Türkiye’deki bütün siyasi liderlerin, kanaat önderlerinin ve pek çok gazetecinin bir “Kıbrıs sorunu” vardır elbette… Hatta onlara göre ortada bir sorun değil bir “milli dava” vardır.
Bu “milli dava” arenasında gerçekten ilginç şeyler oluyor. Bir ayı aşkın bir süreden beri Meclis Başkanlık Divanı oluşturulamamış ve yeni yasama dönemi çalışmalarına başlanamamıştır. Böyle giderse 2025 yılı bütçesi zamanında görüşülemeyecek ve yasallaştırılamayacaktır.
Almanya’daki hükümet krizini bütün ayrıntıları ile yayınlarına taşımış olan Türk basını KKTC’de yaşananları görmezden gelmiştir.
Bu “milli dava” esas olarak adanın Rumlara bırakılmaması ve Yunanistan ile birleşmesinin önlenmesi olarak algılanıyor herhalde… Bu “milli dava” algısına göre düşman sayılması gereken Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis, el üstünde tutulmaya başlanmıştır. Yakında “dostum Hristodulidis” haline gelecek gibi görünüyor. Kahveli pastalı toplantı görüntülerinin Türk basınında yayınlanması istenmemiştir ama Rum basında alıntı ile görüntüler Türk kamuoyunun bilgisine getirilmiştir.
Türk basını bu görüntüleri ve konuyu da görmezden gelmiş, Budapeşte dönüşü Erdoğan’ın uçağında yer bulan gazeteciler buna dair bir soru bile sormamıştır.
Türk basını bu gelişmelerle ilgilenmiyor. “Yeterince ilgilenmiyor” diye yazmak isterdim ama aradım bulamadım; hiç ilgilenmiyor!
Aslında bu durum, “Kıbrıslı Türklerin görünür bir siyasi varlık olmadıklarını” yeniden, yeterince ve en acı şekilde kanıtlıyor. Artık Türk kamuoyunun bile umurunda değiliz!
Kıbrıs sorununu “milli dava” olarak algıladıklarını ileri sürenler, bunu kendi varlıkları için “kullanışlı bir eşyaya” dönüştürdüler. Milli dava edebiyatı ile siyaset yapmak, köşe yazısı yazmak veya Kuzey Kıbrıs’ta yatırım ayrıcalıkları elde etmeye çalışmak gerçekten de çok kullanışlıdır; insana geniş olanaklar sağlar. Ama o kadar!
Kıbrıslı Türklerin ne yaşadıkları veya niçin yaşadıkları kendi sorunlarıdır; çözümünü de kendileri bulacaklardır. Kim olursa olsun bir başkası veya başka bir devlet, size saygınlık yükleyemez; kontur yüklemeye bezemez bu iş! Saygınlığı siz kendiniz kazanmak zorundasınız. Yararlı ve örnek olacak işler yapacak, kapsayıcı ve verimli bir düzen kuracak; sonuçta herkesi imrendireceksiniz ki saygınlık kazanabilesiniz.
Yağcılığın saygınlık kazandırmayacağı da çok kesindir. Yağcılık yaptığınız kişi ve kurumlar, eninde sonunda sizi aşağılayacaktır!
Türk kamuoyunda bile görünmez hale gelmiş olmamızın bana düşündürdükleri bunlardır: Biz kimiz ki haberlerine konu olalım?
İyi insanlar ve güçlü bir halk olduğumuzu iddia ediyorsak bunu göstermek zorundayız.