Elif ŞEN ÇATAL
DEV- İŞ eski başkanı, CTP eski milletvekili Hasan Sarıca, sistemleri yaşatanların o ülkedeki insanlar olduğunu belirterek, hangi sistem uygulanırsa uygulansın kontrol edilebilirlik, hesap verilebilirlik ve denetimin olmazsa olmaz olduğunu dile getirdi.
Son günlerde çeşitli tartışmalarla gündeme gelen ‘Başkanlık sistemi mi, parlamenter sistem mi?’ sorusunu yorumlayan Sarıca, her hangi bir taslak ortaya çıkartılmadan bu cevabı vermenin güç olacağını dile getirdi. Sistem tartışmalarında yasama-yürütme-yargı’nın önemine dikkat çeken Sarıca, güçler dengesi denilen bu üç maddenin nasıl uygulanacağının en önemli konu olduğunu belirtti.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başkanlık sistemiyle yönetildiğini; Annan Planı’nda öngörülen sistemin de başkanlık sistemi olduğunu belirten Sarıca, uygulama noktasında dikkat edilmesi gereken detaylara örnek verdi.
Sarıca, “Kıbrıs Cumhuriyeti her ne kadar başkanlık sistemi ise de başkan yardımcısı Kıbrıslı Türk’tü ve Temsilciler Meclisi dediğimiz ortak mecliste de yasaların geçebilmesi için Türklerin ayrı oy çoğunluğu gerekiyordu. Ayrıca hizmet veren cemaat meclisleri de vardı. 1960 Anayasası’na göre her iki toplumun da kendine özgü aile, eğitim, dernek ve cemiyetler konusunda görevleri üstlenen birimler vardı. Ve cemaati ilgilendiren yasalar bu şekilde yapılmaktaydı. Dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti başkanlık sistemiyle yürütülüyor bizde de başkanlık sistemine geçilsin demek yanlış olur” dedi.
“TEK ADAM UYGULAMASI MÜMKÜN DEĞİLDİ”
Dr. Fazıl Küçük’ün “Dümen Kıbrıslı Rumların elindeyse, el freni de bizim elimizde” sözünü hatırlatan Sarıca, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde tek adamlık uygulanmasının mümkün olmadığını belirtti. Başkan Yardımcısının belirli konularda veto yetkisine sahip olduğunu söyleyen Sarıca; “Temsilciler Meclisi olarak adlandırılan parlamentoda Kıbrıslı Türk temsilcilerin (milletvekilleri) de oy çoğunluğu gerekliydi. Yani yasa, 45+15 yarısından bir fazlasının ‘evet’ demesiyle geçmiyordu” şeklinde konuştu.
Bütün bunların yanı sıra anayasanın uygulanmasında çıkan her hangi bir sorun karşısında bir Kıbrıslı Türk, bir Kıbrıslı Rum ve onların atayacağı üçüncü bir yabancı uyruklu yetkilinin atanmasıyla komisyon oluşturulduğunu anlatan Sarıca bu yetkililerin anayasanın uygulanıp uygulanmadığı noktasında karar ürettiğini ifade etti.
“ANNAN PLANI’NA EVET DİYENLERDENİM…”
Güçler ayrılığı olarak kabul edilen yasama-yürütme ve yargının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Sarıca; “Annan Planı döneminde evet diyenlerden biri de bendim. Hem federal devlette hem de kurucu devletlerin kendilerinde başkanlık sistemi vardı. Ama sistemde el freni olarak tanımlayabileceğimiz bir takım sübaplar da vardı. Yani kurucu devletin anayasası veya bir takım kararların üretilebilmesi için ortak kararların üretilmesi şartı vardı. Yani başkan tek başına karar alabilme yetkisine sahip değildi. Eğer tek başına karar alabilmesi gibi bir durum söz konusu olsaydı, Türkiye’deki sisteme benzeyen bir uygulamadan bahsetmemiz gerekirdi” açıklamasında bulundu.
Başkanın hem yasayı hem yürütmeyi hem de yargıyı tek başına ele geçirmesinin adının başkanlık sistemi değil diktatörlük sistemi olacağına dikkat çeken Sarıca, burada dengelerin önemine işaret etti. Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan başkanlık modelinde bile bir takım sınırlamalar olduğunu dile getiren Sarıca, yasama, yürütme ve yargı dengesinin kurulması durumunda konunun olumlu değerlendirilebileceğini ifade etti.
“MEŞRUTİYET VAR AMA DEMOKRASİ İYİ ÇALIŞIYOR”
Sarıca, sistemlerde toplumsal yapı, gelenekler, aile yapısı gibi değerlerinde de önem taşıdığına çekerek İngiltere’de uygulanan meşrutiyet rejiminden örnekler verdi. Sarıca, “İngiltere’de meşrutiyet rejimi var. Kraliçe, çifte parlamento, lordlar kamarası var. Ama İngiltere’de demokrasi gayet rahat çalışıyor ve ilerliyor” dedi.
Sistem değişikliği tartışmalarının yasama, yürütme ve yargı organlarının nasıl uygulanacağı detayının esas olduğunu dile getiren Sarıca, doğru uygulama için kontrol edilebilirlik, denetlenebilirlik ve hesap verilebilirliğin olmazsa olmaz olduğunu dile getirdi. “Başkanlık sistemine karşıyım ya da değilim gibi bir şey söylemem mümkün değil” diyen Sarıca, kontrol edilebilirlik, denetlenebilirlik ve hesap verilebilirliğin olmadığı bir başkanlık sistemi ya da parlamenter sistemin farkı olmayacağına vurgu yaptı. Sistemleri yaşatanların ülkedeki insanlar olduğunu belirten Sarıca, önce taslağın ortaya çıkması gerektiğini, Annan Planı’ndaki federal yapı veya kurucu devletlerin anayasalarına bakarak hareket etmenin doğru olmayacağını savundu.