Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e 22 Temmuz’da gönderdiği mektubun içeriği açıklandı.
Fileleftheros gazetesi, mektupta Kıbrıs sorunundaki çabaların geleceğini belirleyecek üç unsurdan bahsedildiğini ve bunların, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın deniz bölgesindeki tavrı, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın tezleri ve gayrı resmi bir toplantı için yapılacak yeterli ve uygun ön hazırlık olduğunu yazdı.
Kamuoyuyla dün paylaşılan mektupla, Anastasiadis’in Guterres’e BM’nin Kıbrıs sorununa dair hangi yönde hareket etmesi gerektiğini gösterdiğini kaydeden gazete, iki tarafın Kıbrıs sorununda bugüne kadar uzlaştığı konular ve uluslararası hukuka saygı olmak üzere iki unsurun, Guterres tarafından göz önünde bulundurulmasının talep edildiğini belirtti.
Gazete, Anastasiadis’in mektubun giriş kısmında, bu mektubun Akıncı’nın Guterres’e gönderdiği mektubun devamı olarak gönderildiğini belirttiğini ve Akıncı’nın hidrokarbon yataklarıyla ilgili önerisini “üzüntüyle karşıladığını” ifade ettiğini yazdı.
Anastasiadis mektubunda, Akıncı’nın hidrokarbon yataklarıyla ilgili önerisinin, bu konuda müzakere sürecinde varılan uzlaşıyla tamamen zıt olduğunu belirtirken, varılan uzlaşıları şöyle sıraladı:
“1- Federal Kıbrıs çözümden sonra 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne katılan taraf olmaya devam edecek ve deniz bölgeleriyle ilgili tüm konular, bu sözleşmenin öngördüğü maddelere göre düzenlenecek.
2- Kara suları, kıta sahanlığı, bitişik bölge, Münhasır Ekonomik Bölge (1982 Deniz Ηukuku Sözleşmesi’ne atıfta bulunuluyor) deniz sınırının belirlenmesi ve komşu ülkeler arasındaki deniz bölgeleriyle ilgili farklılıkların düzenlenmesi, federal hükümetin yetkileri dahilindedir.
3- Kıbrıs’ın hidrokarbon yatakları da dahil tüm doğal kaynakları, federal kaynak olacak ve bu kaynaklar, federal hükümet tarafından yönetilecek; devletin doğal kaynaklarından istifade edilmesiyle elde edilecek gelir de federal hükümette dağıtılacak.”
Habere göre Anastasiadis, mevzubahis uzlaşıların hidrokarbon yataklarıyla ilgili uzlaşıya varılmış tüm konulara dair bütünlüklü bir çerçeve oluşturduğunu ifade ederek, Türk tarafının bu uzlaşılara hiçbir zaman itiraz etmediğini ve tam da bu sebeple, hidrokarbon yataklarıyla ilgili konuların 2012-2017 yılları arasındaki yoğun müzakerelerde hiç ele alınmadığını belirtti.
Anastasiadis, yukarda saydığı sebeplerden ötürü, Guterres’in de hidrokarbon yataklarını hiçbir zaman 6 maddelik çerçevesine dahil etmeye gerek görmediğini kaydetti.
Habere göre Anastasiadis, Türkiye’nin iddialarının, Federal Kıbrıs’ın çözümden sonra BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde taraf olmaya devam edeceği ve diğer konuların da bu sözleşme uyarınca çözüleceği konusunda varılan uzlaşıya karşın, Türk taleplerinin Münhasır Ekonomik Bölge’yi Kıbrıslı Türklerin ve Rumların hakları ve menfaatleri aleyhinde yüzde 44’e düşürdüğü gerekçesiyle reddedildiğini belirtti.
Mektubunda, Kıbrıslı Türklerin haklarının güvence altına alınması için Rum Hükümeti tarafından yapılan faaliyetlere de değinen Anastasiadis, bu bağlamda yasa aracılığıyla, Norveç modeline dayalı Ulusal Hidrokarbon Fonu’nu hayata geçirdiklerini anlattı.
Anastasiadis, Türkiye’ye deniz bölgelerini uluslararası hukuk zemininde belirlemek için müzakerelerin yeniden başlaması çağrısında bulunduklarını ve Avrupa Konseyi’nin 15 Temmuz 2019 tarihli karar metninde de bu davetin memnuniyetle karşılandığının belirtildiğini; ancak Türkiye’nin bu daveti kabul etmediğini kaydetti.
Anastasiadis ayrıca, kendisinin Kıbrıslı Türklerin lehinde olacak ek mekanizmalar üzerinde çalışmaya istekli olduğunu da belirtti.
PRODROMU
Öte yandan Alithia gazetesi de, Rum Hükümet Sözcüsü Prodromos Prodromu’nun Anastasiadis’in mektubuyla ilgili açıklamasını aktardı.
Habere göre Prodromu, mektubun BM Genel Sekreteri’ne, Avrupa Komisyonu Başkanı’na, AB Dış Politikalardan Sorumlu Yüksek Komiseri’ne ve Akıncı’ya gönderildiğini söyledi.
Prodromu, mektubun şeffaflık ilkeleri doğrultusunda Rum siyasi parti liderleri ile AB üyesi 27 ülkenin elçilerine de gönderileceğini belirtti.
Prodromu ayrıca, Kıbrıs Türk tarafının, Güney Kıbrıs’ın 15 senedir denizdeki zenginliklerle ilgili egemenlik hakkını daima savunduğunu ve bugüne kadar varılan çok önemli uzlaşılarda, bu konunun hiç engel çıkarmadığını göz önünde bulundurmadığını iddia etti.