Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Beşeri Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ayşe Muhtaroğlu, kadına yönelik şiddet ile ilgili açıklamalarda bulundu. Muhtaroğlu, açıklamasında şiddete karşı sessiz kalınmaması gerektiği vurgusunu yaptı.
Kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetin sosyolojik nedenleri hakkında konuşan Yard. Doç. Dr. Ayşe Muhtaroğlu, “Bizler genelde fiziksel şiddete yoğunlaşıyoruz. Fiziksel şiddetin köküne baktığımız zaman sövmek, psikolojik, ekonomik sebepler daha çok ön planda ama biz bunu göremiyoruz. Sosyal nedenlerine baktığımız zaman ekonomik krizler, eğitimin yetersizliği yanı ailenin yetiştirme tarzı aynı zamanda yanlış yürüttüğümüz politikalar ve bu politikalar toplumsal cinsiyet dediğimiz rolleri pekiştiriyor ve onları tabu haline dönüştürüyor. Yasalarımızın yetersiz oluşu en önemli sebeplerden bir tanesi diyebiliriz” dedi.
Medyanın kadına karşı uygulanan şiddet ile ilgi durumu hakkında da açıklamalarda bulunan Muhtaroğlu, “Medya şiddeti kesinlikle körüklüyor. Örneğin; Kırmızı Oda diye bir dizi var. Bu dizi de %90 taciz, tecavüz, sözlü, psikolojik her türlü şiddete maruz kalan kadınlardan bahsedilmişti. Yurt dışında bu tip dizilerde iyileşme süreçleri de anlatılıyor aynı zamanda. Birçok dizide bence eksik olan da o aslında. Mesela biri şiddete uğramıştır lakin bunun bir sonucu olmalı bir cezası olmalı, bir şey yapılmalı, konuşabilmeli, susmamalı ama birçok dizide veya filmlerde bunlar yok. Sadece vurdu, kırdı, ağlıyor ve susuyor. Dizilerdeki en büyük sıkıntı böyle başlıyor. Bu tarz dizileri kurgularken bir çözüme varmamız gerekiyor” şeklinde belirtti.
Yeni neslin kadın ve erkek eşitliğini sağlamadaki rolü ile ilgili de konuşan Muhtaroğlu, “Ben yeni jenerasyona ümitli bakıyorum ya da ümitli olmak istiyorum. Öncelikle kalıplarımızı ve tabularımızı yıkmamız gerekiyor. Umut ediyorum gelecek olan yeni jenerasyon daha da farklı gelir. Belki bu sosyal medyayı güzel okuyup ve güzel mesajlar çıkarıp daha ileriye taşır diye ümit besliyorum” dedi.
Muhtaroğlu ayrıca, annenin şiddete maruz kaldığını gören çocuklardaki psikolojik durum hakkında yaptığı açıklamada, “Ne yazık ki çocuklar kendi söylemlerini, karakterlerini ve kendi bilinç altını oluştururken ne yazık ki bir şeyleri kopyalıyorlar. Yani siz bir nevi onların aynası gibi oluyorsunuz. Mesela çocuğumuzun kitap okumasını istiyoruz ama kitap okunmadığı zamanda söyleniyoruz. Neden kitap okumuyorsun diyoruz. Lakin çocuklar bir şeyi söylemek yerine göstermeyi daha çok anlıyorlar. Şiddeti çocuğa yansıtmadığınızı düşünseniz bile yaptınız davranışlardan çocuklar bunu hissediyor. Anne ve baba iletişim kuramıyorsanız, gülemiyorsanız veya sohbet edemiyorsanız aslında bu sözel bir şiddettir. O çocuklar bir şeyleri gördüklerinden öğreniyor. Ama biz bunu farkında değiliz” ifadelerine yer verdi.