Platforma üye sendikalar adına yapılan ortak yazılı açıklamada, “Ülkemiz satılık değildir, kabul etmiyoruz ifadelerine yer verildi.
Ortak açıklamada şunlara yer verildi:
“UBP-HP Hükümeti tarafından para ve koltukta kalma uğruna adada oluşturulan statükonun ve bölünmüşlüğün devamını hedefleyerek, Türkiye ile imzalanan ‘İktisadi ve Mali İşbirliği Antlaşması’ tamamen siyasi içerikli bir dayatmadır. Buna göre;
Toplu İş Sözleşmeleri Maliye Bakanlığı’nın onayına bağlandığı için toplu sözleşme hakkı gasp ediliyor.
Özel sektörde sendikalaşma için hiçbir çalışma yapılmazken, Toplu Sözleşme Grev ve Referandum Yasası’nda değişiklik yapılarak toplu sözleşme düzeni ortadan kaldırılıp çalışanların hakları gasp ediliyor.
İstihdam politikalarına kısıtlama getirilerek, kamunun ihtiyacı olan personel sayısı, emekli sayısı ile engellenip, gençlerimiz göçe zorlanıyor.
Maaşlar hariç yüzde 10 kesinti yapılarak, emekliler, çalışanlar ve tüm üretici kesimler fakirleştiriliyor.
Hayat Pahalılığı ödeneğinden yüzde 2 kesintinin yanında 2020 yılı için hayat pahalılığı ödeneğinin kaldırılmasına zemin yaratılıyor.
Belediyeler birleştirilip, halkımızın alacağı hizmetler ve belediye çalışanlarının geleceği belirsizliğe sürükleniyor.
Artan nüfusla birlikte öğretmen ihtiyacı ortada dururken ve yüzlerce işsiz öğretmen varken yanlış bilgilerle öğretmenler itibarsızlaştırılıp, çocuklarımıza verilen eğitimin niteliği düşürülüyor.
Toplumun malı olan kooperatifler ya kapatılıyor veya özel bankaya dönüştürülüyor.
Kooperatife ait işletmeler elden çıkarılıyor ve özelleştirme adı altında yandaşlara peşkeş çekiliyor.
Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu parçalara ayrılıp, özelleştirme adı altında yandaş sermayeye peşkeş çekiliyor.
Limanlar özelleştirme adı altında peşkeş çekiliyor. Liman İşçileri Şirketi kapatılıyor.
Telefon Dairesi yandaş sermayeye peşkeş çekiliyor.
Eğitimin temel ihtiyaçları ortada dururken İlahiyat okulunun geliştirilmesine öncelik verilerek, anayasa ve yasalara aykırı olarak, bilimsel, demokratik, laik eğitim kaldırılıp gerici eğitim dayatılıyor.
‘Göç Yasası’nı ortadan kaldırmak yerine, uygulamaya devam edilerek çalışanlar daha da fakirleştiriliyor.
Dini faaliyetlere 3,5 milyon TL, TC’nin Kıbrıs’ta kurdurduğu derneklere, sendikalara 5,5 milyon TL verilirken, eğitim, sağlık ve kültür faaliyetlerine TC Elçiliği’nin onayı koşulu ile komik rakamlar veriliyor.
Demografik yapı değiştirilerek toplumsal mülklere, kurumlara el koyarak Kıbrıslı Türkler azınlık durumuna düşürülüp çaresizliğe mahkûm edilerek, siyasi iradeleri Türkiye’den atanan memurlarla gasp ediliyor.
Ülkemiz Satılık Değildir! Kabul Etmiyoruz!”
FELEK
DEV-İŞ Başkanı Hasan Felek hazırlanan İktisadi ve Mali İş Birliği Antlaşması’nın Kıbrıs Türk toplumunu yok oluşa sürükleyeceğini ifade etti.
Hazırlanan protokolde 1986 tarihli Grev, Referandum ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nın değiştirilmeye çalışılıp, Toplu İş Sözleşmeleri yapılırken Maliye Bakanlığı’nın beğenmediği maddeleri çıkarabilmesinin sağlanmaya çalışıldığını kaydeden Felek, böylesi bir anlayışın ne hukuka ne de demokrasiye sığdığını söyledi.
Protokolde, her “TİS bitiminde kazanılmış sosyal hakların sıfırlanması” hükmünün yer aldığını da hatırlatan Felek, yıllar içinde çalışanlar tarafından kazanılmış hakların sıfırlanmasının sendikalar için bir risk, kaos ortamı oluşturacağını, ayrıca iş huzuru ve verimliliğinin azalacağını belirtti.
Hazırlanan protokolde tüm çalışanlar için özel sektör kölelik koşullarının geçirilmeye çalışıldığını savunan Felek, asgari ücret konusunun da artık gıda endeksi, tüketici fiyatları endeksi vb. bilimsel verilere dayandırılarak belirlenmesi ve “tiyatro oyunu” oynanır gibi olmaktan çıkarılması gerektiğini ifade etti.
GÜRÖZ
KOOP-SEN Başkanı Mehmet Ali Güröz, kooperatifler ve Kooperatif Merkez Bankası’nın özerk yapılar olması gerekmesine rağmen, 1984 yılından beri atanan kayyumlar ve siyasilerin işgali altında olduğunu savundu.
Bu konuda sendika olarak üç kez dava açtıklarını, bunların düşürüldüğünü, imza kampanyası başlattıklarını ve siyasi baskılar nedeniyle 34 imzanın 35’e çıkarılamayıp bundan da sonuç alınamadığını kaydeden Güröz, Kooperatif iştiraklerinin özerk yapıyla devam ettiğini ve Kooperatif Merkez Bankası’nın bunlara bir kuruş katkısı bulunmadığını anlattı.
Banka yönetiminin profesyonelleştirilmek istenmesinin devletin yüklü miktarda maaş ödemesi anlamına geleceğini söyleyen Güröz, Kooperatif Merkez Bankası’nın Fasıl 114 Kooperatif Şirketler Yasası’ndan çıkarılmasının da “bankanın satılacağı” anlamına geldiğini ve 166 hissedarın onayının alınmadan bunu yapmanın mümkün olamayacağını iddia etti.
Bankada tüm KKTC genel mevduat oranının yüzde 30’unun bulunmasından dolayı birilerini rahatsız ettiğini ve burada birilerinin gözü olduğunu ifade eden Güröz, Kooperatif Şirketler Mukayyitliği’nin de gerekli istihdamları sağladığını ve denetim görevini eksiksiz yerine getirmeye devam ettiğini söyledi.
SOYSAN
TEL-SEN Başkanı Tamay Soysan, Telekomünikasyon Dairesi’nin yeniden yapılandırma adı altında, bir takım algı operasyonlarıyla adeta “pazar malı” gibi satılmak istendiğini söyledi.
Telekomünikasyon Dairesi’nin tüzel kişilik kapsamında, kâr amacı gütmeyen, kamu yararına hizmet veren, insan ve toplum faydası odaklı yatırımlar gerçekleştiren bir kurum olduğunu dile getiren Soysan, 126 bin aboneye sahip kurumu korumanın sadece sendika ve çalışanların değil devletin de bir görevi olduğunu belirtti.
Soysan, yeni bir yapılandırma yapılacaksa bunun adının “özelleştirme” veya “yap-işlet-devret” olmaması gerektiğini, özelleştirmenin getirdiği acı sonuçların daha önce Sanayi Holding, Ercan Havalimanı, Kıbrıs Türk Petrolleri’nde görüldüğünü ifade etti.
Soysan, Telekomünikasyon Dairesi’nin eritilmeye çalışıldığı gibi KIB-TEK’in de eritilmeye çalışıldığını savundu.
EYLEM
KTOEÖS Başkanı Selma Eylem de konuşmasında, 47/2010 sayılı “Göç Yasası”nın devamının, kurumların tahakküm altına alınmasının ve TC’den görevlendirme öğretmen ve uzmanların Adada görev yapmalarının öngörüldüğünü belirtti ve söz konusu protokoldeki okulların OECD kriterlerine göre düzenlenmesiyle ilgili maddeleri eleştirdi.
“Nüfusun kaç olduğunu bilmeden sınıflardaki öğrenci sayısını OECD kriterlerine göre nasıl hesaplayacaksınız?” sorusunu soran Eylem, “Öğretmen maaşlarında OECD kriterlerini yakaladık mı, eğitim yatırımlarında OECD kriterleri yakalandı mı?” ifadelerini kullandı.
Türkiye’deki gerici-piyasacı dönüşümün KKTC’de de yaratılmak istendiğini savunan Eylem, TC’de bir milyondan fazla çocuğun tarikatların esiri olduğunu, ders ve ders kitaplarındaki dini ifadelerle Türk-İslâm sentezci sorgulamayan bireyler yetiştirmeye çalışıldığını iddia etti.
Eylem, bu şekilde TC’de sağlıklı nesiller yetiştirilmesinin mümkün olmadığını kaydederek, aynı gömleğin şimdi de KKTC halkına giydirilmeye çalışıldığını savundu.
KİŞMİR
BASIN-SEN Başkanı Ali Kişmir ise son günlerde kamuoyunu meşgul eden “Tiyatroya sansür” konusunun Sendikal Platform ve üye kuruluşları da rahatsız ettiğini belirterek, yasakçı zihniyete karşı olduklarını söyledi.
Sanattan rahatsız olanların aslında sistemin ve düzenin ifşa edilmesini istemeyenler olduğunu belirten Kişmir, “Bizler gerçek anlamda sanat yapan sanatçı ve aydınlarımızın yanındayız” ifadelerini kullandı.
BENGİHAN
KTAMS Başkanı Güven Bengihan, birlik ve beraberlik içinde Kıbrıs Türk halkının varlığını sürdürme adına tüm güçleriyle mücadeleye etmeye devam edeceklerini söyledi.
Bengihan, KKTC ile TC arasında imzalanan İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması’nın Kıbrıs Türk toplumunu yok oluşa sürükleyen bir protokol olduğunu iler sürerek, Sendikal Platform’un anlaşmanın uygulanmasına izin vermeyeceğini belirtti.
Begihan, İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması’nın Meclis’e gelmesi halinde genel grev ve direniş gösterileceğini kaydetti.
Protokolle birlikte Göç Yasası’ndan istihdam edilenlerin ek artış almasının engelleneceğini, istihdam politikalarına kısıtlama getirileceğini, kamunun ihtiyacı olan personel sayısının emekli sayısı ile engellenip gençlerin göçe zorlanacağını ileri süren Bengihan, maaşlar hariç yüzde 10 kesinti yapılarak emekliler, çalışanlar ve tüm üretici kesimlerin fakirleştirileceğini savundu.
Hükümetin yüzde 2’lik kesintiye ilişkin mahkeme kararını dikkate almadan, kesintiye devam edeceğini açıkladığını dile getiren Bengihan, Sendikal Platform’un bu “hukuk tanımazlığa” karşı en sert tepkisini ortaya koyacağını söyledi.
YALINKAYA
BES Başkanı Mustafa Yalınkaya, anlaşmayla birlikte belediyelerin birleştirilmesi, belediyelere ilişkin yasalarda değişiklikler ve toplu iş sözleşmeleri ile ilgili bazı konuların gündeme geldiğini belirtti.
Belediyeler yasasına ilişkin değişikliklerin birçok kez gündeme geldiğini, çalışmalar ve yasalar yapıldığını, kadük olup yeniden görüşüldüğünü ancak Meclis’ten geçirilmediğini söyleyen Yalınkaya, ekim ayında tasarının Meclis’e gönderileceğinin söylendiğini ancak nasıl bir çalışma yapıldığını, içeriğinde nelerin olduğunun bilinmediğini kaydetti.
Yalınkaya, birleştirme söz konusu olursa, 3 bin 500 belediye çalışanının akıbetinin ve borç stokunun ne olacağını sordu.
Halkın hizmet kalitesinin artması, hesap verebilirliğin sağlanması, başkanların keyfi kararlar almasının önlenmesi gibi konulara çözüm getirilmesi gerektiğini söyleyen Yalınkaya, 1995’te geçen yasayla belediyelerin hizmet vermeyi sürdürdüğünü, yasanın yenilenmesine ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Yalınkaya, bu reformların Türkiye ile bir anlaşma imzalanmasına gerek duyulmadan da yapılabileceğini söyledi.
ÖZKIRAÇ
EL-SEN Başkanı Kubilay Özkıraç, “Bizim gailemiz ülkeyi, ülkede yaşayanların yönetmesidir. Dayatma paketler ülkenin fıtratına uymuyor.” dedi.
Paketin amacının Kıbrıs Türk toplumunu vatansızlaştırma olduğunu savunan Özkıraç, “Bizim başka ülkemiz yoktur, direniş başlatacağız” diye konuştu.
KIB-TEK’in ülkenin öz değeri olduğunu, kuruma yatırım yapılması gerektiğini, bu yapılmazsa ülkenin gelecek yıl karanlığa boğulacağını dile getiren Özkıraç, “Dört jeneratöre ihtiyaç vardır. Biz bu yatırım mutlaka yapılmalı diyoruz” dedi. Özkıraç, UBP-DP ve dörtlü koalisyon hükümetleri döneminde bu konuda ihaleye çıkılmasına karşın bugün Başbakan’ın bu konunun gündemde olmadığını söylediğini iddia etti.
Maliye Bakanlığı’nı da eleştiren Özkıraç, bakanlığın KIB-TEK’e 110 milyon, kooperatiflere ise trilyonlarca borcu bulunduğunu söyledi.
Özkıraç, bağımsız, demokratik, özerk bir KIB-TEK istediklerini ancak bunun yapılmadığını belirtti.
VARIŞ
TIP-İş Başkanı Ahmet Varış, İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması’nda sağlıkla ilgili endişe verici birkaç madde olduğunu söyledi.
Ambulans ve teçhizat alımı için 2 buçuk milyon TL’lik bir yardımdan bahsedildiğini söyleyen Varış, bu paranın vatandaş olmayan, sosyal güvencesi bulunmayan ve acil olan bireylerden sadece Lefkoşa hastanesinden bir ayda sağlık fonundan karşılanabildiğini belirtti.
Varış, Genel Sağlık Sigortası sistemi ve bunun Türkiye’deki uygulamalarına değinerek, sistemin özelleştirmeyi getirdiğini savundu.
Sağlık harcamalarının arttığını, finansman sorununun ortaya çıktığını, son yıllarda sağlığa ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu söyleyen Varış, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın mali sıkıntıda olduğu gerekçesiyle 1995’ten beri sosyal sigortalı hastalarının kamu sağlık merkezlerinden aldığı hizmetin bedeli olan 500 milyon TL üzerindeki bedeli Sağlık Bakanlığı’na ödememesinin ve her bireyin sağlık sigortası kapsamına alınmamasın, finansman yetersizliğini ortaya çıkardığını belirtti.
Varış, bu iki sorunun giderilmesiyle ek kaynak ihtiyacının ortadan kalkacağını söyledi.
Sağlık merkezlerine yatırım yapılması ve personel alınması gerektiğini dile getiren Varış, TIP-İŞ olarak “devlet eliyle kamu sağlık merkezlerinin zayıflatılması ve yurttaşların en temel insan hakkı olan sağlık hizmetlerine erişimlerinin engellenmesine” izin vermeyeceklerini ifade etti.
ELCİL
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması’nın sadece özelleştirmelerle ilgili olmadığını “siyasi bir dayatma olduğunu” savundu.
Kıbrıs Türk toplumunun yok oluşa sürüklendiğini ileri süren Elcil, anlaşma ile bu sürecin ileriye taşındığını iddia etti.
Sağlık ve eğitimin özelleştirildiğini savunan Elcil, şunları söyledi:
“Devlet okullarında okuyan öğrencilerin yüzde 56’sı TC vatandaşı iken yüzde 5’i üçüncü ülke ve yüzde 39’u KKTC ve çift uyruklu öğrencilerden oluşuyor. Adanın kuzeyinde yaşayan Kıbrıslı Türk sayısı 135 bin iken, nüfus 800 binin üzerindedir.”
Türkiye’nin dış borcunun 462 milyar dolar olduğunu söyleyen Elcil, KKTC’ye verileceği söyleyen 750 milyon TL’nin bu rakamın yanında çok düşük bir rakam olmasına karşın bu kaynağın hâlâ aktarılmadığını, kaos yaratılmak istendiğini savundu.
Elcil, ülkede kaynak sıkıntısı olmadığını, devlete, T& T Şirketi’nin 52 milyon, gazinoların 65 milyon borcu bulunduğunu söyleyerek, devletin araç seyrüsefer ruhsatlarından 82 milyon TL alacaklı olduğunu, bu paraların tahsil edilmesiyle kaynak sıkıntısının çözüleceğini belirtti.
Konuşmasında Türkiye’ye giden Başbakan’ı ve Başbakan Yardımcısı’nı eleştiren Elcil, muhalefetin de “Cumhurbaşkanlığı seçimi derdine düştüğünü” savundu.
Temel sorunun özgürlük olduğunu ileri süren Elcil, “Kıbrıs Türk toplumunun özgürlük ve bağımsızlık sorunu vardır” iddiasına bulundu.