Başbakan Ersin Tatar Milliyet gazetesi için “Mavi Vatan’da haklarımıza sahip çıkabilmek” başlıklı bir makale kaleme aldı.
Makalede, dünya ve bölgenin büyük bir değişimin eşiğinde durduğuna işaret eden Başbakan Tatar, Doğu Akdeniz’de de ortaya çıkan yeni enerji jeopolitiği denklemine dikkat çekti.
Tatar, kaynağın, bölge devletlerinin ekonomilerinde ciddi bir dönüşüme yol açabilecek potansiyelde olduğunu belirterek, bu kaynakların kârlı pazarlara aktarılması için en ideal merkezin Türkiye olduğunu hatırlattı.
Bu noktada izlenmesi gereken en doğru siyasetin bölge devletlerinin işbirliği yapması olduğuna dikkat çeken Başbakan, buna rağmen East Med’de olduğu gibi bazı devletlerin Türkiye ve KKTC’yi siyasi olarak hedef alma gayretlerinin, ekonomik akl-ı selimin önüne geçebildiğini söyledi.
Bu noktada jeopolitik bir konsepte karşılık gelen mavi vatanın stratejik hedefine dikkat çeken Başbakan Tatar, bu hedefin de Türklerin, Akdeniz’de bir deniz gücü olarak, oyun-değiştirici iradelerini geniş bir spektrumda ortaya koyup sonuç almaları olarak değerlendirdi.
Başbakan, Türkiye’yi Anadolu sahillerine hapsetmeye, Kıbrıs Türklerini de kendi coğrafyalarının bütün zenginliklerinden mahrum etmeye yönelik girişimleri kabul edilemez olarak nitelendirdi ve “mavi vatanımız, şehit kanları ile sulanmış topraklar kadar kıymetli” ifadelerini kullandı.
Makalesinde KKTC topraklarına düşen S-200 füzesine de işaret eden Tatar, bunun bile Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkını içeren etkin ve fiili garantilere duyulan ihtiyacın neden artarak geçerli olduğunu açıkça gösterdiğini kaydetti.
Tatar, Kıbrıs Türklerinin ciddi bir varoluş ve özgürlük mücadelesi vererek bu günlere geldiğini belirterek, “o karanlık günlerde, fiilen tarihten silinmeye mahkum edilmişken, bize uzanan eli de içtenlikle hatırlıyoruz. Bizler, uzanan bu eli hiç unutmayacak vicdana da, yeni Doğu Akdeniz jeopolitiğini okuyacak kadar analitik birikime ve akla da sahibiz” ifadelerini kullandı.
Mavi vatanlarında özgürce nefes almak isteyen Türkiye ve KKTC’nin zorlukları birlikte aşabilecek güce ve potansiyele sahip olduğunu kaydeden Başbakan, Kıbrıs Türk Halkının egemen eşitliğinden ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden vazgeçmeden kendi devletinde yaşamak ve bölgenin zenginliklerinden hakkaniyet ölçüleri içinde yararlanarak dünya ve bölge barışına katkı koymak istediğini vurguladı.