Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası, dört kişilik bir ailenin aç kalmamak için ayda 4 bin 324 Türk Lirası harcaması gerektiğini duyurdu. Bu insanca yaşamak için harcanması gereken miktar değildir; açlıktan ölmemek için harcanması gereken miktardır.
İsterseniz, daha başka hesaplamalar da yapabilirsiniz. Kedicikler gibi sadece ekmek ve sütle yaşayacağınızı düşünerek, günde dört adet somun ekmek ve iki kutu süt alabilmek için gerekli para miktarının 1000 TL’yi aştığını göreceksiniz. Barınma, eğitim, ulaşım veya sağlık harcaması yapmaya kalktığınız zaman zaten bitmişsiniz demektir.
VERGİ ALT SINIRI
Böyle durumlarda insanlar, devletin kendilerine yardım etmesini beklerler. Örneğin sağlık harcaması yapmak yerine, kolaylıkla başvuracakları bir hastanede muayene ve tedavi olmayı hayal ederler… Çocukları mahalle ilkokulunda iyi bir eğitim alabilmelidir. Yoksulluktan kurtuluşun etkili bir yolu olarak çocuklarına iyi bir eğitim vermeyi düşünürler.
KKTC’de bunların hiçbiri yoktur… Tam tersine, ailenizi geçindirmek, açlıktan kurtarmak için kazanmaya çalıştığınız paradan vergi almayı planlayan bir devlet vardır.
Son haftalarda ortalarda dolanan tasarıya göre, hükümet vergi muafiyetlerini kaldırmaya, 7 bin TL’lik kazançtan % 20 oranında vergi almaya hazırlanıyor. Çeşitli muafiyetleri (bağışıklıkları) kaldırdıkları için örneğin sigorta emeklisi olduğu halde evine biraz daha fazla para götürmek için ikinci bir asgari ücretin peşine düşen, ayda 4-5 bin TL’lik bir kazanç sağlayan bir kişi, %35 oranına çıkacak kadar vergi ödemek zorunda bırakılıyor.
AÇ KAL AMA VERGİ VER!
Açlık sınırında ölmemek için çaba harcar ve bunun için günde belki de 16 saat çalışmayı seçerken, devlete de % 35 oranında vergi vermek zorunda kalacaksınız. Biraz daha gayretli ve becerili olursanız ve yıllık kazancınızı 87 bin TL’den yukarı çıkarmayı başarısanız bu oran %40’a çıkacaktır.
Sanırım bizim coğrafyamızda şimdiye kadar böyle bir vergi oranı görülmemiştir. Ne Roma İmparatorları, ne de Osmanlı Padişahları tebaasından böyle yüksek oranlı bir vergi talep etmiştir. Kıbrıs adasındaki Türkler ve Rumlar, sadece vergi konusunda birlikte davranmışlar ve hem Osmanlı, hem de İngiliz idaresine birlikte kafa tutmuşlardır ama sanırım bugünkü kadar acımasız vergi oranları ile karşılaşmamışlardır.
Bugünkü idarenin mesajı çok açıktır: Aç kal ama bize vergi ver!
VERGİNİN AMACI
Roma kenti ve Osmanlı Saray’ı vergi toplayarak kendi refahını devam ettirmeye çalışırdı. Roma’nın zenginliği hala göz kamaştırıyor zaten; İstanbul da fena değil…
Modern zamanlarda ise vergi vermenin bir yurttaşlık borcu olduğu söylenir. Modern devlet vergi toplayarak güvenlik ve asayişi sağlamayı, modern bir altyapı kurarak ekonomik faaliyetleri kolaylaştırmayı, okullar ve hastanelerle yurttaşlarına hizmet etmeyi amaçlar.
Peki, KKTC’de vergi vermenin amacı nedir?
Bu amaç bütçeyle belirlenmiştir: KKTC’de vergi toplamanın amacı, yurttaşlara zorluk çıkarmaktan başka bir işe yaramayan bürokrasiyi beslemektir.
Böyle bir şey, Roma ve Osmanlı İmparatorluklarında bile yoktu… Onlar en azından kendilerini tebaalarının can güvenliğinden sorumlu görüyorlardı. Bizim devletimiz bu işi bile başkalarına havale etmiş olduğu halde giderek daha acımasız bir şekilde vergi toplamaya çalışmaktadır.
KİMSENİN İLGİLENDİĞİ YOK
Olayın korkunçluğu sadece tasarlanan vergi toplama yönteminde değildir. Kimimizin Euro kullanmaktan, kimimizin tek başına iktidar olmaktan söz ettiği bugünlerde, tasarlanan vergi toplama yönteminin bütün siyasiler tarafından görmezlikten gelinmesindedir.
Düşünün; biz seçime gidiyoruz ve tasarlanan vergilerden söz etmiyoruz… Böyle bir düzeni ve sistemi istediğiniz şekilde isimlendirebilirsiniz ama buna, batılıların anladığı anlamda “yurttaşlar demokrasisi” diyemezsiniz!