Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş’ı temsilen BRT’deki Seçim 2020 programına katılan sosyolog araştırmacı Kudret Akay, “doğalgaz kaynakları sadece barışın inşasında kullanılabilir diye düşünmek çok fazla politik saflıktır. Evet böyle bir olasılık vardır ama aynı zamanda bunun patlamaya hazır bir dinamit olduğunu da görmek lazım. Petrol fiyatları yükseldikçe barışı icra edeceğiz düştükçe de yok edeceğiz demek doğru değildir” dedi.
Kudret Akay, federasyonu kabul etmeyen Rumlara iki devletli modeli götürmenin, Kıbrıs Türk halkını ‘50 yıl daha müzakere masasına hapsetmek’ anlamına geleceğini belirterek, “Merkezi zayıf, iki güçlü kurucu devlet yani desantralize federasyon istiyoruz” dedi.
Kıbrıs sorununa değinen Akay, federal çözüm modeline ilişkin, “Kıbrıslı Rumlar ‘evet’ demezse hiçbir yere gidemeyiz. Federal çözümdeki parametreler bizi Kıbrıslı Rumların ‘evet’ demesine mecbur bırakıyor. Kıbrıslı Rumlar ‘hayır’ dediği zaman bunu aşabilecek mekanizmamız yoktur” dedi.
Federasyonu kabul etmeyen Rumlara iki devletli modeli götürmenin de yanlış olduğunu vurgulsayan Akay, “İki devletli model de bizi bir 50 yıl daha müzakere masasına hapseder” diye konuştu.
Farklı açılımların yapılmasının şart olduğunu ifade eden Akay, bu yüzden Serdar Denktaş’ın ‘yeni cumhuriyet’ kavramını ortaya koyduğunu söyledi. Akay, alt yönetim algısından kurtulmak gerektiğine işaret etti.
Federasyon derken, gerçekten istenilenin net bir biçimde ortaya konması gerektiğini dile getiren Akay, merkezi zayıf, iki güçlü kurucu devlet yani desantralize federasyon istediklerini belirtti.
Bu modelde merkeze bırakacak yetkilerin çok az olduğunu söyleyen Akay, “Çünkü devleti çatışma alanı olarak görüyoruz. Rumlarla ne kadar fazla çatışma alanı yaratılırsa çözüm o kadar teknik hale geliyor ve işin içinden çıkamıyorsunuz” diye konuştu.
Federal çözümün öngördüğü çözümle Rumların anladığı federal çözüm anlayışının çok farklı olduğunu ifade eden Akay, “Onların milleti helenlikle özleşmiştir. Bizim siyasi eşitliğe dayalı tezimiz Rumlar açısından tehlikeli. Federal çözümü neden kabul etmediklerini bilmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
“İKİLEM KARŞISINDAYIZ”
Benden önceki iki arkadaşı dinledikten sonra Serdar Denktaş’ın ortaya koyduğu “Yeni Zamanlar” isimli manifestomuzun ne kadar da farklı paradigmalar içerdiğini çok daha iyi görebiliyorum. Artık şöyle bir ikilem karşısındayız. Bir yanda var olan şekliyle federal çözüm duruyor. Burada da Kıbrıslı Rumlar evet demezse hiçbir noktaya gidemeyiz. Federal çözüm konusundaki parametreler bizi getirip Rumların evetine dayıyor. Oradaki sıkıntımız Rumlar hayır dediği zaman bunu aşabilecek mekanizmaların elimizde olmaması. Diğer taraftan böyle bir modele dahi evet demeyen Kıbrıslı Rumların karşısına iki devletli bir model getireceğim demek bizi bir başka 50 yıla daha mahkum etmektir.
“YENİ CUMHURİYET KAVRAMININ ALTINI DOLDURMAMIZ GEREKİYOR”
Yeni Cumhuriyet kavramının altını doldurmamız gerekiyor alt yönetim algısından kurtulmamız gerekiyor . Biz federasyon derken gerçekten ne tip federasyon istediğimize tanımlamamız gerekir. Nasıl bir federasyon istediğimizi çok net ortaya koyuyoruz. Merkezi zayıf desantrilize federasyonu öneriyoruz. Burada merkezin yetkileri çok azdır. Bu da daha az çatışmayı beraberinde getirir. İstediğimiz kadar BM parametreleri çerçevesinde çözümü zorlamaya çalışalım Anastasiadis yine yok diyecektir. Kıbrıslı Rumlar yok dedikleri zaman bunun karşılığında ne olması gerekiyor? Bu mekanizmaları geliştirmemiz gerekiyor. Ancak önce alt yönetim algısını kaldırmamız lazım. Kendimizi uluslararası hukuka daha fazla uyumlaştırmadan, dünyaya yaklaştırmadan bunu başarmamız mümkün değil değildir.
“KIBRIS TARİHİ YENİDEN YORUMLANMALIDIR”
Kıbrıs tarihi yeniden yorumlanmalıdır. Bir yanda bir varoluş mücadelesi diğer bir yanda demokrasi mücadelesi vardır. Bunlar yıllarca politize olmuştu. Kıbrıs’ta bir taraftan bir varoluş mücadelesi paradigmasına sarılan sağ kesim, diğer taraftan demokrasi mücadelesine sarılan bir sol kesim bulunmaktadır. Bu ikisin birleştirici bir unsur hiçbir zaman ortaya çıkmamıştır. İlk kez bu yeni manifestoda biz bunu tarihi yeniden yorumlamayı ortaya çıkarıyoruz. Yani Kıbrıs Türk halkını eğer bir bütün olarak bir özne olarak görmek isterseniz evdeki kavgayı da dikkate almak zorundasınız, dışlamadan bunu yapmalısınız.
“DOĞALGAZ KAYNAKLARI SADECE BARIŞIN İNŞASINDA KULLANILABİLİR DİYE DÜŞÜNMEK ÇOK FAZLA POLİTİK SAFLIKTIR”
Tabii ki Kıbrıslı Rumlarla işbirliği yapalım. 1946-47 yıllarında Avrupa Birliğinin kuruluş aşamasındaki kömür- .elik işbirliği gibi değil. 21. yüzyılda Kıbrıs’ta buna örnek olarak göstermek hayal gücümüzü biraz çekiştirmektir. Çok daha yakında doğalgaz ve petrol konusunda başka örnekler vardır. Irak, Kuveyt ve Suriye’yi enerji kaynakları ne hale getirdi ortadadır . Doğalgaz kaynakları sadece barışın inşasında kullanılabilir diye düşünmek çok fazla politik saflıktır. Evet böyle bir olasılık vardır ama aynı zamanda bunun patlamaya hazır bir dinamit olduğunu görmek lazım. Petrol fiyatları yükseldikçe barışı icra edeceğiz düştükçe de yok edeceğiz demek doğru değildir.
“TÜRKİYE’NİN SEÇİMLERE MÜDAHALE EDECEK HAKKI VARDIR ANLAMINA GELMİYOR.”
Türkiye’nin buraya yardım yapması buraya seçimlere müdahale edecek hakkı vardır anlamına gelmiyor. Türkiye’nin tabii ki çalışmak istediği aday vardır. Bizim Türkiye’ye ile ilişkilerimizin gerginleşmesi bir liderin bir makam sahibinin Türkiye ‘ye laf söylemesinden mi kaynaklanıyor? Bunun cevabı hayırdır. Devletler arasındaki ilişki güç ilişkisidir güçlü olan Türkiye zayıf olan biziz Türkiye’ye muhtaç olan biziz. Türkiye bize o kadar muhtaç değildir. Esas olan bir güç ilişkisi vardır. Burada güçlü olanın zayıf olana daha şefkatli daha hassas davranması gerekir. Kökenlerimiz kültürel birlikteliğimiz vardır ama bu güzel ilişkiyi kültürel bellek dedi demokrasi ile süslemek zorundayız. Biz, Türkiye söyledi biz yapacağız paradigması içerisinde demokrasinin çalışmayacağını inanıyoruz .