Mehmet Şimşek, 2018’de devlet görevlerinden uzaklaştırılırken Türkiye’de yeni bir ekonomi modeli uygulanacağı ilan edilmişti. Berat Albayrak bunu modern sunumlarla anlatmış ve Türkiye’nin ekonomik patlama yaşayacağını açıklamaya çalışmıştı. Kimilerine göre “ailevi nedenlerle” istifa etti ve bir süre sonra Nureddin Nebati diye biri geldi. Onun sunum ve konuşmaları çok eğlenceli ve hatta bir parodi gibiydi. Nebati’ye göre Türkiye Ekonomi Modeli bütün dünya tarafından gıpta ile izleniyordu. Bu model sayesinde kur çakılacak; faiz dibi boylayacak; ihracat patlayacak; dış ticaret açığı yok olacaktı. İşsizlik ve pahalılıktan söz eden de bulunmayacaktı.
Tam tersi oldu! “Politika faizi” denilen şey yerlerde sürünüyor ama hem mevduat, hem de kredi faizleri tepelerde dolaşıyor. Dış ticaret açığı rekor kırıyor. Döviz kurlarından ve fiyatlarından söz etmeye ise hiç gerek yok; yaşayanlar görüyor ve biliyor!
Böyle bir ortamda seçime gidildi ve Erdoğan yine de kazandı. Bunun nedenlerini “keşfetmek” hiç de kolay değil. Bunca yıkıma karşın kazanmasının elbette nedenleri vardır. Ama yıkımın farkında olmalı ki henüz daha seçim tam olarak sonuçlanmadan, 2018’de hükümetten atılan Mehmet Şimşek’in ekonominin başına getirileceği söylentilerine ciddiyet kazandırmaya çalıştı; Şimşek ile buluşmalar ayarladı. Ve nihayet Cumartesi günü açıklanan kabinede Mehmet Şimşek’in Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı olarak geri “döndü”!
Uygulamada ne yapacak göreceğiz ama Şimşek, görevi devralırken yaptığı konuşmada yani Nebati daha yanında oturur durumdayken, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” diye önemli bir laf etti. Türk Dil Kurumu’na göre “rasyonel”, “akla uygun, aklın kurallarına dayanan, ölçülü, hesaplı” demektir. Şimşek, en azından son yıllardaki ekonomi politikasının “akla uygun olmadığını” belirterek, “akla uygun politikalara dönmekten başka seçenek kalmadığını” vurgulamış oldu. Hem de Nebati’den görevi devralırken ve Nebati kendini dinlerken! Hem de “Ben ekonomistim” diye övünen Cumhurbaşkanı’nın kendisini tayin ettiği göreve başlarken…
Türkiye’yi akıl dışı ekonomi politikaları ile yöneten “ekonomistlerin” bu halka en azından bir özür borcu yok mu? Şimşek ise “akıl dışı” ekonomi politikalarının Türkiye halkına nelere mal olduğunu da açıklaması gerekmez mi?
Umarım, Kavala ve Demirtaş gibiler için verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da yürürlüğe giren ve bu insanlar özgürlüklerine kavuşurlar. Türk polisinin, temel hak ve özgürlüklerini kullanarak gösteri yapmak isteyen veya greve giden insanlara da yasalara uygun davranacağını da ummak isterim doğrusu. Belki hukuk düzeni de geri “döner”!
Sanırım bu dönüşler de “oldukça rasyonel” sayılacak!
Ama bunlar için de, mahkum olmadan yıllarca hapis yatırılan insanlardan, boş yere coplanan kadın ve erkeklerden ve Türk halkından özür dilenmesi gerekmeyecek mi?
Gerekmez! Eskiden “ak” dediğine bugün “kara” diyenlerin veya eksiden “kara” olarak damgaladıklarını bugün paklayanların özür dilemesi ancak ve ancak ahlaklı kişi ve toplumlara özgü bir şeydir. Gördüğümüz ve bildiğimiz bugünün Türkiye’sinde birileri ne yaparsa “suçlu”; daha başka birileri ise ne yaparsa “haklıdır”! Bırakın özür dilemeyi, onların şimdi yapmaya çalışacaklarını yapmak gerektiğini anlatmak için canlarını dişine takanları suçlu gösterirlerse şaşmamak gerekir.