Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı, Başbakan Ersan Saner, “kim ne derse desin, hangi kararı alırsa alsın Kıbrıs Türk Halkı’nın Devleti’nden egemenliğinden ve güvenliğinden taviz vermeyeceğini” vurguladı.
Ersan Saner, “Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler askerlerinin görev süresini uzatan son kararında federal çözümden bahsetmesinin dün olduğu gibi bugün de yarın da Kıbrıs meselesinin adilane bir anlayışla halledilmesine katkı sağlamayacağını” belirtti.
Saner, “Birleşmiş Milletlerin egemen eşitliğe dayalı 2 Devletli çözüm modelinin masada ele alınmasını sağlaması gerektiğini” vurguladı.
Başbakan Saner, açıklamasında şunları kaydetti:
“Kıbrıs’ta iki ayrı egemen Devlet, iki ayrı halk, iki ayrı idare vardır. Yalın gerçek budur. Bunu görmezden gelerek, başarısızlığı net olan fikirlerde ısrar etmek bir anlaşma yapılmasına değil, Rum tarafının Kıbrıs Türk Halkı’nın haklarını gasp etmeyi sürdürmesine yarar sağlar.
Kimileri kabul etmese de gerçek ortadadır; Kıbrıs Türkü egemen bir halktır. Rum tarafı bunu görmek istemediğini, 1974 öncesine dönüşle adanın Yunan hegemonyasına girmesini hayal ettiğini 2017 yılında Crans Montana’da yapılan son görüşmeler dahil tüm süreçlerde belli ettiği için Kıbrıs konusundaki çözüm arayışları çökmüştür.
Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler askerlerinin görevini uzatan son kararında kendisinin onayı ile 2004 yılında referanduma sunulan Annan Plan’nı reddeden, tüm süreçleri kabul edilemez istemleri ile başarısız kılan Rum tarafının olumsuz tutumunu bile bile hala federal çözümden bahsetmesi dün olduğu gibi, bugün de yarın da Kıbrıs meselesinin adilane bir anlayışla halledilmesine katkı sağlamayacaktır.
Kim ne derse desin, hangi kararı alırsa alsın, hangi konferans düzenlenirse düzenlensin Kıbrıs Türk Halkı, Devleti’nden, egemenliğinden ve güvenliğinden taviz vermeyecektir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da hep vurguladığı gibi Dünya beşten büyüktür.
Güvenlik Konseyi’nin beş daimi ülkesinin çıkarlarına uymuyor diye haklarımızdan, hukukumuzdan vazgeçecek değiliz.
Halkımız, haklarından, hukukundan taviz vermesinin geleceğini karartacağını, can ve mal güvenliğini yok edeceğini çok iyi bilmektedir.
Yapılması tasarlanan beş artı bir Kıbrıs konferansı gayri resmidir ve bizler için Rum tarafının tutum değiştirip değiştirmeyeceğini anlamaya yönelik bir eksersizdir.
Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye bu konferansta, Kıbrıs’ta egemen eşitliğe dayalı, iki Devletli bir çözüm istediğini, bunu görüşmeye hazır olduğunu ortaya koyacaktır ve bunca yaşanandan sonra buna hakları vardır.
Eğer, Rum tarafı bilinen tutumunda ısrar eder hala bizim egemen eşitliğimizi, Devletimizi yok sayar, Kıbrıs Türkü’nü var olan Rum Devleti’ne yama olacak bir unsur olarak görür, Türkiye’yi Kıbrıs’tan koparacak bir anlayış sergilerse söz konusu konferansın başarı ile sonuçlanması mümkün olamayacaktır.
Dolayısı ile Birleşmiş Milletlerin bugüne kadar hiçbir işe yaramayan federal çözüm ısrarından vazgeçmesi, bilinen kalıpların dışına çıkılarak Kıbrıs konusuna çözüm aranmasına olanak yaratması, egemen eşitliğe dayalı 2 Devletli çözüm modelinin masada ele alınmasını sağlaması gerekmektedir.
Kıbrıs’ta anlaşmaya yol açacak, Doğu Akdeniz’ de olumlu bir havanın esmesini sağlayacak olan Birleşmiş Milletlerin böylesi bir anlayışı benimsemesi olacaktır.”