Fransa ve Almanya’nın önderliğinde, 11 Avrupa Birliği (AB) ülkesi, tek para birimi euronun 1 Ocak 1999’da kaydi olarak yürürlüğe girmesine karar vermiş, euro, 2002 yılında ise banknot ve bozuk para olarak piyasaya sürülmüştü.
Euroyu, Almanya, Avusturya, Belçika, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İtalya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan olmak üzere 19 AB üyesi ülke kullanıyor.
Euro Bölgesi olarak adlandırılan bu ülkelerin para politikası, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve üye ülkelerin merkez bankalarından oluşan Euro Sistemi tarafından yürütülüyor.
Tüzel kişiliğe sahip bağımsız bir AB organı olan ECB, birliğin kritik kurumları arasında yer alıyor.
Frankfurt merkezli ECB’nin görevi, para birimi olarak euroyu kullanan AB üyesi ülkelerden oluşan Euro Bölgesi’nde fiyat istikrarını sağlamak olarak tanımlanıyor.
Doların ardından dünyanın en fazla kullanılan ikinci rezerv para birimi konumunda bulunan euroyu Avrupa’da yaklaşık 340 milyon kişi kullanıyor.
Euro, “Avrupa Para Birimi”, “ekü” ve “euro” olarak adlandırılıyor.
Euro Bölgesi’nin kurulumunda ortak para politikasına dahil olmayacağını açıklayan İngiltere ve Danimarka dışında tüm birlik üyelerinin gerekli kriterleri yerine getirmeleri durumunda euro kullanımına geçme zorunluluğu bulunuyor.
Son dönemde, Bulgaristan ve Hırvatistan euro para birimine geçişin ilk aşaması olan Avrupa Döviz Kuru Mekanizması’na (ERM2) katılmak üzere resmi başvurularını tamamlamış bulunuyor.
Bu aşamadan sonra ECB ve AB Komisyonu, Hırvatistan ve Bulgaristan’ın katılım için verdiği taahhütlerin uygulanmasını değerlendirecek. Birkaç yıl sürecek süreç sonunda söz konusu ülkelerin euro para birimine girişlerinin tamamlanması bekleniyor.
Halihazırda, küresel finansal işlemlerinin yaklaşık yüzde 39’u euro ile yapılırken, dünyadaki rezervlerin de yaklaşık yüzde 20’si euro olarak tutuluyor.
Euro, kurlardaki dalgalanmaların ülkeler arasındaki ticareti olumsuz etkilemesini önlemeyi, ortak pazarda, ortak bir para birimi ile karşılıklı ticareti ve refahı artırmayı, kıtada birlik ve beraberliği güçlendirerek Avrupa’da entegrasyonu geliştirmeyi hedefliyor.
Sıradan bir Avrupalı, AB’de ekonomik entegrasyonu en somut biçimde euro ile gözlemliyor.
Küresel ticarete doların tahakküm etmesinden rahatsızlık duyan AB, son yıllarda euronun uluslararası rolünü güçlendirmek için çalışmalara hız vermiş durumda.
AB, doların küresel çapta daha baskın olmasını, yüksek likidite, düşük işlem maliyetleri, emtia fiyatlarının dolar cinsinden belirlenmesi ve türev piyasalarında bir kriter olarak kullanılması gibi nedenlere bağlıyor.
AB Komisyonu, ekonomik büyüme, yatırımlar ve istihdamın artırılması için euronun güçlü ve istikrarlı bir para birimi olmasına büyük önem veriyor.
AB, yıllık yüzlerce milyar dolarlık enerji ithalatından uçak alımlarına kadar çeşitli ticari işlemlerin dolar yerine euro ile gerçekleşmesi için çalışmalar yapıyor ve üye ülkelere de ticari işlemlerini euro üzerinden yürütmeleri için çağrıda bulunuyor.
Euro para biriminin daha yaygın hale gelmesi için birlik ülkelerinin, öncelikle ekonomi ve para politikalarını daha uyumlu hale getirmeleri gerektiği değerlendiriliyor.
Bu çerçevede, AB Komisyon Başkanlığı görevini 1 Aralık’ta Jean-Claude Juncker’den devralan Urusula von der Leyen de döneminde öncelik verilecek başlıklar arasında euroya büyük önem veriyor.
Von der Leyen, döneminin önceliklerini sıralayan siyasi çerçevesinde, küresel ticarette tansiyonun yükseldiğine ve büyümenin yavaşladığına dikkati çekerek, bu durumda Avrupa’nın daha cazip bir yatırım ortamı sağlaması gerektiğini açıklamıştı.
Avrupa’da ekonomik ve parasal birliğin daha da derinleşmesine öncelik vereceğini vurgulayan Von der Leyen, “Ortak para birimimiz olan euro, ceplerimizdeki madeni para ve banknotlardan daha fazlasıdır. Euro, birliğimizin ve Avrupa’nın refah ve korunmasının bir sembolüdür. Euroyu daha güçlü hale getirme hedefimizden asla vazgeçmemeliyiz.” ifadelerini kullanmıştı.
İlk olarak Fransa’nın ortaya attığı ve Almanya’nın desteğini alan Euro Bölgesi ülkeleri için ortak bir bütçe kurulmasına ilişkin çalışmalara hız vereceğini bildiren Von der Leyen, Euro bölgesinde büyüme dostu bir mali politika izleneceğini de bildirmişti.
Von der Leyen, bankacılık birliğinin tamamlanmasına odaklanacağını, Euro Bölgesi’ndeki banka ve kredi kurumlarının zor durumlardan kurtarılması veya tasfiyesi için kullanılmak üzere kurulan Tek Çözüm Fonu’nun (SRF) kuvvetlendirileceğini, Avrupa’da mevduatların daha güvenli olması için ortak bir sigorta sistemi kurulması gerektiğini de ifade etmişti.
Euronun yaygınlaşması çalışmalarına odaklanacağını belirten Von der Leyen, “Euronun uluslararası rolünü güçlendirmek istiyorum. Güçlü, entegre ve dayanıklı bir sermaye piyasası, tek para biriminin uluslararası alanda daha yaygın kullanılması için en iyi başlangıç noktasıdır.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Bu çerçevede, Von der Leyen döneminde AB’nin euronun küresel pozisyonunu güçlendirmeye odaklanması bekleniyor.