UBP NASIL DÜZELECEK; ONA BAKMAK LAZIM!

UBP, GEÇERLİ VE İŞE YARAR BİR SİYASİ PARTİ NİTELİĞİNE KAVUŞMADAN KKTC YÖNETİMİ İSTİKRAR KAZANMAYACAK; SEÇMEN NEYİ SEÇTİĞİNİ BİLEMEYECEK!

0
blank

Meclis başkanı seçilememesini “Meclis sorunu” olarak görmek, çok yanlış olur. Meclis başkanlığı ile ilgili tartışmaların özünü anlayamazsak bir süre sonra karşılaşılacak olan yeni krizlere de hazırlıksızlık yakalanacağız demektir.

KKTC Meclisi’nde başkanlık seçiminin bu duruma gelmesinin sorumlusu, UBP içindeki “iki yüzlüler” olmalıdır. Sorunun kaynağında, “ben oy vereceğim” dediği halde oy vermeyen 3-5 milletvekili var. Başlangıçta “kendi siyasi varlıklarını” gösterme gayretine girmiş olsalar bile, süreç bir krize dönüştükten sonra ne istediklerini açıkça ortaya koymalıydılar; koymadılar ve iki yüzlü davrandılar.

Bu kişiler tespit edilebildi mi bilmiyorum. Ortada çeşitli söylentiler var… Sherlock Holmes’luk bir durum! İşin polisiye tarafını MI6’e havale edip bu işin siyasal çözümüne yoğunlaşmak gerekiyor.

blank
BİLİNEN BİR DEYİM VARDIR: KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKMA, DERİZ. UBP MİLLETVEKİLLERİ KENDİ AYAKLARINI TESTERE İLE KESERKEN KKTC SİYASİ HAYATINA VERDİKLERİ ZARARI DA UMURSAMIYORLAR.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

UBP’nin düzelmesi lazım… İster iktidarda olsun ister muhalefette, büyük partilerden biri olarak kalacağını varsayıyorum; “bir siyasi partiden beklenenleri yerine getirebilme kapasitesi” kazanması lazım…

Bir siyasi partiden beklentilerin esası, “topluma bir yönetim modeli ve yöntemi sunarak bunun sadık bir izleyicisi” olmasıdır. Partiler ayrı ayrı model ve yöntemler önerirken seçmen, onların kendi önerilerine sadık kalacaklarını varsaymak zorundadır; desteğini de buna göre verecektir.

UBP siyasi vaatlerinin peşinde koşmak yerine birbirlerine çelme atarak yükselmeye çalışan politikacılar güruhu haline dönüştü. Kurultaylar bu soruna çare olmuyor. Ünal Üstel, son kurultayı rekor bir oy oranı ve katılım ile tamamladı. Yaşanan bunca deneyime karşın partiyi yönetmesine izin vermemekte direnen milletvekilleri var. Üstelik kendilerini kamuoyundan gizlemeyi de başarıyorlar.

Üstel’in demokratik bir seçimle kazanmadığını ileri sürseler bunu anlayabiliriz. Üstel kurultay yarışına başbakan olarak ve Türkiye’nin desteğini alarak katıldı ama kendi çabasını görmezlikten gelemeyiz. Bütün UBP’lilere dokunmaya çalıştığı yoğun bir dönem geçirdi; avantajlarını iyi kullandı. UBP milletvekillerinin de bunu görmesi; geri kurultaya dönemeyeceğimize göre bu koşullarda UBP’nin bir parçası olarak çalışmaları ve bir “Meclis başkan adayı” üstünde birleşmeleri gerekirdi. UBP’nin veya Üstel’in halka verdiği sözleri tutabilmesi için birlikte çalışma taahhüdüne sadık kalmalıydılar.

Olmuyor ama… UBP’liler, bir siyasi parti gibi davranamıyor. UBP, bir siyasi parti olmaktan ziyade, kendini ayrıcalıklı gören kimi insanların kamu görevinde yükselme aracı olarak değerlendirdikleri bir aygıta dönüştü.

Türkiye’nin müdahaleleri de buna çare olmadı ve olamayacak. Yükselme umudu kaybolan UBP’lilerin Türkiye sevgisi de buhar olup uçuyor! Türkiye’den müdahaleler oldukça iş daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Partiler kamuyu kendi amaçları için kullanmaya çalışan insanlarla dolup taşıyor. Sonra da çare, demokrasi dışı kurumlar ve yöntemlerde aranıyor. Olan da KKTC’den neredeyse nefret etmeye zorlanan yurttaşlara oluyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz