2025’in zor geçeceği söyleniyor. Herkes aynı şeyi söylüyor!
Kasım ayında taslağı sunulan ve Aralık ayında KKTC Meclisi tarafından onaylanan 2025 yılı bütçesi, zorlukların özellikle kamu maliyesi ile ilgili olacağını gösteriyor. Vergi gelirlerinin %88 oranında artırılması hedeflenmiş olmasına karşın bütçede 18 milyar TL daha açık görünüyor. Vergi gelirlerindeki artış tutturulamazsa bu açık daha da büyüyecektir. Hükümetin bütçe geçtikten sonra hemen gündeme getirdiği hayat pahalılığı ödeneğine ilişkin kuralların değiştirilmesi, KDV oranlarının artırılması ve kamu hizmetlerine karşılık toplanan harçların üç kat artırılması bu açığı kapatamaz. Vergi memurları sokakları geziyor; her dosya inceleniyor. Vergilerin artırılması işletmelerin kapanması veya çalışmanın caydırılması ile sonuçlanacak. Vergi gelirleri artmayacak, tam tersine azalacak. İşletmeler kapandıkça kamu maliyesinin açığı da artacak.
Zorluk kamu maliyesindedir ama bu zorluk halka yansıtılmaya çalışılıyor. Kaldırabilirsek kamu maliyesi şimdiki şekilde devam edecek.
Kamunun dışında kalan işletme ve kişiler, şimdiye kadar verdikleri türden bir mücadele verecekler ve hayatta kalmaya çalışacaklardır. Güç kullanarak vergi toplamak gibi bir yetkiye sahip olan devlet yollarına çıkmazsa işlerini daha kolay yürütebilecek; aksi durumda kapatmak zorunda kalacaklardır. Enflasyon ve pahalılık canavarı ile mücadele ederken bir de devletle uğraşmak zorunda kalmak onları bitirebilir. Oysa, kamu maliyesinin zorluğunu bütün piyasaya yaymak yerine yurtdışından gelir getiren sektörleri güçlendirerek hem kamu maliyesini, hem işletmelerimizi, hem de çalışanları rahatlatabiliriz.
KKTC’ye yurtdışından gelir sağlayan üç ana sektör vardır: Turizm, yükseköğretim ve inşaat… Turizm işletmelerinin en güçlüsü olan casinolu otelleri baltalamak için her türlü yolu deniyorlar. Kamu otoritesinin tarihi ve kültürel miras ürünlerimizi tanıtmayı ve onları etkili bir turizm ürünü haline getirmeyi bir türlü başaramaması nedeniyle adımız “kumar adasına” çıktı ama diğer turizm dallarını güçlendirmek için herhangi bir girişim bile yapılmıyor. Tanıtma ve pazarlama faaliyetleri adeta sıfırlandı. Ulaşım zaten sorunlu… Bu ara siyasi prestijimiz de yerlerde sürünüyor; Türkiye’de bile olumlu anılmıyoruz. Turizm sektörünün ilerleyebilmesi için kamudan kaynaklanan olumsuzlukların hemen giderilmesi gerekiyor. Turizm Teşvik ve Tanıtma Fonu’nda toplanan kaynak bu amaçla kullanılabilirse yapılacak çok şey vardır. Yapmayı bilenler ve becerecek olanlar da bulunur.
Yükseköğretim sahte diploma krizi ile sarsıldı ama bundan daha önemlisi kronikleşmiş olan “kalite” sorunudur. Üniversite girişlerinden tutun da öğrencilerin devamlılığına ve eğitimin ciddi şekilde sürdürülmesine kadar birçok sorun, kaliteyi düşürmekte ve sonuçta üniversitelerimizi “ucuz ama kalitesiz” eğitim vermeye adeta mahkum etmektedir. Taviz vermeden sürdürülecek bir eylem planı ile yüksek öğretimin kalitesini artırırken dünyada dolaşmakta olan milyonlarca yabancı öğrenci içinden kendimize yakışan oranda bir pay almak sorun olmayacaktır. Aramızda, bunun nasıl yapılacağını bilen ve yapma kabiliyeti olanlar vardır.
İnşaat konusunda bir şey yazmama bile gerek yoktur. Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Arıklı, inşaat sektöründe “ayağımıza sıktığımızı” söylemişti zaten. Bu yarayı hala daha sarmadık. Kamu kurumlarının müteahhitleri ve emlakçıları engellemek için yapmadıkları kalmadı! Bunlardan vazgeçmeleri ve sadece imar planlarına odaklanmaları sektörü yeniden canlandıracaktır.
Bu üç sektör canlanırsa vergi gelirleri elbette artacaktır. Har vurup harman savurmazlarsa onlar da zorlukları aşabilirler.
Bize bunu amaç olarak belirlemiş bir hükümet lazımdır!