Ben artık, Kudret Akay’ın tablosuna bakmadan yazı yazmayacak, konuşma yapmayacağım. Anladık ki “vatan” dediğimiz şey, hepimiz için aynı şey değilmiş…
Bu durum hepimizin davranışını etkiliyor tabii… Hepimiz farklı şeylerin peşinde koşuyor; olaylara farklı noktalardan bakıyoruz.
Bir şey daha anladım: Akıncı ve Tatar, bunu saptamış olmasalar bile sezgisel olarak bunun bilinciyle hareket ettiler.
Akıncı, Türkiye’yi vatan sayanları dışlamak pahasına vatan olarak Kıbrıs’ı benimsemiş olanları konsolide etmeye çalıştı. Yanına biraz da KKTC koyunca istediği sonuca ulaşmış oldu. Bunun için Türkiye Cumhurbaşkanı ile zıtlaşması, kavgaya tutuşması gerekiyordu; yaptı ve kazandı!
Tatar, Türkiye’nin desteğine güvendi, UBP oylarını bunun etrafında toparlamaya çalıştı. “Bu adada ne olacaksa Türkiye istediği için olacak” veya “bu adada Türkiye varolduğu için varız” diye düşünenlerin desteğini aldı; ilk turu birinci olarak tamamladı!
ORTAK VATAN!
Akay’ın araştırmasından anlıyoruz ki, KKTC seçmenlerinin “vatan” anlayışı büyük farklılıklar göstermektedir ve KKTC’yi vatan olarak görenlerin oranı sadece yüzde 50’dir. Yüzde 18 kadarımız vatan olarak Türkiye’yi, yüzde 18 kadarımız ise bütün Kıbrıs’ı algılamaktadır.
Kıbrıs’ı Türklerin ve Rumların ortak vatanı yapma peşinde koşanlarımız vardır ama Kuzey Kıbrıs’ı buradada yaşayan, yurttaş ve seçmen listelerine kaydedilenler için “ortak vatan” yapamadığımız açıkça ortada…
Bu durum seçim kampanyasına ve sonucuna da yansımıştır: İkinci tura kalan adaylardan biri aslında KKTC’yi Türkiye’nin bir parçası; diğeri de Kıbrıs bütününün bir parçası yapmak için çalışacaklarının mesajlarını vermişler ve kendilerini ikinci tura taşıyacak oyları almayı başarmışlardır. Ortada duran ‘makul çoğunluk’, seçimlerde etkisiz kalmış; kimisi sandığa gitmemiş, geriye kalanlar ise azınlığa düşmüştür.
ASIL SORUN VE ASIL PROJE
Seçim sonrasında verilen demeçler de göstermiştir ki siyasi liderler bu sorunun çözümlenmesine katkı yapmaktan kaçınıyorlar. Bir tek Tufan Erhürman, “Bu gerginlik ortamının biran önce ve seçim süreci içinde yumuşatılması gerekiyor ki seçimden sonra içerdeki ve dışardaki sorunlarla, birlik ve bütünlük içinde baş edebilelim” diyerek yapılması gerekenleri işaret etti ama zaten O’nun duruşu bütün seçim sürecinde böyle olmuştu. Şimdiki konuşmaları da sanırım sonucu değiştirmeyecektir!
Türkiye ile ilişkileri nedeniyle adeta bir “gerginlik kaynağı” haline gelen Akıncı, bu konuda sorumluluk almaktan kaçınıyor. Tatar, bu soruna CTP’ye yakınlaşma aracı olarak bakıyor.
Bu durumda hem ikinci tur süreci, hem de seçim sonrası bu parçalanmışlık hayatımızın en önemli parçası olacak demektir. Akıncı’nın devam etmesi halinde, bazı sivil toplum örgütlerini, belediyeleri ve yakınlaşma sağlayabileceği siyasi partileri veya grupları da sürece dahil ederek adeta bir “isyan cephesi” oluşturmayı planladığı görülüyor. Bu da gerginliği azaltmayacak, “katılım” adı altında büyütecektir.
“Lider” olma iddiası taşıyanların çözmesi gereken asıl sorun bu olması gerekirken onlar ateşe körükle gitmeyi tercih etmektedir.
Ben, bu şekilde devam edemeyeceğimiz iddiasındayım…
Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz!