Silaha değil sağlığa yatırım yapılmış olsaydı, Covid-19 salgını ile daha kolay mücadele edilebilecek, kaybedilen insanların bazıları kaybedilmemiş olacaktı.
Güzel bir yaklaşım…
Güzel ama, bu süreç içinde veya sonunda hiçbir petrol üreticisi devlet, “Gelin dayanışalım; alın size ucuz petrol”demedi ki… Bu süreç içinde hiçbir sınır anlaşmazlığı, ortalama bir çizgi çekilerek sonuca ulaştırılmadı ki… Hiçbir devlet bir diğerine, al sana birkaç milyar dolar ve istediğin gibi harca da demedi.
Uluslarararası ilişkilerde değişen birşey oldu mu?
Olmadı! Esas olarak bir insan topluluğunun ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacını gütmesi gereken devletlerin tutum ve davranışlarında bir değişiklik görülmüyor.
KÜRESEL DEĞİŞİM
Covid-19 krizi atlatılmak üzeredir. Şimdi dikkatlerimiz yeniden uluslararası sorunlara çevilmiştir.
Görüyoruz ki Libya’daki mücadele devam ediyor. Kendi ciddi sorunlarla boğuşsa bile Libya’daki gelişmeler için önemli kaynaklar ayıran Türkiye, yeni bazı avantajlar elde etmiştir.
Ekonomik daralma nedeniyle düşen petrol fiyatları yükselmek için tüketim çılgınlığının yeniden yükselişe geçmesini beklemektedir.
Türkiye gibi ülkeler, para birimlerinin değerini ancak ve ancak kendi kaynakları ile koruyabilmekte; bu amaçla içe kapanık politikalar geliştirmeye çalışmaktadırlar.
Covid-19 salgınından ağır hasarlı çıkan İspanya ve İtalya gibi ülkeler, kapılarını turistlere açmanın hazırlığını yapıyorlar. Ekmek kavgası devam ediyor ve sağlık endişelerini gölgede bırakabiliyor.
Hiçbir şey eskisi gibi değildir ama küresel rekabet ve mücadele olduğu yerde durmaktadır. Bu mücadele ve rekabetin koşulları değişmiştir; belki araçlarında da değişimler olacaktır; o kadar!
KKTC’NİN DURUMU
Başkalarını bırakıp kendi devletimizi incelemeye alalım…
Belli ölçülerde verimli bir çalışma ortaya koyan turizm, yükseköğretim ve inşaat sektörünün yarattığı gelirden önemli bir pay alan KKTC devleti, eğitim ve sağlıkta yapamadıklarını, bundan sonra yapma kararı almış değildir.
Ekonomi kendi ölçüleri içinde çalışırken elde ettiği aylık 600 milyon TL’lik kazanç ile ödemelerini ancak yapabilen KKTC devleti, potansiyelini büyük ölçüde kaybetmiş olan ekonomiden her ay 600 milyon TL çekmeye devam ederek memurlarını eksiksiz ödemeyi planlıyor.
Bu 600 milyon TL’lk aylık geliri elde etmek için yeni vergiler mi koyacak? Kendini yaşatmakta zorlanan işletmeler, önümüzdeki dönemde yeni vergilerle yüzleşeceklerse yaşamaya devam edebilecekler mi? Bunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Bu devleti yönetenler veya yönetmeye talip olanlar, bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyip duruyolar ama eskiden yapılan yanlışlardan veya bundan sonra nelerin yapılması gerektiğinden söz etmiyorlar.
KKTC devletinde de bir değişim belirtisi görünmüyor.
DEĞİŞİM OLMAYACAK!
Bu, KKTC devletinin asal işlevine devam edeceğini anlatıyor: İş yerlerinden ve özel işyerlerinde çalışanlardan toplayacağı vergileri kamu görevlilerine dağıtmaya devam edecektir. Zaten başka bir işlevi yoktu ve bundan sonra da olmayacaktır. Yeni KKTC düzeni, eski düzenin yeni araçlarla sürdürülmesi şeklinde olacaktır.
Çünkü, bu düzenin de sahipleri ve koruyucları vardır. Üstelik bizim değişim yapmasını beklediklerimiz de bunlardır.
Şair ne demiştir?
“Kim mi kurtaracak seni aç insan
bize gel ekmek istiyorsan bize gel
kıvrananlara açlıktan
biz gösterelim sana yolu
biz açlar vereceğiz sana ekmeği”
Açlar oturmuş, bu düzenden beslenenlerin değişim yapmasını ve onlara da bir parça ekmek vermelerini bekliyor.
Daha çok beklerler!
Olmayacak!Bu şekilde beklemeye devam ederlerse değişim falan olmayacak!