Gelişmeler Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’yı doğrulamıyor. Bakan, Ercan’da her şeyin yolunda gittiği iddiasındadır ama gelen haberler hiç de iyi değil. Buna karşın yapılan işi beğenmeme eğiliminde olduğumuzu da kabul etmek gerekiyor.
Zaten bakan da yapılandan kuşku duyuyor olmalı ki tebdil-i kıyafet ile Ercan Havaalanı’na gitmiş… Tek başına dolaşırken şahit olduğu konuşmaları aktararak “Havaalanı açılalı 48 saat oldu. Başarılı bir taşınma operasyonu yapıldı. Birileri hala daha bu muazzam eserle uğraşmaya, onda bir takım eksiklikler bulup abartarak sosyal medyada yayınlamaya, böylece içinde bulundukları aşağılık kompleksinin gereğini yerine getirmeye çalışıyor” diye yazdı.
Ercan’a gitmedim. Uçma planım yok; şimdiki halini de merak etmiyorum. Ne olacağını değil, ne olduğunu görmek için bekliyorum. Doğrudan işin içinde olan 3-4 kişiye sorduğum zaman kötü yanıtlar alıyorum ama… Altyapıdan kaynaklanan ciddi sorunlar varmış; bugünkü elektrik kesintisi rezaleti zaten her şeyi anlatıyor.
Yine de fiziki eksikliklerin bir şekilde giderileceğini düşünebiliriz. Asıl sorun Arıklı’nın da koyduğu teşhiste: Aşağılık kompleksi…
Alfred Adeler, İnsan Tabiatını Tanıma isimli kitabında “aşağılık kompleksinin” bir insanlık hali olduğunu anlatırlar. İnsan, doğumundan itibaren başkalarının yardımına muhtaç olduğu için böyle bir “kompleks” geliştiriyormuş… Sayın Bakan, bunun toplumsal bir travmaya dönüştüğünü ve KKTC yurttaşlarının hiçbir şeyi beğenmediklerini ve yapılan her şeyde eksiklik bulduklarını anlatmaya çalışıyorsa, bunun “toplumsal bir hastalık” haline geldiğini de kabul etmemiz gerekiyor demektir.
Havaalanı yapılıyor, beğenmiyoruz. Türkiye’den su getirildi diye dertleniyoruz. Şimdi elektrik gelmesin diye uğraşıp duruyoruz. Çıplak gözle yaptığımız gözlemler hem Arıklı’yı, hem de Adler’i doğruluyor.
İşin kötüsü, Adler, “Bir insanın hayatının gayesini belirleyen şey, aşağılık, yetersizlik ve güvensizlik duygusudur” diye yazmıştır. Anladığım şudur: Bu duyguyu yönetmeyi beceremezsek “yandık” demektir. Sürekli olarak itiraz edecek, tepkiler içinde olacak ve yapılan güzel şeylerin bile zevkini alamayacak; hiçbir zaman mutluluk hissini tadamayacağız.
Böyle kötü bir ruh halinden kurtulmak, kullanmakta olduğu altyapıların fiziki durumundan daha önemlidir diye düşünüyorum. Hemen “tedavi” aşamasına geçilmesi gerekir! Toplumda yaygın bir hal alan bu “aşağılık duygusunu” nasıl yok edeceğiz? Yönetenler bu soruya yanıt bulup, bu toplumu aşağılık duygusundan kurtaramazlarsa yaptıkları havaalanı veya Türkiye’den getirdikleri elektrik hiçbir işe yaramayacak demektir. Her şey amaçlarımız ile ilgilidir. Bu toplumun mutlu olmasını istiyorsak bunu yapmanın yollarını bulmak için çaba ve kaynak harcamaları gerekir.
Akademik bir eğitim almadan, Adler gibilerin kitaplarından okuduklarımla söyleyebileceğim şudur: Daha küçük ama kendimizin yaptığı havaalanından uçmak; koruyup kolladığımız su kaynaklarını kullanmak; yağmurların tek bir zerresini bile boşa harcamamak için dev sarnıçlar inşa etmek; enerji sorununu jeneratör ve güneş panelleri ile çözmek ve sonuçta Kıbrıs Türk halkına özgüven kazandırmak geliyor. Bu özgüvenin yerleşmesine, atalarımızın toplumsal bir katılımla gerçekleştirdiği varoluş mücadelesini hatırlatarak katkıda bulunabileceğimizi de hesaba katmak istiyorum. Aşağılık kompleksi içinde olduğumuz teşhisi bizi yönetenler tarafından konulmuş olduğuna göre, bundan sonraki aşamada bütün yönetim kararlarının bu hastalığı tedavi etmeye yönelik olmasını beklemek gerekir. Onların elinde olanak vardır… Bilim insanlarından destek alsınlar, başlıca toplumsal kaynakları, bizi bu kompleksten kurtarmak için harcasınlar. Bu kompleksten kurtulmadan yapılanlardan zevk alamayacağımıza, mutlu olmayacağımıza göre Ercan gibi büyük anıtsal yatırımlar peşinde koşmaktan da vazgeçsinler.