Tayyip Bey, “Bir gece ansızın gelebiliriz” ifadesini Yunanistan için değil, teröristler için kullandığını açıkladı…
Doğru vallahi! Bu ifadeyi kullandığı zaman terörist kimdir sorusuna yanıt vermesi istense ilk sırada Miçotakis’i sayabilirdi ama şimdi Yunanistan’a gidiyor; Miçotakis’i veya Yunanistan’ı terörist sınıfına koymaya gerek yok! “Terörist” olmadıklarına göre, “bir gece ansınızın” tepelerine inmeye de ihtiyaç kalmamıştır!
1920’lerde tartışma konusu olmayacak kadar önemsiz olan kayalıklar yüzünden “bir gece ansınızın” birbirlerinin tepesine inmeye elbette gerek yoktur. Yunanistan Amerika’ya çeşitli üsler tahsis etmiş veya yeni üsler için tahsisler yapmışsa, bunun hesabını ABD’ye sormak gerekir Yunanistan’a değil! Türkiye AB ile yakınlaşamaya çalışırken “iki tam üyeliğe” sahip Yunanistan ile zıtlaşmak da akıllıca olmayacaktır. Tam tersine, Miçotakis’in “diğer üyeyi” de sakinleştirmesi ve AB-Türkiye yakınlaşmasına takoz koymasını engellemesini sağlamak gerekiyor.
Gerçekten de, Türkiye ile Yunanistan arasında “bir gece ansızın” edebiyatına konu olacak kadar sorun olmadığı çıplak gözle görülebilecek bir durumdur. Tam tersine; gerek AB’deki konumu, gerek silahlanmaya daha fazla kaynak ayırmak istememesi, gerek düzensiz göçmenler konusunda Türkiye’nin iş birliğini talep etmesi, gerekse Kıbrıs Rum tarafı üzerindeki baskı kabiliyeti nedeniyle Miçotakis, Erdoğan’a en fazla yardımcı olabilecek lider durumundadır.
“Teröristliğin” de, bir gece ansızın baskına gitmenin de hiçbir anlamı kalmamıştır.
Miçotakis, fazla siyasi risk taşımayan hareketlerle hem kendi kazançlı çıkacak hem de Erdoğan’ın ayakta durmasına yardımcı olabilecek bir konumda bulunuyor. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların bir kısmı, dostluk mesajları ile geçiştirilebilecek gibiyken Ege adalarındaki kayalıklar karşı tarafa kolaylıkla terk edilebilecek gibi görünmüyor ama… Kayalıklar ile ilgili sorunları çözümlemekten daha çok gündemden kaldırmak gerekecek. İki lider, bu durumu değerlendireceklerdir.
Geriye kalıyor Kıbrıs ile ilgili sorunlar…
Hristodulidis’in Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanabilecek olumlu değişimleri Kıbrıs sorununa bağlamaya çalıştığı biliniyor. Miçotakis’in geçtiğimiz Ağustos ayında Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ziyaret, bir “gösteri” olmaktan daha çok bir “çalışma ziyareti” niteliği kazanmış ve Hristodulidis ile baş başa yapılan uzun görüşmede de bütün sorunlar ele alınmıştı. Filelefheros gazetesi bu uzun görüşmenin, “izlenimlerin ve fitne-fesatların ortadan kalkması için” yapıldığını yazmıştı.
Hristodulidis ile Miçotakis şimdi “tam bir uyum” içinde mi bilmiyoruz ama Erdoğan’ın Atina ziyaretinde ele alınacak en önemli konunun Doğu Akdeniz’deki sorunlar olduğunu biliyoruz… Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon aramalarının durdurulması zaten AB raporuna da yansımıştı. Erdoğan bu aramaları durdurma karşılığında yeni kazanımlar elde etmek isteyecektir. Miçotakis’in de Türkiye-AB ilişkilerinin gelişimine yol açabilmek için Hristodulidis’e vermesi gereken “hediyeler” bulmak zorunluluğu vardır. Tam da bu günlerde BM Genel Sekreteri yeni bir özel temsilci belirlemiş bulunmaktadır. Bayan Cuellar’ın önünün açılması ve müzakerelere başlanıyormuş gibi yapılması, geçici de olsa bir bahar havası yaratılmasına imkan verebilir.
“Önce bir yola çıkalım, arkası gelecektir” diye düşünenlerin de; “yola çıkıldı ama bir şey olacağı yoktur” hesabında olanların da sessizleşip mutluluk rolü oynayacakları bir süreç başlamak üzeredir.