spot_img
5.8 C
Lefkoşa
spot_img

KTTB, “OSTEOPOROZ ÇALIŞMA GRUBU” OLUŞTURDU

Birlik, iki ay önce, Endokrin, Kadın Doğum, Ortopedi, Fizik Tedavi, Radyoloji ve Dahiliye uzmanlarının katılımıyla oluşturulan grubun çalışmalarına başladığını da kaydetti. 
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Yönetim Kurulu adına birlik üyesi Dr. Elşen Mülazimoğlu, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, “insan ömrünün uzaması ve yaşlanan nüfusun artmasıyla birlikte giderek daha da önemli bir sorun haline gelen osteoporozun, kemik dokusundaki bozulma sonucunda kemiğin kırılabilirliğinde ve kırık eğiliminde artışa neden olan ilerleyici bir kemik hastalığı” olduğunu belirtti. 

Günümüzde 200 milyondan fazla insanın osteoporotik olduğu tahmin edildiğini ifade eden Mülazimoğlu, “Neden olabileceği kırıkların yanı sıra, hastaya ve ailesine getireceği iş gücü kaybı, sosyal ve ekonomik kayıplar nedeniyle, hastalık oluşmadan alınacak önlemler ve hastalık oluştuktan sonra erken tanı ve kırıkların oluşumunun engellenmesinin hayati önem taşımakta” olduğunu vurguladı. 

Mülazimoğlu, toplumda genellikle, ileri yaş kadın hastalığı olarak algılanmasına rağmen, tanı alan erkek hasta sayısının da günden güne artmakta olduğuna da işaret ederek, “2010 yılında Türkiye’de yapılan Fraktürk çalışmasında 50 yaş ve üzeri bireylerin yüzde 25’inde osteoporoz saptanmıştır. Bu oran 50 yaş üstü kadınlarda yüzde 12.9 erkeklerde yüzde 7.5’tir” dedi. 

“(SEKONDER) OSTEOPOROZ ÇEŞİTLİ NEDENLERE BAĞLI OLARAK GELİŞEBİLİR”
Dr. Elşen Mülazimoğlu, çeşitli genetik hastalıklar, hormonal bozukluklar, ilaçlar, hematolojik, romatolojik, nörolojik hastalıklara bağlı olarak (sekonder) osteoporoz gelişebileceğini belirterek, “Sekonder osteoporoz nedenlerinden olan: sigara kullanımı (aktif veya pasif), hareketsiz yaşam, düşük kalsiyum alımı, fazla tuz kullanımı, fazla vitamin A alınması, D vitamini eksikliği, aşırı zayıflık, alkol kullanımı durumları ile ilgili gerekli önlemler ve tedaviler alındığında, hastalığın oluşumu engellenebilmektedir” dedi.

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ 
Dr. Elşen Mülazimoğlu, hastalığın önlenmesinde D vitamininin önemine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Vitamin D eksikliği aynı zamanda oluşan kırığın iyileşmesini de geciktirmektedir. Vitamin D düzeyi normal olan bireylerin günlük 600-800 IU D vitamini tüketimi önerilmektedir. Toplumumuzda D vitamini eksikliği sıklıkla görülebilmektedir.

D vitamini içeren besinlerin (somon, ton balığı, uskumru sardalya gibi yağlı balıklar, tereyağı, süt, yulaf, tatlı patates, yumurta sarısı, maydanoz, ısırgan otu vb.) sayısının az olması nedeniyle bu vitaminin yalnızca %10-20si gıdalar ile alınır.  %80-90’lık bir kısmı güneş ışınları etkisiyle ciltte sentezlenir.

Ülkemizde güneş ışınlarının D vitamini sentezine en uygun olduğu zaman Mayıs-Kasım ayları arasında, saat 10.00’dan 15.00’e kadar olan zaman dilimidir. Cilt tipine göre 10-30 dakika direk güneşle temas edilmesi yeterli olacaktır. Faktör düzeyi 15 veya üzerinde olan güneş koruyucu kremlerin kullanılması, güneş ışınlarını deriye ulaşmasını yüzde 99 oranında engellediği için D vitamini oluşumunu engellemektedir.”

Çeşitli tedavi formları olan D vitamini tedavisinin mutlaka doktora danışılarak kullanılması tavsiyesinde bulunan Mülazimoğlu, “kontrolsüz ve gereğinden fazla olan kullanımlarda D vitamini zehirlenmesi tablosunun ortaya çıktığını” belirtti.

Mülazimoğlu, fazla güneşlenmeye bağlı “D vitamini zehirlenmesinin”, vücudun kendi mekanizmalarını devreye sokarak “sentezi durdurması nedeniyle meydana gelmediğini” de kaydetti. 
Mülazimoğlu, “D vitamini eksikliği olan 31-50 yaş arası yetişkinlerin günlük 1000mg, 51 yaş üstü yetişkinlerin 1200mg kalsiyum takviyesi alması gerekmektedir. Bu takviyeler yalnızca kalsiyum tabletleri olabileceği gibi d vitamini ile kombine şekilde de alınabilir” dedi.

Mülazimoğlu’nun açıklamasında şu ifadelere de yer verildi:
“Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği olarak, 2 ay önce; Endokrin, Kadın Doğum, Ortopedi, Fizik Tedavi, Radyoloji ve Dahiliye uzmanlarından oluşan bir ‘OSTEOPOROZ Çalışma Grubu’ oluşturduk.

Halen çalışmalarına devam eden grup, hem ülkedeki osteoporozun önlenmesi, halkın bilgilendirilmesi, hem de ülkedeki tanı ve tedavi seçeneklerinin gözden geçirilerek tanı ve tedavi ile ilgili ortak bir konsensus oluşturulmasını ve eksikliklerin giderilmesi için ilgili makamları harekete geçirmeyi hedeflemektedir.”

İLGİLİ HABERLER

Bizi takip edin

3,234TakipçilerTakip Et
5,673TakipçilerTakip Et

SON HABERLER