Eski ABD Başkanı Barack Obama ile kısmen düzelen kırılgan ABD-İran ilişkileri, Trump’ın göreve gelmesiyle farklı bir yola girdi.
İran’a karşı sert tutum sergileyen Trump’ın, daha önce İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 5 daimi üyesi (ABD, İngiltere, Çin, Fransa ve Rusya) ve Almanya arasında Temmuz 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesiyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmeye ve karşılıklı restleşmeler yaşanmaya başladı.
Trump’ın Ocak 2016’da yürürlüğe giren nükleer anlaşmadan Mayıs 2018’de çekilmesi ve son olarak 3 Ocak’ta Süleymani’nin öldürülmesine uzanan süreçte her iki taraf da farklı yollarla birbirlerinin çıkarlarını hedef aldı.
SÜREÇ, TRUMP’IN NÜKLEER ANLAŞMADAN ÇEKİLDİĞİNİ AÇIKLAMASIYLA BAŞLADI
Trump, 8 Mayıs 2018’de, Tahran yönetiminin nükleer çalışmalarının kontrol altına alınmasına yönelik imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiklerini ve 2016’da askıya alınan yaptırımların “en güçlü şekilde” yeniden hayata geçirileceğini açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da İran’a nükleer silah üretimini durdurması ve Orta Doğu’daki “terör gruplarına” desteğini kesmesi çağrısında bulunarak, aksi halde bu ülkeye “tarihin en sert yaptırımlarının uygulanacağını” bildirdi. İran’la yeni bir anlaşma yapılması gerektiğini vurgulayan Pompeo, anlaşmada yer alması için 12 maddelik şart ortaya koydu. Pompeo daha sonra İran ile ön şartsız görüşmeye hazır olduklarını duyurdu.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bu teklife, “Düşman hiç tereddüde mahal vermeden gerçekten seçtiği yolun yanlış olduğunu anladığı zaman müzakere masasına otururuz.” yanıtını verdi.
ABD YAPTIRIMLARINA KARŞIN İRAN NÜKLEER ANLAŞMADAN ÇEKİLMEDİ
ABD yönetimi, İran’a yönelik ekonomik yaptırımlarının ilk bölümünü 7 Ağustos’ta resmen uygulamaya koydu. ABD’nin İran’a yönelik ilk yaptırım paketiyle İran hükümetinin, ABD doları satın alması, altın ve değerli madenlerle ticaret yapması yasaklandı.
Washington yönetimi, 5 Kasım 2018’de ise İran’ın petrol sektörünü hedef alan yaptırımları devreye soktu. ABD, İran’ın petrol ihracatını sıfırlamayı hedeflediğini duyurdu.
Tahran yönetimi, ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesine ve yaptırımları geri getirmesine karşın anlaşmanın tarafları Avrupa ülkelerinin, İran’ın anlaşmadaki çıkarlarını koruması halinde anlaşmayı sürdüreceğini açıkladı.
İRAN DEVRİM MUHAFIZLARI ORDUSU TERÖR LİSTESİNE ALINDI
Trump, 8 Nisan 2019’da İran Devrim Muhafızları Ordusunun ABD’nin yabancı terör örgütleri listesine eklendiğini duyurdu.
İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi de aynı gün yayımladığı açıklamada, ABD Merkez Kuvvetlerini (CENTCOM) terör örgütleri listesine aldığını bildirdi.
ABD KÖRFEZ’E UÇAK GEMİSİ GÖNDERDİ
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton 5 Mayıs’ta yaptığı açıklama ile Abraham Lincoln Uçak Gemisi Taarruz Grubu, bir bombardıman görev gücü ile Körfez’e yönlendirildiğini açıkladı.
Bolton, bu sevkiyatı İran yönetimine “net ve kesin bir mesaj” olarak nitelendirdi.
İRAN NÜKLEER TAAHHÜTLERİNİN BİR KISMINI DURDURDU
Ruhani, 8 Mayıs’ta nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerinin bir kısmını durdurduklarını ve anlaşmanın taraflarına İran’ın çıkarlarını koruyacak önlemler alması için 60 gün süre verdiklerini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump da aynı gün, İran’a demir, çelik, bakır ve alüminyum sektörlerine yönelik yaptırım getiren başkanlık kararını imzaladı.
KÖRFEZ’DE TANKER SALDIRILARI
ABD’nin İran’ın en “önemli gelir kaynağı” petrol satışını engelleme girişimlerine İran, Hürmüz Boğazı kartını masaya koyarak karşılık verdi. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin “İran petrolünün ihraç edilmemesi, bölge ülkelerinin de petrol satamayacakları anlamına gelir.” açıklaması İran’ın boğazı kapatacağı endişelerini beraberinde getirdi.
İran ile ABD arasındaki gerilimi düşürmek için ara buluculuk rolüne soyunan Japonya Başbakanı Abe Şinzo, 13 Haziran’da Tahran’ı ziyaret etti. Abe’nin İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmesi sırasında Umman Körfezi’nde Japonya’ya yük taşıyan iki büyük petrol tankerinde patlama oldu. Saldırıyla ilgili İran, ABD’yi “sabotaj diplomasisi” yürütmekle suçlarken Washington yönetimi saldırıların mayınla düzenlendiğini ve ardında İran olduğunu iddia etti.
“Kokuka Courageous” isimli petrol tankerini işleten şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Yutaka Katada, saldırıdan önce mürettebatın havada uçan cisimler gördüğünü ve mayın saldırısının doğru olmadığını duyurdu. Katada ayrıca yakınlarda İran donanmasına ait gemi tespit edildiğini belirtti.
İRAN, ABD İHA’SINI DÜŞÜRDÜ
Umman Körfezi’ne kıyısı olan İran’ın Hürmüzgan eyaletine bağlı Kuhmubarek kenti sahilinde 20 Haziran’da ABD Hava Kuvvetlerine ait “RQ-4 Global Hawk” tipi insansız hava aracının (İHA) Devrim Muhafızları Ordusu tarafından düşürülmesi gerginliğin çatışmaya dönüşeceği endişelerini artırdı.
İran, uçağın hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle vurulduğunu duyururken CENTCOM, Hürmüz Boğazı üzerinde uluslararası hava sahasında uçarken düşürüldüğünü savundu.
Bunun üzerine Beyaz Saray’da İran’a askeri misilleme konulu ve Trump’ın başkanlığını yaptığı acil durum toplantısı düzenlendi. Trump, son anda söz konusu misillemeden “çok fazla insanın öleceği gerekçesiyle” vazgeçtiğini açıkladı.
ABD’li yetkililer, uçağın düşürülmesine karşılık 23 Haziran’da İran’ın askeri sistemlerine siber saldırı düzenlendiğini duyurdu.
ABD, HAMANEY VE ZARİF’İ YAPTIRIM LİSTESİNE ALDI
Washington yönetimi, İHA’nın düşürülmesinin ardından 24 Haziran’da Ayetullah Ali Hamaney’i de kapsayacak şekilde Tahran’a yönelik yeni yaptırımlar getirdi. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de 1 Ağustos’ta ABD Hazine Bakanlığı tarafından yaptırım listesine alındı. Bunun üzerine İran Cumhurbaşkanı Ruhani, ABD Başkanı Trump’tan gelen müzakere çağrılarına işaret ederek, ABD’nin müzakere talebinin “aldatmaca” olduğunu söyledi.
İngiliz donanmasının 4 Temmuz’da Cebeli Tarık Boğazı’nda İran’a ait bir petrol tankerine el koymasının ardından İran da 19 Temmuz’da Körfez’de İngiliz tankerine el koydu. İran’ın bu hamlelerinden sonra ABD ve İngiltere’den gerilimi düşürmeye yönelik adımlar geldi. ABD’nin İHA konusunda İran’a misillemede bulunmaması, İngiltere’nin de bir süre alıkoyduktan sonra İran tankerini bırakması gerilimin bir süreliğine düşmesine neden oldu. Söz konusu gelişmeler Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yönetiminin İran’la ilişkilerinde gözle görülür değişime yol açtı. BAE, Yemen’deki Husi karşıtı koalisyondan ayrılarak Suudi Arabistan’ı yalnız bırakırken İran ile de deniz güvenliği anlaşması imzaladı.
İran karşıtlığıyla bilinen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’un Eylül ayında Trump tarafından görevden alınması Tahran-Washington arasındaki ilişkilerin yumuşayacağı beklentisini doğurdu.
Bunun ardından 14 Eylül’de Suudi Arabistan’ın milli petrol şirketi Saudi Aramco’ya ait iki tesiste, silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) düzenlenen saldırı sonucu yangın çıktığı açıklandı. Yemen’de İran destekli Husiler, ölen ya da yaralananın olmadığı saldırıyı üstlendi. ABD, saldırıyla ilgili İran’ı suçlarken Tahran suçlamaları reddetti. ABD’nin bölgedeki müttefiki Suudi Arabistan’a saldırı ABD-İran ilişkilerindeki tansiyonu yeniden yükseltti.
ABD’NİN Şİİ MİLİSLERE SALDIRISININ ARDINDAN BAĞDAT BÜYÜKELÇİLİĞİ BASILDI
Kerkük’te ABD’nin K1 Askeri Üssü’ne füzelerle yapılan saldırıda, ABD’nin sözleşmeli bir personelinin hayatını kaybetmesi ve bazılarının yaralanması her iki taraf için de şiddetin dozunu artardı. ABD, saldırıdan dolayı İran’a yakın Şii milis güçlerini hedef gösterse de bu iddialar milislerce kabul edilmedi.
ABD, 29 Aralık’ta Kerkük’teki saldırıya misilleme olarak Irak ve Suriye’deki Hizbullah Tugayının 5 üssünü hedef aldı. Saldırıda 25 kişi öldü, 51 kişi de yaralandı.
Saldırıdan 2 gün sonra Şii milis güçleri, korunaklı Yeşil Bölge’de yer alan ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğini bastı. Binaya zarar veren göstericilerin elçilik duvarına yazdığı “Komutanımız Süleymani” yazısı dikkatleri çekti.
SÜLEYMANİ’NİN ÖLDÜRÜLMESİ İRAN-ABD ARASINDA DOĞRUDAN ÇATIŞMA ENDİŞESİNİ DOĞURDU
ABD, 3 Ocak Cuma gecesi Bağdat Havalimanı’nda İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis’in araç konvoyuna hava saldırısı düzenledi.
Saldırıda her iki komutanla Haşdi Şabi ve İranlı askeri yetkililerden toplam 10 kişi öldü. Saldırının ardından Hamaney başta olmak üzere üst düzey İranlı yetkililer, ABD’den intikam alacaklarını açıkladı. Bu gelişmelerle müzakere ihtimali ortadan kalkarken her iki taraf da doğrudan çatışma noktasına geldi.