Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkan Vekili Ramazan Gündoğdu, salgının ekonomi üzerindeki etkilerini değerlendirdi. BRT’de yayınlanan 45+ programında Baykan Gürses’in sorularını yanıtlayan Gündoğdu, turizm ve eğitim sektörlerinde yaşanan daralmanın Kıbrıs Türk ekonomisi üzerinde büyük oranda etkili olduğunu; en büyük zorluğu yaşayanların ise esnaf ve zanaatkarlar olduğunu vurguladı.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından hazırlanan üç aylık ekonomi raporu ile ilgili soruları da yanıtlayan Gündoğdu, konuşmasında şunları söyledi:
“Raporlanan konuların analitik değerlerle sunulması ve oralardan sonuç alıcı noktalara taşınmasında, hepsinin tamamında neredeyse, Ticaret Odası’nın gerçekten katkısı var. Ticaret Odası’nın şu avantajı da var: Kurumsal yapısından kaynaklanan ekonomi eğitimli pek çok profesyonelimizin olması çok önemli bir avantaj. Bir de oda meclisinin, iyi eğitimli gençlerin çoğunlukta olduğu bir yapıda olması… Konuların enine boyuna tartışılarak oradan alınan sonuçların, daha sonra rapora dönüştürülmesi ve daha sonra da bunların hükümetimize sunulması çok ikna edici oluyor. Onların da tahmin ediyorum bu açığına da katkı sağlamış oluyoruz. Tabi buna rağmen bazı sektörler hem zordaydı. Hem hala zorda; bu devam ediyor. Borç yapılandırmalarında sanki bir nefes alındı zannediliyor. Hayır öyle bir şey olmuyor. Üstüne faiz konarak öteleniyor. Faiz konarak ötelendiğine göre, ekonomi de açılmadığına göre insanların ilk başlarda aldıkları o nefes, şu anda çok daha zorlu bir noktaya taşıdı.”
“Her şey ülkenin ekonomik yapısı ile orantılı. Siz bankaları finanse edecek kaynakları bol verebilirseniz. O kısmında faizlerin alınmasını bırakın sırf faiz kısmını üstlenseniz anapara borçlarının, zaten insanlar rahatlamış olacak. Ancak bu bunu yapacak güç lazım. Bunun için hazinenizin gücü gerekiyor. Tabi bunun için maalesef finans yok. Bazı esnaf sektörleri çok zorda. Bu, diğer esnaf ve zanaatkarları ve Sanayi Odası’nı da ilgilendiren bir konu. Bazı dallar, gıda sektörü ve benzeri küçük esnaf sınıfındaki dalların durumları gerçekten içler acısı durumda. Yani hükümetlerimizin yapacağı en önemli çalışmaların önceliği bu sektörler üzerinden diğerlerine doğru yapılacak olmalıdır. İhtiyat Sandığı ve Sosyal Sigorta yatırımlarının bir kısmını üstlenerek zaten bütün kesimlere yardımcı olmaya çalıştılar. Ama bu kısmen de olsa çalışan işletmelerin nefes almasını sağladı. Ama hiç çalışmayan sektörler için maalesef can suyu olmaktan çok uzak. Siz insanların maaşını veremezken sosyal sigortasını yatıramazken onun da bir kısmını devlerin üstlenmiş olması çok anlamlı olmuyor.”
“Sektörlerin çoğunluğu hizmet olması, turizm ağırlıklı olması, tabi ki insanlarımızın çok etkilenmesine vesile oldu. Halbuki farklı sektörler olsaydı; anakaranın içinde bir ülke olunsaydı; bir kısımı deniz kenarı diğer kısımı da diğer ülkelerle sınırdaş olsaydı farklı bir şey olacaktı. Şu anda tablo bu. Umarım süreç en kısa zamanda aşılarla halledilcek. Herkesle birlikte bizler de, önce onar yaptığı için İsrail’deki aşıların olumlu sonuçlarını duyuyoruz. İnşallah bu bizi yanıltmaz, inşallah da böyle olacaktır. Yani aşılar tamam da aşıların faydalı olup olmayacağı insanlarda bir soru işareti! Bu soru işaretinin cevabını aşağı yukarı İsrail’deki sonuçlar veriyor.”
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin’de o kadar çok çalıştay, panel, toplantı yapılıp ve o belgeler de rafla doldurulur ki; bir daha bakılmamak üzere o çalıştay raporları hazırlanır, düzenlenir ve raflarda yerini alır. Bu manada bakılınca bizim Ticaret Odası olarak yıllık hazırlamakta olduğumuz Rekabet Edebilirlik Raporu, yatırımcılara perspektif sunmaktadır. Mevcut yatırımcılara da ülkedeki getirilerin sonucunu vermektedir. Dolayısıyla bu zaten çok önemli bir kazanımdı. Üç ayda bir yapmakta olduğumuz ekonomik bülteni de bu ülkenin bir kazanımı olarak görüyoruz. Bunun üçer ayda bir hazırlanmasını düşündük. Dört ayda bir yapalım ama sonra değerledirmemiz sonucunda üçer ayda bire indirdik. Şu anda bu raporumuz Ekim, Kasım, Aralık aylarını kapsamaktadır. Aynı zamanda raporun son bölümüne dikkat ettiyseniz Türkiye ile Güney Kıbrıs’ın yönetiminin de makro ekonomik performansını da izleme şansını veriyor. Oralarla ilgili kısa notları görmekteyiz.”
“Kovid-19 salgınının seyri 2020 4. çeyrekte finansal gelişmelerin belirleyicisi oldu. Uluslararası kuruluşların ortalamasına göre dünya ekonomisinin 2020 yılında 4.2 civarında küçüleceği öngörülmektedir. Birçok ülkede olduğu gibi turizm ve yüksek öğretimdeki kayıplardan sektörler çok fazla etkilendi. Ve etkilemeye de devam etmektedir. Hükümetleri de çok etkiledi ve buna bağlı olarak da vergi gelirleri düşmeye başladı. Daha önce bağlantısı yapılan ithalatlar nedeniyle ilk aylarda bütçeye eskisi kadar para girmeye başladı. Ama daha sonra bu %34 kadar düşmeye başladı. Vergi toplamalarda %20 civarında düşüş başladı. Geçmişin muhasebesini yapmaya başlıyoruz. Bu muhasebe hesaplamasının da sonuçları ileri hesaplar için de işe yarıyor. Bunlar olmaza olmaz.”
“Otomasyon her yerde gerekiyor. Artık rakibiniz sayılabilecek ülkeler tam anlamıyla yakalamış ama siz hala eski düzenle devam ediyorsanız ortaya çok ciddi bir açık çıkıyor. Bizim sıkıntımız şu anda bu. Daha düne kadar müsteşarlarımızın ortak internet hatları, linkleri yoktu. Şimdi aşılmaya başlandı. Tabi şu da var, e-devlet diyoruz ama tapu dairelerimizde e-devlete 2011’de geçildi. Sorunlar ya personel azlığından ya da yapı ve ortam uygunsuzluğundan kaynaklanıyor. Tam anlamıyla e-devlet sistemini kursanız bile çalışma ortamı uygun değilse kayıt alma, kayıt verme düzenleri için bu işler uzuyor. Artık tapu koçanları ne zamansa o zaman veriliyor. Bütünlüklü çözümleri düşünmek gerekiyor.”
“Az personelli işletmelerde işsizlik daha çok yaşandı. Fiili işsizlik çok daha yüksek. Çalışma izinleri devam ettirilip, çalışmayanlara baktığımız zaman bu oran çok daha yüksek. Çocuğunu özel okulda okutan iyi bir sosyal yaşamı olan inanlar artık özel okullarda okutamayacak ne de sosyal yaşamını sürdürebilecek ekonomik gelire sahipler. İyimser sayılabilecek bu tablo %65 bir performans var. Eğitim ve turizm sektörünün yansımaları çok güçlü. Onlar aynı zamanda yerleşik olmasa bile arttıran unsurlar. Olmayınca kısır döngü başlamış oluyor.”
“Hükümetler maalesef oy için bu yolu bırakmıyorlar. Kazanmanın en kolay yolu olarak görüyorlar. Şimdi yenileri de olacaktır. Bir kısım yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğu artık kaçınılmaz. Sürdürülebilir bir yapıya geçilmesi hepimizin ortak hayali. Bunu yapacak irade henüz ortada yok. Devlet hükümetine, vatandaşına sahip çıkacak. Sağlık ve güvenlik gibi ana konularda hiçbir zaman yetkilerini bırakmayacak. Ama bu işin taşeronluğunu özelleştirecek. İnsanların kazanılmış hakları devam edecek. Türkiye’de boru fabrikası yokken burada vardı. Bunların hepsi kapatıldı. Halbuki bunlar özelleştirilebilseydi… Özelleştirmeyi bütün dünya yaptığına göre ama bizim yapmadığımıza göre sıkıntı bizde demektir. Devleti yavaşlatan ve çökerten iki sebep var biri özelleştirmeler, ikincisi otomasyona geçilmemesi ”