Cumhurbaşkanı Tatar’ın Brüksel ve Polonya’ya gideceği duyurulduğu zaman Avrupa Birliği ve Polonya devleti nezdinde görüşmeler yapacağını düşünmüşseniz bu sizin algılama yetersizliğinizden kaynaklanıyor; kimse sizi aldatmaya kalkışmamıştır. “Brüksel” denilince Brüksel’de konuşlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti diplomatlarını ve onlarla yakın ilişki içinde olabilen Türk kökenli iş insanlarını; Varşova denilince de Türkiye’nin büyükelçisi olmayı başarmış bir Kıbrıslı Türk olan Rauf Denktaş’ı ve onun etkileyebileceği gazeteci ve iş insanlarını anlamamız gerekirdi. Yanlış anlamışsak hatayı kendimizde aramamız gerekir!
Tatar, Türkiye seyahatlerine “Türkiye dışı seyahat” ekleme konusunda oldukça gayretli görünüyor. Böylece KKTC’yi tanıtma konusunda ne kadar çok ve verimli çalıştığını kanıtlama olanağı yakalayacağını ve gelecek seçimi, bu çabalarını devam ettirmeyi vaat ederek kazanacağını düşünüyor olmalıdır. Beş yıllık süre, dünyayı dolaşmak bakımından yetersiz kalacak tabii… Tam tanınıyorken tanıtma becerisi yüksek bir cumhurbaşkanı yerine tanıtma faaliyetlerini askıya alacak yeni bir cumhurbaşkanımız olmasını kim ister? Hepimiz Tatar’a oy vermeliyiz ki “tanıtma faaliyetleri” başarı ile sonuçlanabilsin!
KKTC’Yİ TANITMAK İÇİN YAPILAN SEYAHATLERE MUTLAKA YENİ ZELANDA DA EKLENMELİDİR. İNGİLİZ PASAPORTU GEÇERLİDİR SANIRIM; VİZE DE GEREKMEZ!
Bu arada bu gezilerden elde edilen somut sonuçlar nelerdir ve bu sonuçlar, harcanan kaynağa değer mi diye sormak gafletinde de bulunmamak lazım… Zaten Cumhurbaşkanı’na soru sormak adeti de kalkmak üzeredir. Anavatan’da olmadığına göre Yavruvatan’da böyle bir şeyin olması, beklenmemeli ve hatta istenmemelidir. Başkanların “hesap vermemesi” esastır ve “esaslı yetkilerin onların elinde toplanması” toplumu ileri götürecek yegâne yoldur. Erken zamanda, Türkiye’deki gibi bir “reis düzenine” geçmek, KKTC’yi tanıtma yolunda daha güçlü adımlar atılabilmesini sağlayacaktır. Böylece daha etkili diplomasi yolları açılacak, Başkan Tatar’a özel uçak bile tahsis edilebilecektir.
Bütün bunlar, Filistin’in kurtarılması ve KKTC halkının mutlu olması için yapılmaktadır. Kimileri bunu anlamazlıktan gelse bile aslında anlamadıklarından değil hainliklerinden veya kıskançlıklarından zırlanıp durmaktadırlar. Patates fiyatından, hastane yetersizliklerinden ve okullarda sağlam sınıf kalmadığından söz etmelerinin esas nedeni de budur. Parayı tasarruf edip sınıf mı yapacağız yani? Tanınmamış bir devletin okula ihtiyacı mı var?
Bu ortamda bize düşen asıl ve asli görev, başkanımızın arkasında durmak; gezmediği ülkelere seyahat edebilmesi için yardımcı olmak ve KKTC’yi tanıtmaktır!
Yeni Zelanda İngiliz pasaportu taşıyanlardan vize ister mi emin değilim! İstememesi gerekir diye düşünmekteyim. Tatar, turist vizesi ile seyahat etmekten hoşlanmadığına göre bundan sonraki ziyaretleri için Yeni Zelanda’yı da programa almasını ve İngiliz pasaportunu da yanından ayırmamasını öneriyorum.
Üstelik, saldırıya uğrayan Müslümanlara sahip çıktıklarını da hatırlıyoruz. Biz de tehdit altındayız ve bize sahip çıkma olasılıkları da vardır. Bu olasılığı değerlendirmek elbette iyi olacaktır.
Kolaylıklar diliyorum…