Ortada “siyasal bir kriz” mi var?
Gerçekten soruyorum… Ortada siyasi bir kriz olduğuna dair en önemli işaret, herkesin bir krizi çözmeye çalışıyor olmasıdır… Çalışıyor gibi yapıyor ama çözmeye de yanaşmıyorlar.
UBP’lilere sorsak kriz, “Meclis başkanı seçilen Ziya Öztürkler’in koltuğuna oturtulmaması” olarak tanımlanacaktır. Oysa Öztürkler’in başkanlığına gelene kadar çok daha önemli şeyler yaşandı ve hala daha da unutulmadı.
Zaten Öztürkler’i meclis başkanı yapmak istiyor olsalardı 29 oyla arkasında dururlar, kimse de itiraz etmezdi. Üstelik bu yol hala açıktır.İsterlerse Öztürkler’e bir istifa mektubu imzalatırlar, sonra yeniden aday gösterip 29 oyla Meclis Başkanlığına gönderirler, dünya-aleme ne olduklarını gösterirler.
Kıbrıs Türk halkına yakışmayan görüntülerin ortaya çıkmasına neden olan bir kargaşanın içinden geçmekte olduğumuz açık-seçik ortadadır ama sonuçlandırılmak istenen ve sonuçlandırılamayan bir kriz içinde olduğumuz söylenemez. Bitirmek istemiyorlar… “Kriz” denilen bu şeyi bitirmemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Meclis’in çoğunluğu sonlandırmak istemediğine göre bir “kriz” yerine bir “oyundan” söz etmek daha doğru olacaktır.
29 milletvekilinin hepsini bu senaryonun oyuncuları olmakla suçlayamasak bile önemli bir kısmı bu oyunun parçasıdır. Kimisi, oyunu gördüğü halde sürüden ayrılmaya cesaret edemeyerek, kimisi oyun olduğunu bile anlayamadığı bir aymazlık sergileyerek milletvekilliğine yakışmayan bir tutum içerisindedirler.
Bu oyun, haftalardır devam ettirilebildiğine ve 29 milletvekili bir ufak çatlak dışında ser verip sır vermemekte direndiğine göre “onların üzerinde güç ve otorite sahibi olan” biri veya birileri tarafından da yönetiliyor olmalıdırlar. Öyle olmasaydı Yasemin Öztürk tek başına kalmaz veya bir atımdan sonra geri çekilmezdi. Öyle olmasaydı, “hayır” oyu kullanan milletvekillerinden bir veya ikisi ortaya çıkar, hayır oylarının gerekçesini açıklar ve “kriz” denen bu oyunun niteliğini anlamamıza yardımcı olurdu.
Bu oyunun en önemli özelliği, sağlam bir senaryoya ve “suskunluk yemini” yapmış güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip olmasıdır. Omerta denen suskunluk yemini, ortada güçlü bir otorite veya yönetmen varsa işe yaramaktadır. Böyle bir otoriteden yoksun her çete çöker ve çete üyeleri, baskılar karşısında bülbül gibi şakımaya başlar.
Neresinden bakarsanız bakın, bu “oyun kurucuyu” belirlemeden ve onu deşifre etmeden bu oyundan veya krizden kurtulmamız mümkün değildir.
Birileri bizimle oynuyor. Kimdir bilmiyoruz!
Şimdilik!