Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı, Başbakan Ersin Tatar, Birleşmiş Milletlerin hala karar alırken, Rum Yönetimi olduğu kesin olan sözde Kıbrıs hükümetine atıfta bulunmasının Kıbrıs konusunda çözümü engelleyen başlıca unsurlardan biri olduğunu ve böylesi kararların Kıbrıs Türk tarafınca asla kabul edilmeyeceğini vurguladı.
UBP’den verilen bilgiye göre, Tatar, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’taki Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasıyla ilgili kararını değerlendirdi.
Tatar açıklamasında şunları kaydetti:
“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, geçtiğimiz Perşembe günü BM Barış Gücü’nin Kıbrıs’taki görev süresinin 6 ay daha uzatılmasıyla ilgili bir karar almıştır. 2506(2020) Sayılı bu kararla, BM Genel Sekreteri’nin geçtiğimiz 6 aylık dönemle ilgili raporu da onaylanmış bulunmaktadır.
Raporla ilgili görüşlerimi 27 Ocak’ta yapmış olduğum açıklamada dile getirmiştim. Bahse konu açıklamamda da belirttiğim gibi, sözde ‘Kıbrıs Hükümeti’ne atıf yapan herhangi bir belge, karar veya açıklama bizim açımızdan kabul edilmezdir; bu gerek söz konusu rapor gerekse buna ilişkin olarak Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu karar için de geçerlidir.
Unutulmamalıdır ki, ‘Kıbrıs Hükümeti’ denen kuruluş 1963’ten beri Kıbrıs Rum tarafının işgali altında olup Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların eşit ortaklığına dayalı yasallığını çoktan yitirmiştir. Ne Kıbrıs Türk halkı ne de Kıbrıs’ın tümünü temsil etme hak ve yetkisine sahip olan bu kuruluşa meşru Kıbrıs Hükümeti muamelesi yapılması ise Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün, yani statükonun devamının temel nedenidir; çünkü, Kıbrıs Rum tarafı silah zoruyla gasp ettiği bu ünvan ve bunun getirdiği ekonomik ve diğer avantajları Kıbrıslı Türklerle eşit ortaklık temelinde paylaşmayı reddetmiştir.
Bu gerçek, eski Genel Sekreterlerden Kofi Annan’ın 28 Mayıs 2004 yılında Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda da en çarpıcı bir şekilde ifade edilmektedir.
Birleşmiş Milletler’in gerçeklere rağmen, hala karar alırken Rum Yönetimi olduğu kesin olan sözde Kıbrıs hükümetine atıfta bulunması Kıbrıs konusunda çözümü engelleyen başlıca unsurlardan biridir ve böylesi kararlar Kıbrıs Türk tarafınca asla kabul edilmez.”
“ÇAĞRI RUM TARAFINA YAPILAMALI”
Kararda, diğer şeyler yanında, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon arayışları nedeniyle gerginliklerin arttığına işaret edilmekte olduğuna, tırmanma ve gerginlikleri daha da artırmaktan kaçınılması çağrısı yapılmakta olduğuna da işaret eden Tatar, “Biz bu çağrının Kıbrıs Rum tarafına yapılması gerektiği kanaatindeyiz, çünkü baştan beri Adamız çevresindeki doğal kaynakları gasp etmeye çalışan, bu konuda tek taraflı faaliyetlerde bulunan, yabancı ülke ve şirketlerle tek taraflı anlaşmalar imzalayan ve genelde Kıbrıs Türk halkı bu kaynakların ortak sahibi değilmiş gibi davranan, hatta bizi yok farz eden onlardır. Yani, gerginliğin yaratan ve sürdüren Kıbrıs Rum tarafıdır” dedi.
“Kıbrıs Türk tarafı olarak biz, 2012 yılından bu yana hidrokarbonlar konusunda ortak bir geçici özel komite kurulması için Kıbrıs Rum tarafına işbirliğine dayalı 3 öneri yapmış bulunmaktayız” diyen Tatar, “Kıbrıs Rum tarafı bu önerileri reddedeceğine olumlu ve yapıcı bir tutum sergilemiş olsaydı, konu kapsamlı siyasi çözüm açısından da bir katalizör rolü oynayabilirdi. Ancak, görüyoruz ki Kıbrıs Rum tarafı bu konudaki retçi tutumunu sürdürmektedir” ifadelerini kullandı.
KAPSAMLI ÇÖZÜM
Kıbrıs Rum tarafının, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun bölgedeki tüm hidrokarbon faaliyetlerinin durdurulmasına yönelik son önerisini vakit geçirmeden reddetmesinin arkasında yatan nedenin de uzlaşmaz tutum ve zihniyet olduğunu vurgulayan Tatar, şöyle devam etti:
“Kapsamlı çözüm konusuna gelince, Güvenlik Konseyi’nin bu son kararı, bilinen ezber ve kalıpları tekrarlamakta, bu haliyle statükoyu değiştirmek şöyle dursun, statükonun devamına hizmet etmektedir. Kararın bu konuda ortaya koyduğu çerçeve, yıllardır denenip de başarıya ulaşamamış bir yaklaşımın sürdürülmesinden ibarettir. Dostluk, güven, karşılıklı ihtiyaç, ortaklık, işbirliği ve paylaşım ruhu gibi federal bir çözüm için gerekli şartların Kıbrıs’ta bulunmadığı tecrübeyle sabittir. Gerek rapor gerekse kararın, iki taraf arasında güven yaratma ve işbirliği alanları oluşturma ihtiyacına geniş yer vermesi dahi bunun açık bir kanıtıdır.
Kıbrıs’ta, başta iki Devletli çözüm olmak üzere tüm alternatiflerin masaya konmasının vakti çoktan gelmiştir. Aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar elde edemeyeceğimiz açıktır. Bir yandan “statüko sürdürülebilir değildir” derken diğer yandan bunun gereklerini yerine getirmemek, hatta statükoya hizmet eden yaklaşımlar sergilemek, açık bir çelişkidir ve gerçekçi, adil ve sürdürülebilir bir uzlaşı arayışlarına hizmet etmez.
Aramızda herhangi bir statü anlaşması olmamasına karşın biz bugüne kadar BM Barış Gücü’nün topraklarımızda görev yapmasına izin verdik ve bu Güç’le işbirliğimizi sürdürdük. Ancak, BMBG’nin, sorunun esas taraflarından birisi olan Kıbrıs Türk tarafıyla da bir statü anlaşması sonuçlandırmasının ve kendisini Adadaki gerçeklere adapte etmesinin zamanının geldiğini de bu vesileyle vurgulamak isterim.”