar verdiğini vurguladı.
Habere göre DİSİ bugünkü durumun yatışmasının tek yolunun “Güney Kıbrıs’ın, AB’nin ve bölge ülkelerinin izlemekte olduğu uluslararası hukuk ve diplomasi yolu olduğunu”, Borrell’in, Ankara’ya bu mesajı götürmesi gerektiği görüşünü ortaya koydu. “Borrell’in Kıbrıs ziyareti AB’nin Türkiye’nin ülkemize karşı kanunsuz hareketlerinin tamamına karşı daha etkin eylemde bulunmaya hazır olduğunu gösteriyor. Borrell’in Kıbrıs’ın MEB’i üzerindeki uçuşu da Başkan ve Dışişleri Bakanı ile görüşmeleri de çok önemlidir” ifadelerini kullandı. 
AKEL ise Borrell’in açıklamalarının, AB’nin Güney Kıbrıs’a etkin destek vermek için somut inisiyatif geliştirmesi ve Türk-AB diyaloğu çerçevesinde siyaset ve diplomasi gereçlerini kullanarak sözden eyleme geçmesi gereğine işaret ettiği görüşünü dile getirdi. Rum yönetimini de Kıbrıs müzakerelerinin CransMontana’da koptuğu yerden yeniden başlaması ön şartlarını yaratmak için mümkün olan her inisiyatifi almaya çağıran AKEL “Türk meydan okumalarını ve neden olduğu tehlikeleri göğüslemenin etkin yolu budur” dedi.

HRİSTODULİDİS “BÜTÜN MESELELERE ÇÖZÜM….”
Öte yandan Alihtia Josep Borrell’in Güney Kıbrıs’tan ayrılmasının hemen ardından Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’le yaptığı röportajı “Bütün Meselelere Çözüm… NikosHristodulidis AB’nin Türk-AB İlişkilerine Dair İnisiyatifin Maksadını Alithia’ya Özetliyor” başlığıyla manşete çekti.
Borrell’in inisiyatifindeki ana gayenin Türkiye-AB ilişkilerini etkileyen bütün meselelerin, iki tarafın öncelikli konularının yer alacağı bir liste aracılığıyla Doğu Akdeniz tansiyonun düşürülmesi olduğunu yazan gazete, Hristodulidis’in “Türkiye ile böyle bir diyalog için şartlar Avrupalılar açısından artık olgunlaşmış görünüyor” dediğine işaret etti, Türkiye ile ilişkilerin ele alınacağı 13 Temmuz’daki AB Dışişleri Bakanları konseyinde birilerinin masaya Türkiye ile üyelik müzakerelerin kesilmesini masaya koyabileceğini de söyledi.

BORRELL’DEN İSTENENLER…
Güney’i ziyaret eden Borrell’den AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısı öncesinde tam olarak ne talep ettikleri sorulduğunda ise Hristodulidis Borrell’in ziyaret sebeplerinden birinin, 13 Temmuz’daki konsey öncesinde Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini konuşmak olduğunu söyledi, özetle şunları ekledi:
“Üye ülkelerden, iki tarafı (Türkiye ve AB) ilgilendiren konuları Ankara ile görüşmek için yetki almasının mümkün olup olmadığını görüşmekti.  Bu çerçevede Borrell Kıbrıs ve Yunanistan dışında, Türkiye’ye ve Doğu Akdeniz bölgesine ilgisi olan diğer üye ülkelerle de görüşecek, 13 Temmuz’dan önce de Türkiye’yi ziyaret etmeye çalışacak.  Kendisinden, AB’nin Türkiye’nin yasadışı davranışları konusunda oy birliği ile aldığı kararları özetleyen mesajlar götürmesini istedik.”
Hristodulidis, Türkiye ve AB’ni ilgilendiren bütün konuları görüşmek derken tam olarak ne kast ettiği, iki tarafın talepleri ortaya konularak bir al-ver mi olacağı sorusuna karşılık, Türkiye ile AB arasında bir diyalog olabilmesi için, üye ülkelerin Borrell’e böyle bir şey için top yükün yetki vermesi gerektiğini, söyledi. Hristodulidis devamla şunları da söyledi:
“Bu diyaloğun ne şekilde olacağını henüz bilmiyoruz. Kesin olan, AB ve Borrell’in şu ana kadarki müdahalelerinin gerektiği gibi olmadığını ve istedikleri sonucu vermediğini anladığı ve şimdi etkin sonuç verebilecek bir inisiyatif almak istedikleridir.” 

“COĞRAFYAYI DEĞİŞTİREMEYİZ”
Başka bir soruya karşılık sözlerine “coğrafyayı değiştiremeyiz. Bunu birçok kez söyledim” diyerek başlayan Hristodulidis Türkiye’nin AB’ye yakın olmasını, üye olmasını diğer AB üyelerinden çok istediklerini ancak AB üyelik sürecinin tamamen Türkiye’ye bağlı olduğunu söyledi.
Politikaları ve davranışları yüzünden AB üyelik sürecinin kesilmesi halinde Türkiye’nin Güney Kıbrıs açısından daha tehlikeli ve kontrol dışı olup olmayacağı sorulduğunda, Türkiye’nin üyelik sürecine destek verme sebeplerinin de bu olduğunu anlatan Hristodulidis “ancak Kıbrıs sorunu çözülseydi veya Lefkoşa ile Ankara arasında bu konular olmasaydı da Türkiye bugün üye ülke olmayacaktı” dedi. AB’nin Türkiye’den talep ettiği kurumsal değişikliklerin yapılmamış olmasını gerekçe gösterdi. 

“MEVCUT DURUM KIBRIS’IN GELECEĞİ OLAMAZ”
Hristodulidis’e Kıbrıs müzakerelerinin başlayabilmesi için KKTC’de yapılacak cumhurbaşkanı seçiminin beklendiğini ancak bundan önce Türkiye-AB ilişkilerinde bir kötüleşme olursa bunun Kıbrıs sorununu nasıl etkileyeceği soruldu. Hristodulidis Türkiye-AB ilişkilerinin çok iyi olmadığını ancak Kıbrıs sorununun çözüm çabalarının diğer gelişmelerden bağımsız olarak “CransMontana’da koptuğu yerden başlaması gerektiğini” söyledi “Mevcut durum Kıbrıs’ın geleceği olamaz”  dedi. 
Kıbrıslı Türklerin içişlerine karışmak niyetinde olmadığını savunan Hristodulidis “ancak uzlaşılmış çözüm şekline, yani iki bölgeli iki toplumlu federasyona karşı bir Kıbrıslı Türk liderin kazanması müzakerelerin CransMontana’da koptuğu yerden başlaması çabalarında çok olumsuz bir gelişme olacak” ifadesini kullandı. 

ADİL DEĞİL AMA SÜRDÜRÜLEBİLİR
“Nihayetinde adil ve sürdürülebilir bir çözüme varabilecek miyiz yoksa treni artık tamamen kaçırdığımıza halkı hazırlamaya başlamamız mı lazım?” sorusuna karşılık istedikleri ve çabalarını odakladıkları şeyin adil ve sürdürülebilir bir çözüm olduğunu savunan Hristodulidis şunları ekledi:
“Adillik (çözüm) konusunda, çok samimi olmak istiyorum, olası bir çözüm adil diye nitelendirilemez çünkü ben çözümün, 1960’daki duruma geri dönersek adil olacağı yaklaşımındayım. Böyle bir şey maalesef mümkün değil.  Ancak sürdürülebilirlik konusu, öncelikli öneme sahiptir ve Başkan Anastasiadis de tam olarak buna büyük önem ve ağırlık veriyor. Keza bu, Kıbrıslı Rumların ezici çoğunluğunu büyük ölçüde meşgul eden bir konudur. Sürdürülebilir ve 1977’de uzlaşıldığı gibi adil bir çözümün ulaşılabilir bir hedef olduğunu değerlendiriyorum.” 

İLGİLİ HABERLER

Bizi takip edin

3,234TakipçilerTakip Et
5,673TakipçilerTakip Et

SON HABERLER