Türk-Amerikan ilişkilerinde bugüne dek derinleşerek uzanan çatlakların en büyüğü, meşhur Johnson Mektubu krizi ve Kıbrıs Barış Harekatı oldu.
Türkiye ve Kıbrıslı Türkler’deki Amerikan karşıtlığı, bu gelişmelerin ardından yükseldi.
Kıbrıslı Türkleri Rumlar’ın zulmünden kurtarmak için başlatılan Kıbrıs Barış Harekatı sonrası, Washington, hem Türkiye’ye hem de dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah ambargosu başlattı.
Türkiye’ye silah ambargosu 1978’de kaldırıldı. Zira Washington, Soğuk Savaş yıllarında, NATO’nun doğu sınırı olan Türkiye’yi stratejik olarak Sovyetler Birliği’ne bırakmayı göze alamadı.
Ancak 1987’de, Ada’ya yeniden silah ambargosu uygulanmaya başlandı. Washington buna gerekçe olarak, bölünmüş adanın silahlanmasının, adanın yeniden birleşmesi için sürdürülecek diplomatik çabaları engelleyeceğini gösterdi.
Bölgedeki Rus varlığı
Zaman içinde Sovyetler Birliği yerini Rusya’ya bıraktı. Moskova, GKRY ile ilişkilerini geliştirdi; buranın en büyük silah tedarikçilerinden biri oldu.
Öyle ki, 1997’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Rusya’dan S-300 füzeleri aldı.
Ancak Türkiye bu bataryaları yok etme tehdidinde bulununca, füzeler Yunanistan’a gönderildi.
Son yıllarda Washington, Kıbrıs politikasını yeniden gözden geçirmeye başladı. Buna, Kıbrıs’ın artan önemi, GKRY ile Rusya arasındaki yakınlaşma ve Moskova’nın silah ticareti ile Akdeniz’deki etkisini artırmasının neden olduğu belirtiliyor.
ABD Kongresi’nin Kıbrıs’a silah ambargosunun sona erdirilmesi kararı da, Washington’un bölgede daha etkili olmaya çalışma hamlesi olarak değerlendiriliyor.