Fileleftheros, garantör güçlerle görüşme randevusu ayarlamaya çalışan Lute’un bu çabasının, Türkiye henüz tarih vermediğinden kaygan zeminde olduğunu ancak Lute’un 14 Kasım’da Ankara’ya gideceği, ardından da Ada’ya geleceği yolunda bazı bilgiler bulunduğunu iddia etti.
Ankara ziyareti kesinleşmezse Lute’un planlarının değişebileceğine işaret eden gazete, Lute’un daha önceki ziyaretlerinin TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından açıklandığı ve bu kez de aynı şekilde olabileceği belirtildi.
Rum Yönetimi’nin, Lute’un Atina ziyareti hakkında bilgilendirileceğinin kesin olduğuna işaret edilen haberde, henüz kaydedilmemiş olmasına karşın böyle bir ziyaretin, Lute’un garantörlerle temas yaptığının bir işareti olacağına dikkat çekti.
Haberde, 25 Kasım’daki 3’lü görüşmede, beşli konferans yolunun açılabilmesi için iki liderin görüşülecekler üzerinde anlaşmaya varmasının hedeflendiği, prosedürel nitelikte olacak 5’li konferansın yıl sonundan önce, 20 Aralık civarlarında olacağına işaret edildi.
“KONJONKTÜRÜN EN İYİSİ OLDUĞUNU SÖYLEYEMEM”
Aynı gazete, BM’deki Rum daimi temsilci ve müzakereci Andreas Mavroyannis’in ABD’deki Rum örgütlerine Kıbrıs sorunu, Doğu Akdeniz’deki durum ve Kapalı Maraş hakkında bilgi verirken, “Size, konjonktürün en iyisi olduğunu söyleyemem. Türkiye, genel olarak Kıbrıs sorununda bir şey olmasıyla, bunun özellikle de şimdi (Berlin’deki üçlü görüşme arifesinde) olmasıyla ilgilenmiyor” dediğini yazdı.
Habere göre, “Kıbrıs Mücadelesi Dünya Koordinasyon Komitesi” (PSEKA) ve Amerika Kıbrıs Örgütleri Federasyonu tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Mavroyannis, Türkiye’nin stratejik hedefinin Kıbrıs’ı kontrol etmek olduğu iddiasını yineledi. BM’nin, Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması çabaları konusunda kötümser konuştu ve “Şantaj altında müzakere yapılmaz. Türk tarafının son aylarda müzakere masasına gelmek istemesinin nedeni, istediklerini kazanmaktır. Bu da kabul edilemez” dedi.
Mavroyannis, Kapalı Maraş konusuna değinirken “Bölgenin genel bir iskân ve inkişaf planı söz konusu. Sert tepkilerden ve Güvenlik Konseyi’nin son müdahalesinden sonra, Türk faaliyetleri şimdilik durmuş görünüyor ancak bundan sonra ne olacağı konusunda hiçbir şey kesin değil” ifadesini kullandı.
Andreas Mavroyannis, Türkiye’nin sözde “Rum MEB”i dışında Yunanistan’ın da deniz bölgesinde doğal gaz ve petrol araştırmalarına başlaması ve Yunanistan’ın da askerî tepki göstermesi ihtimalinden de büyük endişe belirtti.
MAVROYANNİS’İN SİNİRLİOĞLU’NA CEVABI
Yine Fileleftheros, New York çıkışlı haberinde, Mavroyannis’in Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmaya karşılık Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu tarafından BM’ye gönderilen, Kıbrıslı Rumların 1963-74 döneminde Kıbrıslı Türklere etnik temizlik uyguladığı ve 1974’te yapılanın meşru bir harekât olduğuna vurgu yapılan mektuba yazılı cevap verdiğini bildirdi.
Habere göre, Türkiye’nin “Demokles Kılıcı”nın on yıllardır “Kıbrıs’ın üzerinde olduğunu” öne süren Mavroyannis, Türkiye hakkındaki bilinen Rum iddialarını yineledikten sonra Türkiye’nin Ada’da etnik açıdan arı iki devlet politikası güttüğünü, bunun da Kıbrıslı Türkleri “devlet kurumlarını terk ederek, ceplere çekilmeye ittiğini” iddia etti. Barış Harekâtı’na zemin olarak 1960 Garanti Antlaşmaları’nı gösterme çabasının “boşuna” olduğunu da savunan Mavroyannis “sözde garanti hakları bahanesiyle şiddet kullanmak haklı gösterilemez” dedi.
Mavroyannis, hidrokarbonlar ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine de atıf yaparak, Türkiye’nin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni ve uluslar arası hukuku kabul etmediğini öne sürerek “uluslararası hukuk tahtında hiçbir şekilde müdahil taraf addedilemeyeceği bölgelerde de talepte bulunuyor” iddiasında bulundu.