HP’den verilen bilgiye göre, katıldığı televizyon programında güncel konuları değerlendiren Atakan, sınır kapıları, havalimanı ve işletmelerdeki uygulamalara ilişkin vatandaşın şikayetlerinin olduğunu dile getirdi.
Turizm açısından 2020, 2021 ve hatta 2022’nin kayıp olduğuna işaret eden Atakan, en azından vatandaşların ailelerinin gelebilmesinin önemli olduğunu, o nedenle de ilk alınan karantina kararının yanlış olduğunu, kararın değiştirilmesini ise olumlu bulduklarını aktardı.
“HÜKÜMET SEKTÖRLERİN ÇIĞLIĞINI DUYMUYOR”
Hayat pahalılığı ve yapılan zamlar konusuna da değinen Tolga Atakan, hükümetin gündeminin ekonomi veya pandemi olmadığını ileri sürerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hükümet sektörlerin çığlığını duymuyor. Kaybedilen yılın farkında değil. Önümüzde yüksek öğrenime ilişkin ciddi bir risk var. Kaç öğrenci mezun oluyor, yerine kaç öğrenci gelecek? Yeni öğrencileri ülkemize nasıl çekeceğiz? Üniversiteler bir çalışma yapıyor olsalar da devamında hükümet olarak velileri sağlık, güvenlik ve iyi eğitim verileceği gibi konularda güven verilmesi gerekiyor. Herhangi bir planlama yok. Hiçbir konuda hükümetin adım atmasını beklemiyorum, herkes kendini kurtarmaya bakmalı. 2022’yi de kaybettiğimizi düşünüyorum, 2023’ü düşünmeliyiz. Bunun için de düzgün bir planlama olmalıdır.”
“TEK DERTLERİ EKİMDEKİ KURULTAY, ÜLKE UMURLARINDA DEĞİL”
Akaryakıta dördüncü kez zam yapıldığını hatırlatan Atakan, son gelen zammın zaten var olan sıkıntıları büyüttüğünü savundu.
Ciddi bir ekonomik daralma içinde olunduğunu ifade eden Tolga Atakan, insan hareketliliğinin olmamasının sıkıntıları tetiklediğini belirtti.
“Son akaryakıt zammı, üretimden dağıtıma bir zam olarak yansıyacaktır” diyen Atakan şöyle konuştu:
“Neden zam yapılmaya ihtiyaç duyuluyor? Dünyada varil fiyatları geriliyor, bizde üst üste zam yapılıyor. Bunun tek bir nedeni var; sınır kapılarının açılmasıyla birlikte Güney’dekilerin akaryakıt harcamaları için oraya göre daha ucuz olan ülkemize gelmesi. Son iki zam, tamamen devletin gelirlerinin, Fiyat İstikrar Fonu ve diğer fonların daha da artabilmesi için yapılmıştır. Her ayın 20’sinde maaşlar ödenemeyecek deniliyor ama bir taraftan bakıyorsunuz 40’a yakın kişi sözleşmeli alınıyor. Sözleşmeli alınan her bir personelin yıllık maliyeti 150 bin TL. Kamu maliyesi vergi toplayamıyor, fonlarda, gümrük gelirlerinde ciddi bir düşüş var ama ayağınızı yorganınıza göre uzatmak varken ekim ayındaki kurultay yüzünden birilerini memnun etmek için alımlar yapmaya devam ediyorsunuz. Birileri kurultayını yapacak diye, makamlarına devam edecek diye, biz elektriğe, akaryakıta zam ödüyoruz, PCR kuyruklarında helak oluyoruz, yaşamaya çalışıyoruz.”