YBH, 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, biyolojik çeşitliliğin, dünyadaki yaşamın devamı için gerekli olduğunu belirterek, biyolojik çeşitliliğin dünya iklimini düzenlemeye yardımcı olduğunu kaydetti.
İnsanların yaptığı yanlış faaliyetler yüzünden ortaya çıkan biyolojik çeşitlilik kaybının bilim adamlarınca dünyadaki “altıncı kitlesel yok oluş”un başlangıcı olarak tanımlandığına dikkat çekilen açıklamada, “Biyolojik yıkım, “hiçbir zaman dönüşü olmayacak bir geleceğe doğru” hızla ilerlemektedir. Bu gidişattan hem tek tek bireyler bencil hırsları yüzünden, hem de buna müsaade edip bencilliklere ve yağmaya çanak tutan hükümetler sorumludurlar.” denildi.
Açıklamada, Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nün, biyolojik çeşitliliğin önemi ve onu korumak için neler yapılabileceği hakkında bilgi edinme, bilinçlendirme ve farkındalığı artırmak için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Her yıl farklı temalarla gerçekleştirilen günün bu yıl sloganının “Tüm yaşam için ortak bir gelecek inşa etmek” olarak belirlendiği ifade edildi.
Açıklama, şöyle devam etti:
“Biyo çeşitlilik, çeşitli sürdürülebilir kalkınma sorunlarının anahtarı durumundadır. Ekosistem temelli yaklaşımlardan iklim ve/veya doğa temelli çözümlere, doğaya dayalı çalışmalara, sağlık sorunlarına, gıda ve su güvenliğine, sürdürülebilir geçim kaynaklarına kadar, her ne yapılacaksa yapılsın; üzerine daha iyi inşa edebilecek her şeyin, biyolojik çeşitliliğe saygılı esaslar çerçevesinde yapılması en sağlam temelidir.”
Biyoçeşitliliğin ormansızlaşma, aşırı avlanma, kirlilik ve iklim değişikliği dahil olmak üzere bir dizi insan faaliyetinin tehdidi altında olduğu belirtildi. Bu faaliyetlerin dünyadaki bitki ve hayvan türlerinin sayısını azaltmakta olduğu mevcut eğilimler devam ederse, 2050 yılına kadar bir milyon türün neslinin tükenebileceği uyarısında bulunuldu.
Açıklamada, “Bu yıldan, 2022 Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nden başlamak üzere, gezegenimizin değerli biyolojik çeşitliliğini koruma konusunda üzerimize düşeni yapacağımıza “hem kendimiz hem de çocuklarımız için” söz vermeliyiz.” denildi.