“HERKES KIBRIS TÜRKÜ’NÜN EGEMEN EŞİTLİĞİNİN KABUL EDİLMESİNİ İSTER AMA GÜVENLİK KONSEYİ’NİN BU KONUDA KARAR ALMASINI BEKLEMEK GERÇEKLİKTEN UZAKTIR”
Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, Kıbrıs konusunun çözümünde, zemin konusunda uzlaşılamayabileceğini ama bu süreçte paralel bir masa kurularak Kıbrıs Türkü’ne nefes aldıracak konuların gündeme getirilebileceğini söyledi.
HP’den yapılan yazılı açıklamaya göre katıldığı televizyon programında konuşan Özersay, “Ticaret yapılabilmesiyle ilgili, kapıların açılmasıyla ilgili, doğrudan uçuşlar ve doğal gazdaki hakkımızı almamızla ilgili konuları görüşmeye başlamalıyız. Kapsamlı çözüm için uğraşalım ama bu süre zarfında yapılabilecek en iyi şey çözümden önce de iş birliği yapmaktır. Bu adım Kıbrıs Türkü’ne nefes aldırırken iki toplum arasında güven sağlayacaktır. Birlikte bir şey yapıldığında her iki tarafın da lehine olur düşüncesini güçlendirecektir. Bu haklarımızın peşinden gitmeliyiz” dedi.
Cenevre’de Kıbrıs Rum tarafının Maraş’ın BM kontrolünde iade edilmesi, Mağusa Limanı’nın AB kontrolünde açılması, Ercan Havalimanı’nı BM kontrolünde açılması gibi konuları gündeme getirdiğini söyleyen Özersay, Rum tarafının basın toplantısında, Türk tarafının açılacak bir hesaptan doğal gazdaki haklarını kullanabileceklerini söylediğini belirtti.
Özersay şöyle devam etti:
“Anastasiadis, o hesaptan Kıbrıslı Türklerin de hakkını kullanması için açılım yaptıklarını iddia ediyor. Biz Rumların bu önerilerinin kabul edilmesini söylemiyoruz. Bu öneriler kabul edilebilir değil. Bizim kontrolümüzde olan Mağusa Limanı’nı niye verelim ki? Karşı öneri yaparak menfaatimize olanı almamız lazım. Mağusa Limanı veya Ercan Havalimanı’yla ilgili bir açılım elde etmek istiyorsanız, teknik anlamda AB’den veya Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nden birilerinin bulunmasını kabul edip, Mağusa Limanı ile Ercan Havalimanı’nın uluslararası ticarete ve uçuşa açılması karşılığında Rum ticaret gemilerine Türkiye’nin limanlarının açılmasını, Rum sivil uçuşlarına Türkiye hava sahasının açılmasını sağlayabilirsiniz. Böylece Kıbrıs Rum tarafına da ticari anlamda ciddi bir menfaat elde etmesini sağlayan açılım olanağı sunmuş olursunuz. Kıbrıs Türkü’nün elindeki egemenliği vermesi yerine, 1987’ye kadar Rumlara zaten açık olan Türkiye limanları ve hava sahası yeniden açabilirsiniz.”
“SAYIN CUMHURBAŞKANI HALEN GEÇ DEĞİLDİR, ÇIKIN VE ÇAĞRI YAPIN”
Özersay, Meclis’te Halkın Partisi olarak Cumhurbaşkanı’nın çıkıp çağrıda bulunmasını istediklerini belirterek bunun için geç olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı’nın Rum liderine “Mağusa Limanı ve Ercan Havaalanı’na ilişkin açılım yapılması karşılığında belki Maraş’la ilgili hamle yapılamayacağını ama Türkiye hava sahasını ve Türk limanlarının açılmasının konuşulabileceğini” söylemesini öneren Kudret Özersay, bunun Rum tarafında karşılık bulabilecek Rum ticari kesimlerinin de olumlu yaklaşabileceği ve ciddi anlamda onlara da gelir sağlayabilecek bir hamle olduğunu kaydetti.
“BİZİM GAİLEMİZ MEMLEKETİMİZ”
Halkın Partisi Lideri Özersay, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Meclis’te yaptığı toplantının aslında Cenevre öncesinde yapılması gerektiğini ancak Kıbrıs meselesinin toplumsal bir mesele olması nedeniyle önerilerin zaman konusuna takılmadan ortaya koyulmasının önemli olduğunu belirtti. “Parti olarak bizim gailemiz memleket olduğu için zamanlaması ne olursa olsun katkı koymaya çalışırız” diyen Özersay, hem Meclis’te Cumhurbaşkanı’nın yaptığı toplantıyı hem de Cenevre’deki 5+1 görüşmeyi şu sözlerle değerlendirdi:
“Toplantıda Kıbrıs Rum tarafının tam olarak ne önerdiğini değil, Tatar’ın birkaç cümleyle özetlemesini dinledik. Ömrüm o süreçlerin içinde geçtiği için Rum tarafının tavrını ve önerilerini tahmin edebiliyorum. Halkın Partisi olarak farklı yönlerini sorguladık. Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin tutumuna ilişkin bilgi verdi. Bu görüşmenin satır aralarını okuyabilmek için tutanakları görmek lazım. Örneğin dün Meclis’te yaptığım konuşmada, Cenevre’deki görüşmenin tutanaklarının olabildiğince erken iletilmesi durumunda okuyup değerlendirmek istediğimizi, oraya dair de bazı önerilerimiz olabileceğini söyledim. Sayın Eroğlu’nun zamanında müzakereci olduğum dönemde cumhurbaşkanlığında tutanakları farklı siyasi parti temsilcilerine açmıştık. Toplumsal bir mesele olduğu için, Halkın Partisi olarak sürecin başında bir görüş ortaya koyduk. Sayın Tatar sadece ‘iki ayrı devlet’ deyip bırakıyordu, Anastasiadis de ‘federasyon’ deyip bırakıyordu. Son altı aydır Sayın Cumhurbaşkanı’nın iki ayrı devlet söylemi yerine, iki ayrı devlet olacaksa bu iki devletin nasıl bir ilişki kurması gerektiğini, nasıl bir ortaklık olacağını altı doldurulmuş şekilde anlatması gerektiğini söyledik. Belki şu anda federasyon şartları yok ama üçüncü bir yolun mümkün olabileceğini anlatmaya çalıştık. Üçüncü yol önerimizin tuttuğunu görüyoruz çünkü Cenevre’de masaya koyulan öneriler esasen iki devletin iş birliği anlaşması yapmasına dayalıdır. Aynı zamanda iki devletin 4 ana başlıkta yani toprak, mülkiyet, güvenlik ve Avrupa Birliği konularında iş birliği konularında önce bir pazarlık yapılacağı, uzlaşma sağlanırsa da iki devletin iş birliğine dayalı bir ortaklık kurulacak. Bu bizim uzun bir zamandır tarif ettiğimiz modeldir.
“GÜVENLİK KONSEYİ’NİN KARAR ALMASINI BEKLEMEK GERÇEKLİKTEN UZAK”
Cumhurbaşkanı, Halkın Partisi’nin söylediği noktaya gelmiş olsa da bir önemli eleştirimiz var. Farklı çözüm modelini sunuş şeklinin ön şarta bağlanmış olması müzakere edilmesinin önünü kapatmıştır. Herkes Kıbrıs Türkü’nün egemen eşitliğinin kabul edilmesini ister ama Güvenlik Konseyi’nin bu konuda karar almasını beklemek gerçeklikten uzaktır. BM Güvenlik Konseyi adaletten uzaktır; İsrail’in Filistin’in hakkını gasp etmesinde de Irak’ta da Pakistan-Hindistan arasındaki uyuşmazlıkta da hep gayriadil olmuştur. Olmayacağını bildiğimiz bir şartı neden masaya getirdik? Oysa Cenevre’de başka bir modeli konuşabilmek için tarihi bir fırsat vardı.”
“EGEMENLİK ÖN ŞARTI, AMBARGOLARIN KALDIRILMASINA İLİŞKİN BİR ÖN ŞARTA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR”
Halkın Partisi’nin Meclis toplantısında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a Rum liderine “Gelin çözümden önce belli bazı konularda güven artırıcı önlem olarak iş birliği yapmayı görüşelim” çağrısı yapmasını söylediklerini anlatan HP Genel Başkanı, Rum tarafında karşılık bulabilecek hamleler yapılması gerektiğini vurguladı. Doğal gazla ilgili hesap açılması ve Kıbrıs Türkü’nün hakkının birikmesi önerisinin aldatmaca olduğunu aktaran Özersay, daha önce Rum tarafının Kıbrıslı Türklerin Güney’de kalan taşınmaz mallarının kiraya verildiğini ve bu kiraları çözümden sonra vermek üzere bir hesaba yatırdıklarını söylediğini ama bunun da doğru olmadığını öğrendiklerini hatırlattı.
Özersay şunları kaydetti:
“Egemenlik ön şartı bir manevra yapılarak ambargoların kaldırılmasıyla ilgili olarak bir ön şarta dönüştürülebilir. Çözümden önce bizim ekonomik olarak rahatlayıp nefes alacağımız konularda Rum tarafını masaya çekip, dünyanın gözü önünde uzlaşmaya zorlamamız lazım. Bu kapsamlı çözümden çok daha kolaydır. Uluslararası aktörler Doğu Akdeniz’de bir istikrar istiyor, çatışma istemiyor. Bunun en iyi yolu iki taraf arasında ekonomik bağımlılık yaratmaktır.”
“CUMHURBAŞKANI SÜREKLİ HAREKET HALİNDE OLMALIDIR, PCR VE ÇİFT AŞI ŞARTIYLA KAPILARDAN GÜNÜBİRLİK GEÇİŞLER SAĞLANMALIDIR”
Halkın Partisi olarak kapıların önceki gibi açılması konusunda ısrarcı olduklarını ve iki tarafın pandemi şartları düzeldiğinde Covid öncesi döneme dönüleceği konusunda ilke olarak anlaştığını belirten Kudret Özersay, bu konuyu sürekli Rumlara hatırlatmak gerektiğini ifade etti. Özersay şunları ekledi:
“Rum tarafı salgından önce kapıları fiilen kapatmaya dönük adımlar atarak 3. ülkelerden ve Larnaka üzerinden gelen turistlere kısıtlama getirmişti. Bu kısıtlamaları da kaldırması için Cumhurbaşkanı’nın sürekli hareket halinde olması gerekir. Diğer yandan riski azaltmak için 24 saat içinde PCR yapmış olanların veya çift aşılı olanların günü birlik diğer tarafa geçebilmesi sağlanmalıdır. Marketler, benzin istasyonları, Arasta, Mağusa Kaleiçi veya Girne’de yapılacak alışverişler, döviz girdisi sayesinde ekonomik anlamda esnafa büyük katkı sağlayacaktır.”
“AKILCI TEDBİRLER ALARAK SEKTÖRLER RAHATLATILABİLİR”
Akılcı tedbir almanın önemine vurgu yapan Kudret Özersay, genel tedbirler alınırsa bütün halkın zarar göreceğini belirtti. BM Güvenlik Konseyi’nin ve Avrupa Komisyonu’nun uzun yıllardır uyguladığı gibi akılcı tedbiri, bugün sağlıkla ilgili uygulanması gerektiğinin altını çizen Özersay, “Virüsün bulaştığı yerler incelendiğinde eğer listede restoranlar yoksa ve netse sokağa çıkma yasağına kadar restoranların açık olmasına müsaade etmek gerekir. Verilere bakarak hareket etmek gerekir. Emlak ve inşaat sektöründe sıkıntı yaşanıyor. Çift aşı zorunluluğuyla veya özel paket sunarak gayrimenkul alacakların gelmesini sağlayabilirsiniz. Ulaşım imkanı sağlanıp, kalacağı yer belirlenip devletin kontrolünde satış yapılması şu an büyük sıkıntı yaşayan Maliye’ye de katkı olacaktır. Akılcı tedbir geliştirip emlak sektörünün satış yapmasını sağlayacak hamleler yapmak gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
“HÜKÜMETİN YAPACAĞI EN İYİ ŞEY SÖYLEDİKLERİMİZE, ÖNERİLERİMİZE KULAK VERMESİDİR”
Her eleştirilerini bir de çözüm önerisiyle sundukları anlatan Özersay, hükümetin milletvekillerinin Meclis’e dahi gelmediklerini, yasama faaliyetlerini yürütemediklerini, sorulan sorulara muhatap bakanların oturumlara katılmadıklarını belirtti, “Toplama bir görüntü veren hükümetin çok fazla gailesi yok gibi” dedi.
Hükümetin yorulma lüksünün olmadığının altını çizen Özersay, niyet olduğu sürece her soruna çözüm üretilebileceğine işaret etti. Ekonomik tedbir almanın doğal olduğunu anlatan Özersay, halka güven vermenin önemli olduğunu ifade etti. Özersay, hükümetin yapabileceği en iyi şeyin söylenenlere kulak vermesi olduğunu söyledi.