Son günlerde artan vakalar nedeni ile kamu sağlık servislerinin zorlu günler yaşadığı biliniyor. Kapanma gerekçesi de o zaten.
Sağlık servislerinin acil durumlara neden hazır olmadığını veya Mart-2020’da başlayan salgın sürecinde 11 ayı geride bıraktığımız halde gerekli önlemlerin neden alınmadığını sorgulamak gerekiyor. Bu, “oyun bozanlık” değil; bir yurtseverlik görevidir!
DEVLETİN SAĞLIK SİSTEMİ YOK ZATEN
Devletin kontrolündeki sağlık servisleri, diğer kamusal servisler gibi çökmüş durumdadır. Bazı doktorların bu süreçte görev almaktan kaçınmalarını, Acil Durum Hastanesi’nde görev almamak için yükselen itirazları da unutmadan,
bugün verilebilen hizmetlerin, doktor ve hemşireler başta olmak üzere sağlık personelinin fedakarlığı ile yürütüldüğünü görüyoruz. Fedakarlıkla sürdürülen hizmetler, sürdürülebilir bir şey değildir. Kahramanlardan önce, hizmet üretebilen bir sisteme sahip olmak gerekiyordu. Kahramanlar, kendilerini zaten ortaya koyacaklardı. Kamu yönetimi bunu sağlayamadı.
Bugünkü durumun geçmişe dayanan nedenleri vardır. Lütfen hatırlayınız… Genel Sağlık Sigortası uygulamasına geçilmesi neredeyse 15 yıldır tartışılmaktadır. Bu sürede alınan mesafe sıfırdır. En azından 15 yıldır sorunun farkında olan ama çözüm üretmekte veya ürettikleri çözümleri çalışma arkadaşlarına kabul ettirmekte başarısız olmuş çok sayıda sağlık bakanı tanıdık. Peşpeşe göreve gelen ama başarı sağlayamayan bakanlar… Her bakan kendine göre yöntem denedi ama başarı sağlayamadı. Bu başarısızlık, onlardan çok toplumun başarısızlığı haline dönüşmüştür. Kıbrıs Türk halkı, ihtiyaçlarını karşılayacak bir sağlık sistemi geliştirmeyi başaramadı.
Bugün yaşadıklarımız, bu başarısızlığın sonucudur. Salgın bunu yüzümüze vurdu!
ÖZEL SEKTÖR DÜŞMANLIĞI
Ortada böylesi bir yıkım varken, hükümetin sağlık alanındaki toplumsal potansiyeli harekete geçmekte yetersiz kalmasını anlamak ise mümkün değildir. Devletin hastanelerinden daha gelişmiş hastaneler ve kendi özel kliniklerinde çalışan doktorlar sağlık sistemimizin bel kemiğini oluşturmaktadır. Normal zamanda bizi koruyan ve tedavi edenler şimdi görev başında değildir.
Neden? Salgın yönetimi, devletin sağlık sistemine dahil olmayan sağlık kapasitesinden yararlanmayı niye inatla reddediyor?
Hayret ama, bu “reddediş” sorgulanmıyor bile. Ne muhalefet, ne sivil toplum örgütleri, ne de sağlıkçıların kendileri…
Başka bir örnek de bilişim sektörüdür… Sağlık servislerinin, kapalılık denetimlerinin veya bugünlerde bile verilmek olan kamusal hizmetlerin ciddi bir bilişim desteğine ihtiyacı vardır. Aşılamanın takibi, ihtiyaçlıların listelenip yardımların organize edilmesi… Şimdiye kadar temaslı olarak yaptığımız işlerin temassız hale getirilmesi… Bütün bunlar en iyi şekilde bilgisayar destekli olarak yapılabilir. Aradan 10 aydan fazla zaman geçti; bankaları çalıştıran, özel sektöre özel olarak hizmet veren yazılımcıların göreve çağrıldığını duydunuz mu? “Gelin bizi biraz daha dijitalleştirin” demek neden bu kadar zor?
BAŞKA BAŞKA DÜNYALAR
Devlet ayrı; özel sektör ayrı… Bunlar ayrı dünyaların kurumları mı? Bizler farklı dünyalarda mı yaşıyoruz?
Yoksa ortada çok özel ve güzel bir “özel sektöre düşmanlığı” mı var? Kamu sektörü ile içiçe geçmiş olanlar, ellerindeki olanakları, ayrıcalıkları veya statüyü kaybetmemek uğruna bizi salgının kucağına mı atıyorlar?
Ne yazık ki kamu görevlilerinin ve kamu yöneticilerinin aklına özel sektördeki kapasiteden yararlanmak gelmiyor; özel sektörü, bu topluma ait saymıyorlar.
Salgın günlerinde bile…
İşte bizim halimiz bu; devletimiz bu! Biz, buyuz!