BİR ŞEY YAPMADAN SÖYLENMEYE NE DENİR?

0
blank

Son yazıya bıraktığımız yerden yapılması gerekeni de ekleyerek devam edelim.

Kıbrıs Türkünün, İngiliz ve kısa süren Cumhuriyet döneminde farklı kimlik öğeleri geliştirmesi ve AB değerlerini kendi yaşam tarzına, laiklik ve demokrasi anlayışına yakın görüp her şeye rağmen partiler üstü bir şekilde canlı tutması birçok şeyi açıklıyor. Devlet aklıyla uyuşmayan açıklamaya muhtaç birçok gelişmeyi ve daha da nelerin olabileceğine de ışık tutuyor.

Önemli olan bunu görse de görmezden gelip sandık gününe kadar olan biteni meşrulaştırma yönünde oy verip, sonrasında da üstüne koyarak olmaya devam edenlere bakıp söyleniyor olanların bunu anlaması. Anlamak yetmez. İdrak ettiğine göre de herkes kendi çapında tavır koyarak hareket etmeye başlaması lazım.

Hedef Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarına hizmet etmeyen, içinde Atatürk’ü barındırmayan “milliyetçiliğe” dayalı ötekileştirerek müdahale siyasetini “mağlup” etmek değildir. Gerçekçi hedef muhataplarımızda farkındalık yaratıp aklı selime ve ortak akla davet için onurlu çıkış yolunu gösterebilmektir.

Bunun da başlangıç noktası artık parti gözetmeksizin söylendiklerimize bakarak ortak paydamızdaki hassasiyetimizi ortaya koymaktan geçer.  Onurlu çıkış kapısı yönünde geri adım attırmak da bu başlangıç noktasındaki toplumsal mutabakattan sonra gelir.

İlkini başaramadan ikincisini umut etmek nafiledir. Dengesiz güçlerin mücadelesinde başarının resmi budur.

Bunu da partiler üstü bir payda haline getirme noktasında ürkek davranılmaması gerekir. Bizi biz yapan unsurlara müdahaleyi savunurken inanmadığı başka bir şeyi algıda savunur duruma düşürülmekten çekinilmemesi lazım.

Kıbrıs Türkünün yaşam tarzını ve anlayışını bitiriyor olan bu siyaseti tabiri caizse “durdurmak” için sözde “vatanseverler” ile sözde “vatan hainlerini” bir araya getirecek içinde barış dilini ve dogmaları değil makul olmayı barındıran gerçekçi 3’ncü bir yol ihtiyaç haline gelmiştir. İçeriği ve söylemi ile yepyeni bir siyaset lazım.

Söylenelim, tamam demokratik hakkımızdır ama yapabileceklerimiz karşısında hiçbir şey yapmadan söylenmeye ne denir?

Bunu hemen cehalet ya da aptallık diye yorumlamamak lazım.

İşini, düzenini kaybetmek istemeyenlerin ruh halidir bu. Hem oy verir hem de söylenirim kesimindeki ruh halinin artık lüks olduğunun ve farkında olmadığımız bir bedeli olduğunu ve olacağını anlamamız lazım.

Toplumda bu ruh halinden çıkmaya yönelik sinyal veren var mı?

Niyeti olur mu bilmem ama en azından devlete ve halkın kendi kaderini tayin etme hakkına inanmış, geniş bir kitlenin “söylendikleri” karşısında yeter deyip sineye çekmemiş, sineye çekmeyi normalleştirme olarak görmüş, barış dilini hukuk çerçevesinde konuşabilen benim bildiğim bir kişi var.

Bir taraftan verilen oylar ile iktidara getirilenler ile ilgili şimdi söylenirken, diğer taraftan da hem sayıyı hem de piknik ateşinin hararetini artırmak açıktan takınılacak tavır ile eldedir.

Yapın “patronluğunuzu” bakalım ne olur? Emir kulu gibi “söylenmek”, taşıdığınız manevi mirasa yakışmıyor!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz