Salgına karşı alınan sağlık önlemleri iyi gidiyor. Cumartesi gününü sıfır vaka ile atlattık. Pazar günü vaka sayımız üç oldu. Aslında bulaşmanın hiç olmaması değil, kontrolümüzde olması önemli. Bence asıl güzel haber şu: Sağlık malzemesi takviyesi de devam ediyor.
Bu gidişatı devam ettirebilirsek bu musibetten nisbeten ucuz kurutulacağız gibi görünüyor. Geriye önemli bir ekonomik yıkım kalacak ama…
DURGUNLUĞUN BOYUTLARI
Ekonomik sorunlar daha şimdiden ciddi tartışmalara yol açtı. Herkes, öncelikle çalışanların ve dar gelirli ailelerin korunması gerektiğinden söz ediyor ama devlet henüz daha gıda dağıtımını bile iyi bir şekilde başaramadı. Çalışanlara verileceği söylenen aylık 1500 TL’lik desteğin foyasıda erken çıktı. Devlet, kapanan veya cirosu ciddi şekilde düşen işyerlerinden çıkarılacak olan kayıtlı işçilere işsizlik ödeneği vermek zorunda değil mi? Anlaşıldı ki devlet, aylık 1500 TL’lik ödeme yaparak bu yükümlülüğünden kurtulmaya çalışıyor.
İşyerlerinin kapanması veya cirolarının ciddi şekilde düşmesi nedeniyle karşılıksız kalan çeklerin ne olacağı da ayrı ve ciddi bir tartışmaya neden oluyor. Bu çekleri keşide edenlerin uygun bir faizle borçlanması bile soruna çare olmayacak gibi görünüyor.
Geriye, devletin pek çok yükümlülüğü üstüne alması;bunların bazılarını vergi gelirleri ile karşılaması, bazılarını ise oldukça uzun vade içinde ilgili muhataplarından geri talep etmesi kalıyor. Hibeler; uzun vadeli düşük faizli borçlandırmalar…
KAYNAK SORUNU
Dünyanın her yerinde salgının neden olduğu ekonomik sorunları aşmak için buna benzer şeyler öneriliyor zaten… Geriye, hükümetlerin, bu uygulamaları gerçekleştirebilmek için gerekli parayı bulmasıkalıyor.
Geçtiğimiz günlerde İngiltere İşçi Partisi liderliğini devralan Keir Starmer, en zengin yüzde 5’lik kesimin vergilerinin artırılması, başta büyük şirketler olmak üzere vergi kaçırmanın önüne geçilmesigibi şeyler önerdi.
Krizin Türkiye’yi hazırlıksız yakaladığını belirten Türk finans uzmanları ise para basmayı öneriyor. DW Türkçe’ye konuşan finans ve vergi uzmanı Dr. Ozan Bingöl’e göre sosyal izolasyonu gerektiren böylesi önemli bir durumda devletin bunu sağlamak için maliyetine katlanması gerekiyor. Bingöl, “Kaynak neyse borçlanmaysa borçlanma, para basmaysa para basma. Zaten bunların hepsinin de neticede ödeyicisi halk olacaktır”diyor.
Para basmak enflasyon yaratacaksa bunu bedelini halk ödeyecektir; vergileri ise zaten halk ödüyor.
BİZİM ÖNERİLERİMİZ
KKTC’de bu işler nasıl dönecek?
Ekonomi veya maliye ile ilgili olanlara sorulduğu zaman onların verdiği yanıt genellikle “sağlığın para ile ölçülemeyeceği”olmaktadır.
İyi cevap! Kamuoyunun takdirini kazanıyor! Soruna çözüm bulmuyor ama…
Devlet, şimdi bazı uygulamalar yapıyor: Alacaklarını öteliyor. Kamu görevlilerinin maaşlarını eksik ödüyor ama bunları gelecekte geri ödeyeceğini vaat etmekten de geri kalmıyor.
Günü geldiği zaman bunları nasıl ödeyecek merak ediyorum doğrusu. Ekonomistlerin veya maliyecilerin yanıtlarının gerçek bir çözüm önermediği gün gibi ortadır: Neredeyse %50 oranında daralması beklenen KKTC ekonomisinden vergi diye toplanacak kaynaklar eskisi gibi yaşamamıza ve bu arada şimdi oluşacak borçları ödememize yetmeyecek. KKTC’de yüksek oranda vergilendirilebilecek varlılıklar olduğunu da sanmıyorum doğrusu.
“Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Herkes bunu söylüyor. Başbakan da bu kervana katıldı ana muhalefet lideri de…
Aslında şimdiye kadar da öyleydi. Hiçbir gün, bir öncekinin aynısı olmuyor zaten… Ama ne olacak?
Eskisi gibi olmayacak da ne olacak?
İşte aslıl mesele bu!
Asıl soru da şu:Bundan sonra ne olacak?