Akıncı icraat için kritik olan kamu maliyesinin sorumluluğu nasıl olsa elinde değil diye yeri geldikçe teknik bilgi ve mali yardım açısından muhtaç olduğumuz Türkiye’ye medya üzerinden laf sokuşturuyor. Nasıl olsa akçeli işlerde Ankara’nın muhatabı hükümet diye maymunu onların sırtına bırakıyor. Sonra da yeri geldiğinde anayasaya göre Bakanlar kurulunu toplama yetkisi olduğunu hatırlatıyor. “Esas patron benim ha” diyor. Bununla kalmayıp tek umut kapısı haline dönüşen Maraş açılımı için dış dünya tarafından tanınan yegâne muhatap da benim göndermesi yapıyor. En sonunda da tüm hatırlattığı yetki ve sorumluluklarına rağmen iç siyasette muhalefet lideri gibi hükümeti kamuoyu önünde eleştiriyor.
Vallahi güzel! Bundan iyisi, Şam’da kayısı!
Akıncı’nın tüm bu şekilden şekle girebilen siyasi hallerinin özünde tepki siyasetindeki ustalığı yatıyor. Bunu da hepimiz biliyoruz. Keyifle de anlatıyoruz.
İyi mi? Bir bravo da bize mi desek yeridir.
Akıncı’nın adet haline getirdiği siyasetini bu şekilde özetleyebiliriz.
Crans Montana sonrası seçime yönelik bu siyasetini sistematik bir şekilde yapmaya devam ediyor.
Niye?
İki sebebi var.
Birincisi, Crans Montana sonrası söyleyecek lafı kalmadı çünkü eski müfredat üzerinden diplomasi bitti. Fırsat çıkmış olsa da yeni sayfa açmayı da uygun bulmadı. Merkezdeki seçmene en büyük hayal kırıklığını da bu noktada yaşattı. Hem kendi tıkandı hem de toplumu tıkadı.
“Yeni nesle kalır bu iş” dediydi. Unutturduğunu sanıyor ya da hakikaten unuttu. Ya da koltuğu tatlı, eski müfredat üzerinden çözüm arayışını kolay ve romantik buldu. İyidir, ben böyle devam edeyim havasında aday olayım dedi.
Hangisi olduğuna siz karar verin.
Bu kadar rahat davranmasının başka bir sebebi daha var.
Akıncı’nın tepki siyaseti anlayışına dayalı söylemlerinden kamuoyunda haz duyan, keyif alan hatırı sayılır bir kesimin olduğu beklentisi ile hareket ediliyor.
Sonuç olarak Akıncı’nın bu siyasetinin kökünde Akıncı’nın tepki çekmek adına ortaya koyduğu siyasetin toplumda tüm konuları bir tarafa koyacak derecede karşılığı olan bir duyarlılık olduğu varsayımı var.
Toplumda Akıncı’ya, Akıncı olduğu için değil ama diğer adaylara, ki aralarında ton farkı vardır, topluca ders vermek için oy verecek bir kesim vardır. Akıncı’yı, doğru ya da yanlış olduğuna bakmaksızın ders vermek adına tabiri caizse en uygun ‘sopa’ olarak görenler var anlayacağınız.
Bizi nereye götürür bu siyaset anlayışı ve toplumda ciddi karşılığı olduğu düşünülen duyarlılık?
Hayırlı bir yere götürür mü?
Ya da nereye kadar ve daha da önemlisi, ne kadar süre daha götürür?
Ya da esas sorulması gereken soru adaylar içinde Türkiye ile olan ilişkimizi olması gerektiği şekle kim sokabilir?
%50 kararsız seçmene rağmen açık ara önde olduğu düşünülmesi istenen Akıncı ve bu yazının konusu olmayan diğer adayın toplum açısından kabul görecek makul bir dengeyi kurmasının bagajlarında biriktirdikleri söylem ve davranışlarından dolayı mümkün olmayacağı yüksek olasılıktır. Bugün yaşadıklarımızın, bu iki adaydan biri seçimi kazansa da son bulmaması ve seçim sonrasına da taşınması olasılığı yüksektir.
Akıncı’ya ve yürüttüğü siyasetin bütününe bakınca tüm bunları düşünüyor musunuz?
Akıncı’nın amacı ve son düzlükteki hedefi bunu seçmene düşündürtmemek üzerine kurulu. Yeri geldikçe de medya üzerinden kontrollü pekiştirme yaparak tepki siyaseti ile sandığa gidilmesini hedefliyor.
Düşünürseniz -ki seçime bir iki hafta kala düşünmeye elbette başlayacaksınız- bu siyasetinin son dakikada çıkmaz sokak olduğunu anlayacağınızdan emin olun endişe duyuyordur.
Başka bir siyaseti kalmadı çünkü. Görmek isteyen için gerçek bu.
Akıncı’nın bundan sonrası için derdi, siyasette pratikte karşılığı olacak şekilde fark yaratmak üzerine değil; inatlaşma ve beni takındığım tavırla hatırlayın ile ilgili.
Sizi bilmem ama benim gözümün önüne otel lobisinde dimdik duran uzaktan bakınca parıldayan lobi saksı görüntüsü geliyor. Albenisi var ama yaklaşıp bakınca kapladığı alan dışında başka bir işlevi olmadığını anlıyorum.
Hatta yalnızca iç mekâna uygun olduğu için, içinde ekili olan bitki mevsim değişip bahar geldiğinde dış mekâna çıkamayıp artık gölge görevi bile yapamıyor hale geldi.
Akıncı’nın tepki siyasetinin anlık süren albenisi var anladık ama faydası var mı? Faydası varsa nedir, ya da kimedir? Bu sorulara cevap aramadan mı sandığa gidilecek?
Çok yönlü ve çok daha yerinde mesaj vermek için önümüzde seçenekler vardır. Yeter ki ‘tekli’ veya ‘çoklu’ değil ‘ikili’ formatta açık oturumların bir an önce başlamasını talep edelim.