Türkiye’nin “lider ülke” olarak yer aldığı orta ve doğu Avrupa’nın en büyük askeri fuarı “MSPO Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı” düzenlenen törenle açıldı.
Türkiye’nin Bakan Akar tarafından temsil edildiği tören, Polonya askeri bandosu tarafından İstiklal Marşı ve Polonya milli marşının çalınması ile başladı.
Törende konuşan Akar, özellikle dost ve müttefikler arasındaki savunma sanayii iş birliğinin her zamankinden daha önemli olduğu bir dönemde MSPO’nun lider katılımcı ülkesi olmanın büyük bir onur olduğunu belirterek sözlerine başladı.
Türkiye ve Polonya arasındaki ikili ilişkilerin 1414’e kadar uzandığını belirten Akar, “Polonya’nın 19’uncu yüzyılda zorluklar yaşadığı dönemde, atalarımız Polonya’nın bağımsızlığının, egemenliğinin ve bütünlüğünün güçlü destekçileri olmuştur” diye konuştu.
“Polonyalı köyü” anlamına gelen, İstanbul’daki Polonezköy’de Polonya uyruklu insanların yaşadığını aktaran Akar, bunun iki ülke arasındaki tarihi dostluğu sembolize ettiğini vurguladı.
İki ülke arasında savunma sanayi alanındaki iş birliğinin yüz yıllık tarihi olduğunu dile getiren Akar, Türkiye’nin, Polonya’nın tamamen metalden imal edilen P-24 uçağını inşa etmek için 1936’da lisans satın aldığını, bir grup Polonyalı eğitici personelin, P-24’lerin Kayseri Uçak Fabrikası’ndaki üretiminde desteği olduğunu anlattı. Akar, 1939 itibarıyla, Türkiye’nin 50 P-24 uçağının olduğunu ve bunların uzun yıllar kullanımda kaldığını belirtti.
Türkiye’nin Polonya’nın 1999’daki NATO üyeliğini sıcak bir şekilde desteklediğini anımsatan Akar, “Türkiye ve Polonya bugün, iki NATO müttefiki olarak, birçok bölgesel ve küresel hususa ilişkin benzer yaklaşımlara sahiptir. NATO, 1952 tarihindeki üyeliğimiz sonrasında güvenlik politikamız çerçevesinde merkezi rol oynamıştır. NATO üyeliğimizin 70’inci yılında Türkiye İttifak bünyesindeki tüm görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
“En büyük tehdit”
Polonya’nın, Türkiye’ye ilişkin “Uyarlanmış Güvence Tedbirleri” kapsamında NATO’nun desteğinin bir parçası olarak Nisan 2021’den bu yana bir deniz karakol uçağı ile katkı sağladığını belirten Akar, Türkiye’nin de “NATO Geliştirilmiş Hava Polisliği” görevinin parçası olarak Baltık bölgesel güvenliğine katkı sağlamak amacıyla geçen sene dört F-16 uçağını Polonya’da görevlendirdiğini anımsattı. Bakan Akar, “NATO müttefikleri olarak maruz kaldığımız en büyük tehdit sınır, uyruk veya din gözetmeyen terördür. NATO’nun güneydoğu hattındaki müttefiki olarak, terörün DEAŞ, El-Kaide, PKK/YPG ve FETÖ isimli tüm türevleri ve tezahürleriyle aynı anda mücadele etmekteyiz. Dahası, BM raporlarına göre Türkiye, dünyada en yüksek sayıda mülteci barındıran ülke olmaya devam etmektedir” dedi.
Akar, insani yardımların ulaştırılması ve yerel yönetimlerin tekrar işler hale gelmesiyle birlikte, 1,1 milyondan fazla yurdundan olmuş mültecinin gönüllü, güvenli ve haysiyetli bir şekilde evlerine döndüğünü de söyledi.
“Pozitif atmosfer tekrar ivme kazanmalı”
Ukrayna bağlamındaki gelişmelere de değinen Akar, Ukrayna ve Rusya Federasyonu’nun Türkiye’nin Karadeniz’deki iki komşusu olduğuna dikkati çekti.
“Vurgulamak isterim ki Kırım dahil olmak üzere, Ukrayna’nın egemenlik ve toprak bütünlüğünü desteklemekteyiz. En başta belirttiğimiz üzere, Rus askeri müdahalesine karşıyız” diyen Akar, masum sivillerin ve sivil altyapıların hedef alınmasını kabul edilemez bir durum olarak nitelendirdi. Yaşananların ardından milyonlarca masum sivilin evlerini ve ülkelerini terk etmek zorunda kaldığını aktaran Akar, şunları söyledi:
“Milyonlarca mülteci bulunduran bir ülke olarak Türkiye, bu yükün taşınmasında katkı sağlayan Polonya ve diğer müttefiklerin yardımları minnettardır. Önümüzdeki dönemde daha fazla hayatın kaybedilmesini önlemek ve bölgedeki barış ve dengenin sağlanabilmesi için, ivedi bir ateşkes ilan edilmesi önem arz etmektedir. Bildiğiniz üzere, krizin başlangıcından itibaren yoğun diplomatik çalışmalar içerisindeyiz. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Sayın Zelensky ve Sayın Putin ile irtibat halindedir. Ben ve personelim ise aynı şekilde bu ülkelerdeki mevkidaşlarımız ile irtibat halindeyiz.Taraflar ile irtibat kurduğumuzda, iki taraf için de acil ateşkes, gerginliğin azaltılması, insani yardım ve diplomasiye dönüş çağrılarımızı yinelemekteyiz.”
Antalya ve İstanbul’da gerçekleştirilen görüşmelerin oluşturduğu pozitif atmosferin tekrar ivme kazanmasına yönelik temennisini dile getiren Akar, şunları söyledi:
“Temmuz ayında, BM ile koordineli olarak İstanbul’da, tahıl ürünlerinin güvenli transferi için bir ‘Müşterek Koordinasyon Merkezi’ kurulmasına ilişkin Ukrayna ve Rusya Federasyonu ile ayrı anlaşmalar imzaladık. Şu ana kadar yaklaşık 100 gemi ve 2.5 milyon tona yakın tahıl Ukrayna limanlarından ayrılmıştır. Merkez yoluyla yürütülen çalışmaların, uzmanların tahmin ettiği gibi tahıl fiyatlarını düşüreceğini ve bir gıda krizini önleyeceğini umuyoruz. Ayrıca bu çalışmaların enerji gibi diğer alanlarda yapılabilecek iş birliklerine örnek arz edebileceğine inanıyoruz. Dahası bir yiyecek krizinin önlenmesi, Afrika kaynaklı Türkiye ve Avrupa’nın geri kalanının maruz kalacağı bir mülteci akınını da önleyecektir.”
“Barışçıl ve güvenli bir çözüm umut ediyoruz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna’yı ziyaret ederek, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile Lviv’de üçlü toplantı gerçekleştirdiğini hatırlatan Akar, şöyle devam etti:
“Bu üç taraflı görüşme sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalıcı barışın, diplomasinin yeniden canlandırılmasının ve Zaporjiya Nükleer Santrali’nin başka bir Çernobil vakasına dönüşebilme riskinin altını çizdi. Uluslararası Atom Enerji Kurumu (UAEA) bu konu hakkında çalışmalar yürütüyor ve biz de barışçıl ve güvenli bir çözüm umut ediyor ve bekliyoruz. Bu durumu dikkate alarak, NATO içerisinde yürütülen önleyici hazırlıkları destekliyoruz. Öte yandan, durumun daha da kötüye gitmesine sebep olabilecek eylemlerden kaçınmak adına, özellikle Karadeniz’de çatışmanın yayılmasını önlemenin kritik önem arz ettiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda, Türkiye, Karadeniz’deki dengeyi sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesini dikkatle, sorumlu ve tarafsız bir biçimde uygulamıştır.”
Yerli ve milli savunma sanayii
Türkiye’nin coğrafi konumu ve karşılaştığı zorlukların düşünüldüğünde güçlü ve saygın bir silahlı kuvvetlerin varlığı gerekliliğinin ortaya çıkacağını belirten Akar, bunun sadece iyi eğitilmiş personel ile değil aynı zamanda bu personelin yüksek teknolojiye sahip silah, sistem ve teçhizatlar ile donatılması ile mümkün olabileceğini vurguladı.
Söz konusu silah, sistem ve teçhizatların yerli ve milli imkanlarla üretilmesinin önemine değinen Akar, “Çeşitli malzemelere ilişkin satın alım kısıtlamalarıyla karşılaşmamız, dış tedarikçilere olan bağlılığımızı azaltmaya yönelik kararlılığımızın sadece artmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda, savunma sistemlerinin yerli üretimi bir seçim değil zorunluluktur. Bitmez tükenmez gayretimize, cesur ve fedakar karacı, denizci ve havacı personelimizin gereksinimlerini karşılama ihtiyacı yön vermektedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, savunma sanayiinde yüzde 80 oranında yerli, milli üretim seviyesinin elde edildiğini aktaran Akar, şunları söyledi:
“Türk savunma sanayisi ürünleri, sahada, zor arazi koşullarında ve çetin hava şartlarında, üretim kalitesi NATO standartlarını sağlayacak biçimde, etkililiğini ve güvenilirliğini kanıtlamıştır. Milli gayretlerimizin sonucu olarak, yerli tüfek, fırkateyn, zırhlı araç, helikopter, obüs, silahlı ve silahsız İHA’lar, silah sistemleri ve diğer ürünler inşa ediyor, üretiyor ve ihraç ediyoruz. Dahası, Türkiye İHA, SİHA üretiminde dünya çapında en iyi ilk üç veya dört ülke arasındadır. Ayrıca, ilk çok maksatlı Amfibi Gemimiz TCG Anadolu deneme seferi icra etmektedir. İlk yerli üretim tankımız seri üretim için sözleşme aşamasındadır ve ilk milli savaş uçağımızın üretimi için tasarım çalışmaları şimdiden yapılmıştır.”
Türk savunma şirketlerinin 2002’de 66 proje ile ilgilenirken bugün bu sayının 800’e ulaştığını vurgulayan Akar, Türk savunma sanayi şirketlerinden üç tanesinin dünya çapında en iyi 100 şirket arasında yer aldığını belirtti.
Savunma sanayii alanındaki büyük iş birliği fırsatına dikkati çekerek, “Savunma sanayisi ürünlerimizin müşterek olarak araştırılması, geliştirilmesi, inşası ve pazarlanması için hazırız. Bu nedenle, Türk firmaları Polonya pazarlarında daha aktif rol oynamaya hazırdır ve hepinizi araştırma, geliştirme ve üretim tesislerimize, bugün ulaştığımız seviyeye ilk elden şahit olabilmeniz adına davet ediyoruz” dedi.
Öte yandan açılış töreni başlamadan önce Bakan Akar, Romanya Savunma Bakanı Vasile Dincu ve Macaristan Savunma Bakanı Kristof Szalay Bobrovniczky ile bir süre sohbet etti.