“Durmazlarsa, bir karşılığı mutlaka olacak”
“Bir an önce AB ve BM yetkililerinin, Kıbrıs konusunda daha gerçekçi ve daha adil bir yaklaşım sergileyerek, Rum Yönetimi’nin insanlık dışı ve hukuk dışı uygulamalarına daha fazla seyirci kalmamaları yönünde çağırımı yineliyorum”
Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu “Kıbrıs konusunda adil ve yaşayabilir bir anlaşma için ortaya konulan tüm çabaları, uzlaşmaz tutumuyla çökerten Rum liderliğinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki konut sektörünü düşmanca bir tutumla saldırı hedefi haline getirmesini” kınadı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Ataoğlu, Rumların, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bugüne kadarki tüm saldırıları gibi bu saldırılarının da bir sonuç vermeyeceğini, Cumhurbaşkanlığı ve hükümetin Anavatan Türkiye ile istişare ve iş birliği içinde KKTC’ye yatırım yapanları korumak, kollamak için gerekenleri mutlaka yapacaklarını belirterek, saldırıları durdurmazlarsa, bunun bir karşılığının mutlaka olacağını vurguladı.
-“Çözüm bütünlüklü anlaşma veya TMK vasıtasıyla”
Fikri Ataoğlu, “Mülkiyet konusunun çözümü iki devlet arasında yapılacak bütünlüklü bir antlaşma veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de benimsediği üzere Taşınmaz Mal Komisyonu vasıtasıyla olacaktır. Rum komşularımızın bunlardan uzaklaşarak saldırıya geçmeleri ne kendilerine ne de Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılmasına katkı sağlamaz. Aksine, iki tarafı bir birinden daha da uzaklaştırır” dedi.
Ataoğlu açıklamasına şöyle devam etti:
“Bir süre önce konut işi ile de uğraşan bir avukatımızı haksızca tutuklayarak günlerce özgürlüğünden yoksun bırakan Rum tarafının, şimdi de KKTC’de yatırım yapan aynı zamanda Rum kesiminde de yatırımları olan bir iş insanı ile KKTC’de faaliyet gösteren bir emlak şirketinden mal satın alan bir yabancıyı tutuklayarak mahkemeye sevk etmesi, belli etti ki KKTC’ye planlı bir saldırı içindedirler.
Güney Kıbrıs’taki Türk mallarını canının çektiği gibi kullanan, kendi ekonomik ve sosyal gelişmesi için ne Anayasa ne yasa dinleyen Rum tarafının, iş Kıbrıs Türk halkına gelince ambargocu, izolasyoncu, düşmanca tavırlar içine girmesi kabul edilmezdir ve dileriz bardağın taşmasına neden olacak noktaya gelmez.
Hayat durmuyor. Kıbrıs Türk Halkının da en az Rum komşularımız kadar ekonomik gelişme ve refah hakkı vardır.
Bunun için atılımlar yapması, sektörlerini geliştirmeye çalışması gayet doğaldır.
Eğer Rum tarafı 1963’ten bu yana geçen 61 yıla rağmen bunu anlamıyor ve saldırmakla bizi yıldıracağını, gerileteceğini zannediyorsa bizi tanımıyorlar, nasıl bir süreçten geçerek bugünlere geldiğimizi iyi anlamadılar demektir.
Çok net bir şekilde Kıbrıs konusunda adil ve yaşayabilir bir anlaşma için ortaya konulan tüm çabaları uzlaşmaz tutumu ile çökerten Rum liderliğini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki konut sektörünü yeniden, düşmanca bir tutumla saldırı hedefi haline getirmesi kınıyor kendilerini uyarıyorum.
Cumhurbaşkanlığımız, Hükümetimiz Anavatan Türkiye ile istişare ve işbirliği içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yatırım yapanları korumak, kollamak için gerekenleri mutlaka yapacaktır.
Eğer bu saldırıları durdurmazlarsa, bunun bir karşılığı mutlaka olacaktır.
Rum komşularımız artık idrak etmelidir ki mülkiyet konusunun çözümü iki Devlet arasında yapılacak bütünlüklü bir antlaşma veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de benimsediği üzere Taşınmaz Mal Komisyonu vasıtası ile olacaktır.
Bunlardan uzaklaşarak Kıbrıs Türk halkına zarar verecek saldırıya geçmek Güney Kıbrıs’a bir şey kazandırmaz, kaybettirir; Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılmasına katkı sağlamaz aksine, iki tarafı bir birinden daha da uzaklaştırır.”
-“AB ve BM buna daha fazla seyirci kalmamalı”
DP Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Rum Yönetimi’nin keyfi, çözümsüzlüğü tetikleyen ve iki toplumu daha da uzaklaştıran uygulamalarına karşın, AB’nin ve BM’nin buna seyirci kalarak Rum Yönetimini daha da şımartacak tepkisizlikte kaldığını da belirtti ve bu durumu eleştirdi.
Ataoğlu, “Kıbrıs’ta iki toplumun ve iki devletin varlığı bir gerçektir. Bu gerçekleri göz ardı ederek, Rum tarafının gasp ederek Rumlaştırdığı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni adanın tek yönetimi olarak görmek, adil değildir. Bir taraftan adaletsizliğe göz yumacaksınız, adanın tek yönetimi olarak Rumlaştırılan bir devleti göreceksiniz, sonra da çözümü tesis eder gibi yapıp arabuluculuk yapacaksınız. Bu iyi niyetli yaklaşımdan uzak, art niyetli ve diplomasiden uzak bir anlayıştır. Bir an önce AB ve BM yetkililerinin, Kıbrıs konusunda daha gerçekçi ve daha adil bir yaklaşım sergileyerek, Rum Yönetimi’nin insanlık dışı ve hukuk dışı uygulamalarına daha fazla seyirci kalmamaları yönünde çağırımı yineliyorum.” dedi.