BAŞBAKANIN SEYİR DEFTERİNDEKİ ‘GEL GİTLER’

0
blank

Bu yazı yalnızca şu andaki Başbakan için değil, son 45 yılda yaşanan ve siyasetin değişmez kısır döngüsüne dönüşen teatral bir özet olarak bayramlık niyetine yazılmıştır. Öznesinde anonim bir Başbakan ve etrafındakiler ile karşısındakiler vardır.

blank

Kıbrıs Cumhuriyetin kuruluşundaki ortak meclisten başlayarak yıllarca KKTC meclisinde idare amirliği yapmış rahmetli babam Osman Uzunoğlu’nun aile içinde ve dost sofralarında anlattıkları ve ada dışından da olsa kendi gözlem ve duyumlarımla harmanlanarak yazılmıştır. 

***

Bizim Başbakan, politika üretme ve yönetme yetkinliğinin yeterli olmadığını önüne gelen konularda bir şey yapamaz hale düştüğünde anlar. Etrafındakilerden de hayır gelmez, çünkü onları seçme kriterleri de malum bambaşkadır. Liyakat giderek en son aranan özellik haline gelmiştir.

İçine düşülen durumun farkına varırlarsa, etrafındakiler Başbakanı rahatlatmak içinilk önce‘takma’ der.

Bizim Başbakan gördükleri karşısında dayanamayıp, çaresizliğinden etrafındakilere iş yaptırtmak için kızacak olur. Etrafındakileriş yapma derdinde olmadıkları içinbu sefer de‘değmez’ demeye başlarlar.

Bir yerden sonra bizim Başbakan etrafındakilere uyup boş verdiğini hafif belli edecek olur. Bu kez de karşısındakiler devreye girer ve hemen‘gamsız’ derler.

Bizim Başbakan bırakayım varacağı yere varsın deyip bir süre susma kararı alır. Bu kez hem etrafındakiler, hem karşısındakilerağız birliği etmişçesine‘lider sen değil misin, iki çift laf et’ der.

Artık dayanamayıp belki faydası olur deyip ağır konuşur. O zaman da etrafındakiler ‘muhatap olma sen Başbakansın’ der.

Olacak iş değil deyip çekip gideyim diyecek olur. Etrafındakilerseçim ve parti dengelerini aşarak zor bela oturdukları koltuğu kaybetme endişesinde hemen araya girer ‘yılma, senin görevin mücadele etmek’ der.

Soğukkanlılığa davet etmek için bizim Başbakan alttan alır.

‘Tepene çıkardın’ derler.

Dayanamayıp bu defa da bağırır. ‘Sakin ol’ derler.

Aklı başında yalnızca partiyi değil, parti dışındakileri de dinleyip ‘empati yapabiliyorum’ diye bütünü düşündüğümü göstermek için sempatik davranmaya kalkar. Etrafındakiler, ‘hop ne oluyoruz bizden başka dayanak arayışına mı giriyor’ diye yine devreye girer ‘Bu kadar uslu olunmaz’ der.

Otoritesini kullanıp parti içi disiplini sağlamak için parti içinde arkasından iş çevirenlerin dikine gider. ‘Geçmişine, eğitimine, terbiyene yakışmaz, bu kadar agresif olma’ derler.

Ayrılıp gitse ne diyecekler diye düşünür. Muhtemelen; ‘ona bu gidiş yakışmadı, keşke kalsaydı’ diyecekler.

‘Ee normal tabii görevdeyken beğenmediler ki, gidişimi mi beğenecekler?’ diye düşünüp, gittiği yere kadar deyip devam eder. O zaman da bir süre sonra, ‘Kazık çaktı, yük olmaya başladı bize’ derler.

Başbakanlık yapmak bu dalgalı duygu seli içerisinde su yutsan da batmamayı gerektirir.

Bizdeki Başbakanlık makamının etrafı ve karşısındakilerdeki ortak olgu ve algı sıraladığımız bu gelgitler ile özetlenebilir. Ama Başbakanlık aynı zamanda olmuyorsa tadında bırakıp başka bir safhaya geçmeyi başarmayı da gerektirir. Politika üretemeyecek Başbakan görevlendirmek yanında, eksik olan bir de bu var bizde.

Bulunduğun makamın hakkını vermeden ya da başarısızlığa rağmen bir üst göreve aday olabilmek için mahsustan siyasete ara veren ‘nadascıları’ da aynı kategoriye koyuyorum.

Birçok siyasetçi gibi Başbakan en büyük hatayı bırakma zamanının gelip gelmediğini ayırt edemediğinde yapar. Hata yapmayı bir kenara koyun siyasette kalma mücadelesi verip rol modeli olarak siyaset kurumuna zarar verir.

Yalnızca kendisiyle sınırlı kalmaz bu hatanın bedeli. Temsil ettiği siyasi kurumu da derinden etkileyecek noktaya gelir. Ama buna rağmen dönülmez bir yola etrafındakilerin ve karşısındakilerin söylediklerinin etkisiyle kapılıp giderler.

Sonra da, yolun sonuna gelmiş olsalar da onurlu çıkış yolunu bulamaz olurlar. Aslında bu yola hiç girmemesi gerektiğini de bir ihtimal belki o zaman anlarlar. 

O zaman da iş işten geçmiş olur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz