ABD’nin Afganistan’dan tüymesi daha fazla Vietnam’dan tüymesine benzetiliyor. Daha “çağdaş” emsal ise Irak olmalıdır aslında… İster emperyalizm deyin, isterseniz başka şey… İsterseniz Sovyetler Birliği’nin başta Afganistan olmak üzere komşu ülkerinde yaşadığı hezimetlerle karşılaştırın… Açıktır ki, askeri müdahalelerle yeni bir toplum yaratmak girişimlerinin hepsi, hüsranla sonuçlanmıştır.
Kendini “gelişmiş” sayanların bundan çıkarması gereken ders, “otur oturduğun yerde” olmak zorundadır. Başka toplulukları etkilemek isteyenlerin tek bir yolu vardır: İyi bir örnek oluşturmak; o kadar!
DEVLET NASIL OLUNUR?
Bütün bu deneyimlerin bir de tersten okunması vardır tabii… Kendileri “devlet”, üstelik de “tam bağımsız bir devlet” olmak isteyenler, bu deneyimlerden nasıl bir ders almak zorundadırlar?
Hem Afganistan, hem Vietnam, hem de Doğu Avrupa’nın eski sosyalist devletlerinin yaşadıkları deneyimler, yeni çağda bile devlet olmanın ciddi bir mücadele gerektirdiğini kanıtlamaktadır. Hindistan gibi İngiliz sömürgelerinin verdikleri “bağımsızlık savaşları”, bugün verilen veya verilmesi gereken kavganın yanında sönük kalmaktadır. Artık devlet olmak çok daha zor ve zahmetlidir. Ama devlet olmanın başka bir yolu henüz daha bulunamamıştır.
Devlet olmak kadar nasıl bir devlet olacağınız da vereceğiniz mücadeleye bağlıdır. Bazıları İslami emirlik; bazıları totaliter sosyalist… Bazıları az-çok özgürlükçü, bazıları ise otokratik ve devletçi bir kapitalizm… İnsanlar neyin mücadelesini verirlerse ancak onu kazanabilirler!
KAZANAN HAKLIDIR!
Şimdilerde Kuzey Kıbrıs’taki en popüler konu, hepimizin bildiği “iki devletli çözüm” konusudur… Federasyondan vazgeçtik, kendi devletimiz olsun istiyoruz. Gerek Türkiye hükümeti, gerekse Tatar liderliğindeki KKTC iktidarı, bizi ille de “ayrı bir devlet” yapmak için konuşup durmaktadırlar.
Konuşmakla olsaydı, bu iş şimdiye kadar çoktan bitmiş olacaktı ama olmadı! 1983 yılında kurulan KKTC’yi şimdiye kadar hiçbir devlet tam olarak tanımadı. Ufukta bir ışık da görünmüyor…
Bu tanınmanın önündeki en önemli engellerden biri BM Güvenlik Konseyi’dir… Aynı konseyin beş daimi üyesi, daha şimdiden Afganistan’daki Taliban rejimi ile işbirliğine hazır görünüyorlar. Çünkü Taliban “kazandı”!
Güvenlik Konseyi kadar olmasa bile önemli bir uluslararası örgüt olan Avrupa Birliği’nin dış ilişkiler ve savunma görevlisi Borrell’in açıklaması çok çarpıcıydı doğrusu: “Taliban, savaşı kazandı ve onlarla konuşmamız gerekiyor.”
İşte olay budur: Sizinle ciddi bir şekilde konuşmalarını istiyorsanız, bir savaşınız olması ve bu savaşı kazanmanız gerekir!
KIBRIS TÜRK DEVLETİ OLACAK MI?
Kıbrıslı Türkler, devlet olup olmayacaklarının kavgasını kendi aralarında yapıyorlar. Kimimiz, olur diyor; kimimiz olmaz! Adımızı değiştirirsek BM kararlarının etrafından dolanacağımızı ileri sürenlerimiz bile var… Biz açıkgöz, onlar ahmak!
Örnekleri ortadadır: Devlet olmak isterseniz, olacaksınız! Kimse sizi devlet yapamaz; yapmaz! Olmak için çalışacak; başarılı olursanız, olacaksınız!
Borrell’in “Taliban kazandı” söyleyişi, kimilerine 1974 Barış Harekatı’nı hatırlatmış olabilir. Barış Harekatı’nı hatırlayıp, “biz de kazanmıştık” diye ayağa fırlayabilirsiniz…
Belki de kazanmanız gereken bir silahlı mücadeleden çok daha fazlasıydı. Bugünkü durumda Kıbrıslı Türkler, kendi yurttaşları için refah, refah içinse güvenlik ve adalet üreten bir mekanizma kurmak zorundadırlar. Bu mekanizma kurulur ve işletilirse, Borrell gibiler ortaya çıkacak ve “kazandılar, onlarla da konuşmak zorundayız” diyecekler. Söylemekle olmuyor işte; yapabilirseniz yapacaksınız!