ABD-RUM TARAFI İŞ BİRLİĞİNİN YARATACAĞI SORUNLAR HAMASETLE Mİ ÇÖZÜLECEK?

RUM TARAFININ ABD İLE YAPTIĞI İŞ BİRLİĞİ, HAKARET VE HAMASET İLE KARŞILANDI. SANIRIM ÇIKARLARIMIZI BUNLARLA KORUYABİLECEKLERİNİ DÜŞÜNENLER VAR!

0
blank

Malum, gündemimizdeki en önemli konu Hristodulidis ve ekibinin ABD Başkanı tarafından Beyaz Saray’da kabul edilmesidir.

Hepimiz biliyoruz ki Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis, böyle bir pozisyon elde edebilmek için uzun zamandan beri çalışıyor. Bu çabalar, onun hükümet sözcülüğü ve ardından dışişleri bakanlığı dönemine kadar geri uzanmaktadır.

Hristodulidis, bölgede geliştirilen “üçlü iş birlikleri” yaklaşımının mimarı olarak bu iş birliklerine ABD’yi dahil etmek için özel bir çaba harcamıştı. Bu çabalar, Rus vatandaşlarının Güney Kıbrıs’taki etkinlikleri nedeniyle ağır-aksak ilerlerken Rusların Güney’den temizlenmesi süreci hızlandırmış ve bugünkü “stratejik ortaklık” noktasına taşımıştır.

Nereden baksak 10 yıllık bir çaba…

blank
BELKİ DE FEDERASYONDAN VAZGEÇTİLER AMA BİZE SÖYLEMİYORLAR! RUM TARAFININ ABD İLE GELİŞEN İLİŞKİLERİ, “BİZİ FEDERASYONA ZORLAMAK” OLARAK DEĞERLENDİRİLİYOR. KEŞKE ÖYLE OLSAYDI. ŞİMDİDEN İSTEMEDİKLERİNİ BİLİYORUZ AMA GÜN GELECEK RUMLARI BİZİMLE FEDERASYON KURMAYA ZORLAMAK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ GİBİME GELİYOR.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Hristodulidis, ABD’ye giderken “stratejik diyaloğun taraflarından biri” idi; dönüş yolunda ise “stratejik ortak” ortak olmuştur. Şimdi, bu stratejik ortaklığa dair çok şey yazılabilir. Bir kısmını dünkü yazımızda ifade etmeye çalışmıştım zaten. Son aylardaki gelişmeleri taçlandıran Beyaz Saray buluşmasından sonra Güney Kıbrıs adeta dokunulmazlık elde etmiş gibi olacak; üstüne üstlük istediği şekilde silahlanabilecektir.

Silahlanacak da ne olacak? Bizim tarafın, bu tip çabalara yıllardan beri gösterdiği tepki sadece ve sadece budur: “Silahlanacak da ne olacak?”

Ne bileyim ne olacak? Bir şey olmaz inşallah… Bir şey olmamasını dilerim zaten! Ama silahlanma peşinde koşanlar sadece silahlanmakla kalmıyor, yeni müttefikler de ediniyorlar. Uluslararası alanda etkileri genişliyor. Arama-kurtarma faaliyetlerindeki etkilerinin artması bile onların uluslararası ilişkilerinin gelişmesine yardımcı oluyor.

Aslında ne olacağını, benim gibilerin değil yakın bir gelecekte KKTC’yi dünyaya tanıtabilecekleri izlenimi yaratmaya çalışanların söylemesi gerekiyor. Rum tarafı uluslararası alandaki etkinliğini bu şekilde artırırken KKTC’yi kim tanıyacak?

1983 yılında Pakistan ve Bangladeş’in KKTC’yi tanımaya hazır olduğunu ancak Amerikan müdahalesi ile geri adım attıklarını söyleyenler de onlardır… O günkü koşullarda bile KKTC’nin tanınmasını engelleyen Amerika, Rum tarafı ile geliştirdiği bunca ilişkiden sonra tanınmamıza göz yumacak mı? Bizim taraf ABD’nin yaratacağı engelleri nasıl aşacak?

Türkiye ve KKTC adına politika geliştirerek Türkiye ile Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını korumakla sorumlu olanlar, şimdi hakaretamiz ifadelerle Rum tarafına ve Amerika’ya veryansın ediyorlar.

Hakaret ve hamaset!!!

Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin çıkarları hakaretlerle mi korunacak?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz