TC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve TC Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusu konusunda çalışma yapmak üzere Brüksel’deki NATO Karargahı’nda temaslarda bulundu.
Burada basına açıklamalarda bulunan Kalın, müzakerelerin süreceğini, 29-30 Haziran’da İspanya’nın başkenti Madrid’de düzenlenecek zirvenin son tarih olmadığını vurguladı.
NATO Genel Sekreterliğinin ev sahipliğinde İsveç ve Finlandiya’nın üyelik başvurusuyla ilgili sürece dair müzakereler yaptıklarını aktaran Kalın, başından beri Türkiye’nin endişelerinin ve beklentilerinin karşı taraflara açıkça ifade edildiğini hatırlattı.
Kalın, PKK/YPG, FETÖ ve DHKP-C gibi terör örgütlerinin faaliyetlerinin ve mevcudiyetlerinin sona erdirilmesine yönelik beklentilerin ifade edildiğini kaydederek, “Temel beklentimiz, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit teşkil eden bu terör örgütlerinin buradaki yapılanmasının, para toplama, adam devşirme, propaganda gibi faaliyetlerinin sona erdirilmesi” dedi.
Türkiye’ye dönük silah ambargosu ve kısıtlamaların kaldırılmasına yönelik beklentilerin de iletildiğini ifada eden Kalın, “Madrid’de yapılacak olan NATO Zirvesi’nin bizim için bir son tarih veya dönüm noktası olmadığını, bu müzakerelerin devam edeceğini de bugün ifade ettik” diye konuştu.
Kalın, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile de görüştüklerini, NATO Zirvesi’nin genel çerçevesini, küresel sınamaları, Rusya ile ilişkiler, Ukrayna savaşı, gıda güvenliği, enerji, siber güvenlik gibi konuları ele aldıklarını aktardı.
Türkiye’nin geniş bir coğrafyadaki önemli rolleri üzerine değerlendirme yaptıklarını bildiren Kalın, Türkiye’nin, NATO Zirvesi’nin başarılı olması için hazırlıklarını yaptığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da zirve sırasında birçok önemli konu ve başlığı gündeme getireceğini söyledi.
Kalın, NATO’nun bir güvenlik ittifakı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“İttifaka üye olmak isteyen ülkelerin NATO müktesebatını bire bir uygulayarak ve üye ülkelerin dile getirdiği güvenlik endişelerini karşılamak suretiyle yol alabileceklerini tekrar muhataplarımızla paylaştık. Genel olarak açık ve samimi bir görüşme ortamı vardı. Bundan sonra da bu müzakerelerimiz devam edecek. Bundan sonraki adımların ne olacağı büyük oranda karşı tarafın atacağı somut adımlara bağlı. Müzakere ettiğimiz birtakım metinler var, belli prensipler üzerinde yürüttüğümüz müzakereler var. Ama metinler kadar önemli olanı da somut olarak sahada atılacak adımlar.”
“Adım atmaya hazırlandıklarını söylediler”
Kalın, terör örgütü PKK’nın İsveç’teki propagandasıyla ilgili bir soru üzerine, şunları kaydetti:
“İsveçli mevkidaşlarımızla da bu konuda açık ve net bir şekilde konuştuk. Kendileri bu durumdan duydukları rahatsızlığı ifade ettiler. Somut olarak bununla ilgili ne tür adımlar atacaklarını da hep birlikte göreceğiz. Bize söylenen 1 Temmuz itibarıyla İsveç’te yeni bir terörle mücadele yasasının yürürlüğe gireceği ve bu kapsamda da birtakım yeni adımların atılabileceği. Ama bunları, tam olarak spesifik manada ne olacağını, hep birlikte göreceğiz.
Son yaşanan hadiseler, terör örgütünün burada paçavralarını belli binalara yansıtmak suretiyle adeta İsveç devletini, NATO’yu tehdit edercesine, onlara meydan okurcasına ortaya koyduğu eylemler de aslında bu örgütün yıllar içerisinde burada nasıl bir mevcudiyet kazandığının somut bir göstergesi. Bir güvenlik sorunu olarak PKK terör örgütü ve bununla ilgili yapılar, PYD/YPG gibi yapılara karşı İsveç devletinin acilen adım atmasını biz tabii ki bekliyoruz.”
Bunun, NATO’ya üye olmak isteyen bir ülkenin yerine getirmesi gereken yükümlülük olduğunu vurgulayan Kalın, terör örgütlerinin Avrupa’nın göbeğinde bu ülkeleri esir alırcasına faaliyette bulunmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.
Kalın, “Bununla ilgili umarım kendileri de tabloyu açık ve net bir şekilde görürler. Bu tür terör eylemlerinin, propaganda faaliyetlerinin, şiddete teşvik eylemlerinin, terörü romantize eden faaliyetlerin hiçbir şekilde ifade özgürlüğü ile toplanma özgürlüğü ile ilgisinin olmadığını da açık ve net şekilde görürler. Bu yönde kendileri adım atmaya hazırlandıklarını ifade ettiler. Ama tabii ki ben onlar adına bir şey söylemek istemem. Bununla ilgili atacakları adımları hep birlikte göreceğiz.” dedi.
Sürecin seyri atılacak adımlara bağlı
Kalın, NATO Zirvesi’ne 8 gün kaldığını hatırlatarak, İsveç ve Finlandiya’nın atacağı adımların ne kadar hızlı ve nitelikli olacağını izleyeceklerini söyledi.
“Bundan sonra sürecin seyri ve hızı, bu ülkelerin atacağı adımlara bağlı.” diyen Kalın, şöyle devam etti:
“Biz prensipte NATO’nun genişleme politikasına karşı olan bir ülke değiliz. Geçmişte 1999’dan beri ittifaka üye olan diğer ülkelerin adaylıklarını destekledik. Ama bu, ancak ve ancak NATO müktesebatının bütün halinde uygulanması neticesinde söz konusu oldu. Ayrıca 1999 yılında NATO’nun üyelik süreciyle ilgili ortaya koyduğu birtakım ilkeler, prensipler ve prosedürler var. O tarihten bu yana ittifaka üye olan bütün ülkelerde bu prosedürleri izlediler.”
Yunanistan’ın Kuzey Makedonya’yı sadece isim meselesinden dolayı 11 yıl boyunca veto ettiğini hatırlatan Kalın, ittifaka üye olmanın, tarafsızlık ilkesini değiştiren İsveç ve Finlandiya gibi iki ülke için önemli bir adım olduğunu vurguladı.
Kalın, “Bu adım çerçevesinde elbette onlar şu anda tehdit algılarını, güvenlik mimarilerini, bununla ilgili mevzuatlarını, yasal düzenlemelerini gözden geçirecekler. Yeni yasalar çıkaracaklar. Bu çerçevede Türkiye’nin taleplerine dönük ve birtakım yasal düzenlemelerin yapılması, adımların atılması da sürecin mahiyeti gereği olması gereken şeylerdir. Bunları ne kadar kısa sürede yaparlarsa, ne kadar kısa sürede adım atarlarsa süreç ona göre hız kazanır, daha pozitif bir yönde ilerler, ivme kazanır.” ifadelerini kullandı.
Önal: “Türkiye’nin beklentisi tutum değişikliği”
Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal da Türkiye’nin beklentisinin tutum değişikliği olduğunu, bunun için de bağlayıcı taahhütler ve somut adımlar görmek istediklerini bildirdi.
Önal, “Bağlayıcı taahhütleri düşündüğümüzde bunu tercihen kayıt altına alınacak taahhütler olarak düşünebiliriz ki müzakere ettiğimiz konulardan bir tanesi bu” dedi.
Genel itibariyle görüşmelerin yapıcı ortamda sürdüğünü belirten Önal, “Belli bir miatla kendimize sınırlı görmüyoruz. Bu sürecin hızı, kapsamı, bu ülkelerden beklentilerimizi karşılama biçimlerine, hızlarına bağlı olacaktır. Yani bu, gerek bağlayıcı taahhütler bağlamında gerek atılacak somut adımlar bağlamında. Bunlar ne kadar hızlı, kapsamlı, nitelikli olursa süreç bu şekilde hızlı olabilir” değerlendirmesini yaptı.