Tam iki ay önceydi; takvimler, 19 Mayıs 2021 tarihini gösteriyordu. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerle yaptığı söyleşide, “İnşallah 20 Temmuz’da ben Kıbrıs’ta olacağım ve Kuzey Kıbrıs’tan gerekli mesajları tüm dünyaya inşallah oradan vereceğim” dedi.
O günden sonra hepimiz, bu mesajların ne olabileceğini araştırmaya başladık. Bilebileceğini düşündüklerimize sorduk; kendimizce akıl yürütmeye çalıştık. İki ay önceden lasmanı yapılan bu mesajlar için daha sonra “sürpriz” ve “müjde” gibi ifadeler de kullandı. Sadece bizim değil, Rum Yönetimi, Avrupa Birliği veya ilgili olabilecek herkesin dikkati 20 Temmuz’da yapılacak açıklamaya çevrildi.
Rum tarafı iyi bir de hazırlık yaptı: Erdoğan’ın açıklayacağı müjdeyi etkisiz hale getirecek bir kampanya hazırladı. Nitekim, şimdi düğmeye bastılar ve harekete geçtiler. Dünyayı ayağa kaldırdılar!
AZERBAYCAN SORGULAMASI
Biz de yeni bir sayfaya geçtik. Erdoğan’ın müjdesinin 19-20 Temmuz ziyaretinde açıklananlar olamayacağını düşünerek ortada bir “engelleme” mi; yoksa “daha büyük bir plan” mı olduğunu tartışıp duruyoruz.
“Suçlu” yine Amerika Birleşik Devletleri görünüyor… Azerbaycan’dan tanınma bekleyenler, son günlerde haberlere de yansıyan diplomatik temaslara dikkat çekerek bu tanınmayı bir kez daha ABD ve AB’nin engellediğini ileri sürüyorlar. Koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, ABD veya AB’nin “şöyle bir müdahalesi” ile engellenebilecek bir sürprizi niye günlerce gündemde tuttuğunu açıklamaya ise kimsemiz yanaşmıyor!
ABD, Rusya, AB, İngiltere, Fransa, Türkiye, İsrail ve İran gibi önemli siyasi aktörler arasında dolaşarak kendi sorunlarına çözüm arayan ve önemli ölçüde başarılı olan İlham Aliyev’in ABD engellemese KKTC’yi hemen tanıyacağını düşünmemizin nedenini, gerçekten anlayamıyorum. Sürprizin boş çıkması karşısında duyduğumuz şaşkınlık da anlaşılır gibi değil zaten…
MÜJDE BEKLERKEN!
Kavafis, Barbarları Beklerken şiirini şöyle bitirmişti:
“Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa?
Nasıl da asıldı yüzü herkesin!
Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar,
neden herkes dalgın dönüyor evine?
Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi.
Ve sınır boyundan dönen habercilere göre,
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.”
Onlar barbarlar hakkında konuşuyordu; biz de müjdeler ve sürprizler… Müjde veya sürpriz bekleyerek yapmamız gerekenlerin yükümlülüğünden kurtulmaya çalışıyoruz.
Erdoğan gelecek sürpriz yapacak, bir müjde açıklayacak ve hayatımız değişecek! Kimimiz bunu “kurtuluş” sayacak; kimimiz “tam da bu yüzden kurtulamadığımızı” ileri sürerek yaşamaya devam edecek.
Olmadı işte! Erdoğan geldi ve gitti ama ne sürpriz oldu, ne de müjde açıklandı… Bize de, neden sürpriz olmadığını veya açıklanan müjdenin gerçekten açıklananlar olup olmadığını konuşmak kaldı! Sonrasındaysa, “dalgın bir şekilde eve dönme” zamanı gelmiş olacak!