Ataoğlu, “Öncelikle hayat pahalılığı nedeniyle evlerde meydana gelen yangını söndürmemiz şart. Demokrat Parti planı programını buna göre yaptı” ifadelerini kullandı.
DP’den yapılan açıklamaya göre Ataoğlu, BRT’de yaptığı seçim konuşmasında ekonomik durum ve partisinin projeleri üzerinde durdu.
“2019’da yüzde 15 olan hayat pahalılığının 2020’de yüzde 46’ya çıktığını, bunun üç misli bir artış anlamına geldiğini” ifade eden Ataoğlu, seçim sonrası hükümete girdikleri anda ilk yapacakları şeyin dar gelirliyi, memuru, emekliyi, özel sektör çalışanını hayat pahalılığı karşısında korumak onların alım gücünü en azından eski seviyesine getirmek olacağını kaydetti.
“MUTFAKTAKİ YANGINI SÖNDÜRMELİYİZ”
DP Genel Başkanı Ataoğlu BRT’deki 2’nci seçim konuşmasında şunları kaydetti:
“Seçim sonrası hükümete girdiğimiz anda ilk yapmamız gereken şey, dar gelirliyi, memuru, emekliyi, özel sektör çalışanını hayat pahalılığı karşısında korumak, onların alım gücünü en azından eski seviyesine getirmektir.
KKTC halkı, sevgili kardeşlerim; Bayrak Radyo Televizyon Kurumu televizyon ve radyosundan yapmakta olduğumuz seçim konuşmalarının ikincisine başlarken hepinizi en derin saygılarımla selamlarım.
Bugünkü konuşmamda ekonomik durumumuz ortaya koyacak ve Demokrat Parti olarak yaşadığımız krizden nasıl çıkmayı planladığımızı, kalkınmamız, gelişmemiz için neler tasarladığımızı sizlere özet olarak aktaracağım.
Bir kere şunun altını çizmekte fayda görüyorum; Bizim asıl sorunumuz sürdürülebilir ekonomik kalkınmadır, yaşam kalitemizi yükseltmektir. Ama o noktaya gelmeden önce evdeki yangını söndürmemiz şarttır.”
“ HAYAT PAHALILIĞI 3 KAT ARTTI”
Yapısal sorunlara değinen Ataoğlu, şöyle devam etti:
“Değerli kardeşlerim bizim de kendimize ait yapısal sorunlarımız, bazı hatalarımız vardır. Ama son dönemdeki hayat pahalılığı ile döviz krizi çok büyük oranda Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlar, Türkiye’ye yönelik bazı oyunlar ve dünyadaki gelişmelerden kaynaklanmaktadır.
Devlet İstatistik Kurumu verilerine göre KKTC’de hayat pahalılığı 2020 yılı sonunda yüzde 15 iken 2021 sonunda bu rakam yüzde 46 olmuştur.
Bu da geçen yıla göre 3 katın üzerine bir artış demektir.
Kıbrıs Türk halkı döviz üzerinden hesaplandığı zaman 2013 yılına göre ciddi bir fakirleşme yaşamaktadır. Mal ve hizmetlerin artan fiyatları karşısında özellikle dar ve sabit gelirlilerin alım gücü ermiştir.
Dolayısı ile seçim sonrası hükümete girdiğimiz anda ilk yapmamız gereken şey dar gelirliyi, memuru, emekliyi, özel sektör çalışanını hayat pahalılığı karşısında korumak onların alım gücünü en azından eski seviyesine getirmektir. Bunu yapacağız.”
“TÜM ÖNERİLERE AÇIĞIZ”
Ortaya konulan tüm görüşleri masaya yatıracaklarını, Anavatan Türkiye ile de konuşarak KKTC halkı için en doğru kararı vereceklerini kaydeden Ataoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Biz Demokrat Parti olarak, eşel mobilin 6 ayda bir ödenmesinden 2 ayda bir ödenmesine başlanmasına da, Türk parası tedavülden kalkmadan gerek özel gerekse kamu çalışanları ile emeklilerin gelirlerinin dövize endekslenmesine de karşı değiliz.
Yeter ki Türkiye ile iş birliği içinde gereken kararları alalım ve aldığımız kararlar doğru, halkımızın yararına olsun.
Değerli kardeşlerim önemli bir süre Turizm ve Çevre Bakanlığı yapmışlığım söz konusudur; Bu süre içinde Anavatan Türkiye devlet yöneticileri ile yakın ve samimi işbirliği içinde oldum. Şunun bilinmesinde büyük fayda görüyorum; Anavatan Türkiye tutarlı, sağlıklı projeler ortaya koymamız, üretimi, istihdamı, devletin gelirlerini artırıcı işler yapmamız halinde destek vermeye hazırdır.
Ama biz eğer söz verdiklerimizi, kendi yararımıza olmasına rağmen yapmaz tüm hatalarımızın, eksiklerimizin bedelini Türkiye’ye ödetme anlayışı içinde olursak ilişkilerimizde sıkıntı yaşamamız kaçınılmazdır.”
“TÜRKİYE KENDİ AYAKLARIMIZ ÜZERİNDE DURMAMIZI İSTİYOR”
“Türkiye bizden, kendi ayakları üzerine duran bir ekonomiye destek vermek için samimiyet, dürüstlük, açık sözlülük, plan, proje bekliyor” diyen Ataoğlu, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Benim başkanlığımdaki Demokrat Parti buna hazırız, buna varız, bunun halkımızın yararına olan yegane tutum olduğuna yürekten inanıyoruz.
İşte bu anlayış ve özgüvenle bizim hükümette olduğumuz önümüzdeki dönemde önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Orta Vadeli Kalkınma Planımızı ortaya koyacak sonra da Anavatan Türkiye ile masaya oturup yeni İktisadi ve Mali İşbirliği antlaşmasını sonuca bağlayacak, imzalayacağız. Bu antlaşma bizim ekonomimiz için olmazsa olmaz bir çapa, bir dayanaktır.
Bu arada, tabii ki Avrupa Birliği’nin kapısını da çalarak ülkemize yönelik haksızlıklarını gidermelerini, bize de Rum kesimine salgın nedeniyle yaptıkları gibi yardım ve destek sağlamalarını isteyeceğiz.”
“ORTA VADEDE YAPACAKLARIMIZI BELİRLEDİK”
Ataoğlu, KKTC olarak orta vadede yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Kamuda etkinliği, verimi artırmak zorundayız.
Enerji sorunumuzu geride bırakmalıyız. Türkiye ile KKTC arasında bir enterkonnekte sistem kurulmalıdır.
Anavatan Türkiye’den gelen suyu tarımda kullanır noktaya gelmeliyiz.
Artık alt yapı sorunlarımızı geride bırakmalıyız. Yeni Ercan Havalimanı bitmelidir. Yollarımız, deniz limanlarımız, iletişim hatlarımız tamamlanmalıdır.
Turizm bizim için çok önemlidir. Turizmi tüm yıla yaymayı, yatak kapasitemizi artırmayı, hava ve deniz ulaşımında yaşanan sıkıntıları gidermeyi başarmalıyız.
Üniversitelerimizin niteliğini daha yukarı taşımalı, öğrenci sayısını artırıcı tedbirleri almalıyız.
Tarım ve hayvancılığın ne denli önemli olduğu salgın sürecinde daha da belirginleşmiştir. Tarım ve hayvancılıkta çağdaş bir atılım içine girmek zorundayız.
Özel sektörün önünü açarak, ticaret, sanayide daha iler noktalara ulaşmalıyız.
Vergi reform yaparak vergiyi tabana yaymak, devletin gelirlerini artırıcı düzenlemelere gitmektir.
Tüm bunların yapılması içinse yenilenmeye, yeni bir yönetim yapılandırılmasına ihtiyacımız vardır.
Demokrat Parti olarak biz, önümüzdeki süreçte devletin, doğrudan müdahale ve üretim yapmasından çok, politika oluşturma, kaynak yaratma, standart koyma ve denetim yapmasından yana olacağız.”
“KAMUDA VERİMLİLİK VE ETKİNLİK SAĞLANMALIDIR”
Ülkenin yönetim yapısı, dünyada yaşanan değişim ve toplumun gelişme iradesinin gerisinde kaldığını söyleyen Ataoğlu, şöyle devam etti:
“Demokratik yapısını kaybeden verimsiz kamu yönetimi sistemimiz, devletin vatandaşlarına eşit davranmaması sonucunda, devlet ile halk arasında güven bunalımı doğurmaktadır.
Demokratik bir devlet anlayışı, rekabetçi piyasa yapısını tamamlayıcıdır. Toplumun temel ihtiyaçlarının karşılanmasında, devlet, piyasa ve sivil toplum işbirliği acilen sağlanmalıdır.
Kamu yönetimi sistemimizin çağdaş yönetim anlayışına uygun bir şekilde dönüştürülmesi gerekmektedir. DP, bu dönüşümü sağlama kararlılığındadır.
Demokrat Parti, değişen ve yenilenen yönetim yapısıyla, vatandaşlarına kaliteli ve hızlı kamu hizmeti sunabilmek amacıyla, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak, şeffaf, bütüncül, eşitlikçi, basit iş süreçlerine sahip bir devlet yapısının halkımıza hizmet vermesini sağlayacaktır.”
“E-DÖNÜŞÜMÜ BAŞARACAĞIZ”
DP’nin, kamuda karar alma süreçlerine katılımı sağlayacak e-dönüşüm projesini hayata geçireceğini, vatandaşın kamusal alandaki karar alma süreçlerine bilgi ve iletişim teknolojileri vasıtasıyla doğrudan katılımı sağlayacaklarını, kamu idaresi, e-devlet ilkeleri ışığında şeffaf ve hesap verebilir hale getirileceğini söyleyen Ataoğlu, şunları belirtti:
“Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımı, hakkaniyet ölçütleri esas alınarak yaygınlaştırılacak,
Bilgi toplumuna geçiş sürecinde, teknolojideki gelişmeler ve toplumun değişen ihtiyaçları, hizmetlerin merkezden yerele doğru kaymasına sebep olmaktadır. Buna bağlı olarak yerel yönetimlerin güçlendirilmesini sağlanacaktır. DP’ye göre, ülkemiz bu sürecin dışında kalamaz.”
“MERKEZİ İDAREDE REFORMA BAŞBAKANLIKTAN BAŞLANACAK”
“Merkezi idare reformuna Başbakanlıktan başlanacaktır” diyen Ataoğlu, şu ifadelere yer verdi:
“Başbakanlığa bağlı kuruluşlar, ilgili icracı bakanlıklara devredilerek, Başbakanlık hizmet bakanlığı olmaktan çıkarılacaktır ve Başbakanlığın koordinasyon işlevini yerine getirmesi kolaylaştırılacaktır.
Mevcut hizmet bakanlıklar, ölçüleri, ilgili ve bağlı kuruluşları ile bir bütün olarak ele alınacak, merkezi idare reformunun en önemli uygulaması olarak bakanlıkların görev ve yetkileri yeniden tanımlanacaktır.
Demokrasi katılımcı ve işbirlikçi rejimidir. Kamu hizmetlerine katılım ve işbirliği yerel yönetimlerden başlar. Katılımcı ve çoğulcu demokrasi ilkelerini, yeni kamu yönetimi anlayışlarını yerel yönetimler alanına taşımak önem arz etmektedir.
Demokrat Parti, ‘idarenin bütünlüğü ilkesi’ gereğince, merkezi idare ile yerel yönetimler arasında hizmet ve kaynak dengesini kuracak, aralarında koordinasyonu tam olarak sağlayacaktır.
Değerli kardeşlerim, yapacak çok işimiz var.
Demokrat Parti sizin desteğinizle çok çalışmaya, doğru işler yapmaya hazırdır.
Gelecek konuşmamda sizlere ekonomimiz, mali konularımız sektörlerimizle ilgili düşüncelerimiz hakkında bilgiler aktaracağım.”