Toplum oldukça travmatik bir süreçten geçiyor. Hem canımızla uğraşıyoruz; hem malımızla…
Banka kapılarında yaşanan “maaş çekme yığılmaları”, ekonomik kaygıların en az sağlık kaygıları kadar önemli olduğunu gösterdi.Kimileri “geri zekalılar” diye küferetmeyi ve bu davranışı “ahmaklığa” bağlamayı tercih etse de bunun en halisinden bir “insani kaygı” olduğu çok açık… Zaten aynı olaylar Rum tarafında da yaşanmış…
Bütün bu gözlemleri bilimsel yöntemlerle değerlendirmekgerekiyor. Başlıca iki konu olduğunu düşünüyorum:
- KKTC devleti bu süreçte nasıl bir performans gösteriyor? Halkına yeterince hizmet edememesinin nedenleri nedir? Bu nedenler nasıl ortadan kaldırılacak ve bu devletin verimliliği nasıl yükseltilecektir?
- İnsanların davranışları, güzel sözlerle değiştirilebilir mi? Yoksa insanlar, daha temel içgüdülere veya davranışlarını yöneten kaygılara mı sahiptirler? Daha etkili bir düzen kurmak için vaazlar yerine bu kaygılara şekil verecek kurumlara mı ihtiyaç vardır?
SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER
Devletler, esas olarak zor günler için vardır. KKTC devleti de yaşamakta olduğumuz travmatik sorunlar karşısındaki başarısı veya başarısızlığı ile sınanacaktır. Bu nedenle, yukarıdaki sorulara yanıt aramanın tam zamanıdır.
Sorunların temelinde, KKTC devletini bir avuç ayrıcalıklı insanın örgütü haline getirmiş olmamız yatıyor. Çalışan insanlardan ve kurumlardan toplanan vergiler ile Türkiye’den sağlanabilen yardımlar, bu bir avuç insan için harcanmıştır. KKTC devleti, bütün yurttaşlarını kapsayacak kurumlar geliştirememiş veya oluşturduğu kurumları güçlendirememiştir. KKTC devletinden çıkar sağlayabilenler zenginleşmiş; KKTC’nin kurumları zayıf kalmıştır. Sosyal Sigortalar Dairesi, sağlık servisleri ve eğitim kurumlarının durumu bu söylediklerimizi yeterince kanıtlamaktadır.
Sorun buysa, çözüm de bellidir: Olayı tersine çevirmek zorundayız… KKTC, insanları fakirleşecek olsa bile daha güçlü kurumlar yaratmak zorundadır.
ÖNERİLERİ GÖRELİM
Görüneni paylaşmak veya yaşanan olumsuzlukları dile getirmek yeterli değildir. Toplumsal tartışma sürecine katılmak, bu gelişmenin nasıl olacağına dair öneriler yapmakla olur. Sonuç olarak daha güçlü kurumlar elde etmek istesek bile, buna “vaazlar yoluyla” ulaşmak mümkün değildir. Bunun için somut “eylem planlarına” ve bu planları katıksız bir şekilde uygulamaya ihtiyaç vardır.
Nereden başlayacak ve nasıl ilerleyeceğiz?Bu tartışmaya ihtiyaç vardır.Son günlerde eski politikacıların hükümetin kapısına yığılarak “destek vermeye” çalıştıklarını gözlemliyoruz… Ama özeleştiri duymadık.Bu politikacılardan hiçbiri, “biz de şunu yanlış yapmıştık” demedi. Neyi doğru yaptılar ki şimdi yeniden görev bekliyorlar?
Bize “normal” görünen dönemlerde TV ekranlarını dolduran akdemislerden de haber yok. Çeşitli rapor ve görüşlerle ortalarda dolanan insanlar, KKTC’nin içinde bulunduğu duruma nasıl düştüğünü ve bundan çıkışın nasıl olacağını niye anlatmıyorlar?
Herkes sus pus!
POLİTİK HAZIRLIK
Acaba bunun nedeni yine politik mi? “Bu yıkım yaşansın bakalım! Bekleyip geride nasıl bir enkaz kalacağını da görelim. Belki de bu enkazdan bir fayda çıkarırız” diye mi düşünüyorlar acaba?
Eğer böyleyse, şimdiki durumu yadırgamamak gerekir:Bir toplumun aydınları bu kadar içten pazarlıklı olur; bu kadar ince hesaplar yaparsa, o toplumun oluşturacağı devlet veya bu devletin kurumları ancak bu kadar başarılı olabilir!