KKTC’nin Astana’daki Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’ne davet edilmemesi; açıklama gerektiren bir durum oluşturdu tabii… Türk devletlerinin bizi devlet olarak tanımasını beklerken ‘gözlemciliğimiz’ bile tartışma konusu oldu.
Cumhurbaşkanı Tatar, konu ile ilgili açıklamasında TDT ile ilişkilerimizi özetlemiş ve “Tüm bu gelişmeleri müteakip, on yıllardır devam eden Rum zihniyeti teyakkuza geçmiş, Avrupa Birliği de dahil olmak üzere haksız ve hukuksuz şekilde üye oldukları tüm uluslararası örgütler ve ülkeler nezdinde KKTC’ye uygulanan izolasyonda milim iyileşme olmaması adına canla başla verdikleri uğraşın dozunu arttırmışlardır.
Rum liderliğinin bu kötü niyetli siyaseti, Türk Devletleri Teşkilatı’na üye devletler nezdinde de, tehdit de dahil olmak üzere, çeşitli çevreleri kullanma vasıtasıyla yoğun şekilde devam etmektedir. ‘Türk Devri’ temasıyla düzenlenen bu yılki zirveye bu nedenlerden dolayı katılım gösteremedik” demiştir.
Benim bundan anladığım, Kıbrıs adına AB üyeliği devam ettiği sürece Rum tarafının elinde güçlü bir ‘baskı mekanizması’ olacağıdır. AB yetkililerinin Orta Asya’nın beş devletine “seçiminizi doğru yapmalısınız” şeklinde uyarı yapmış olduğu da kısa süre önce basına yansımıştı zaten. Aslında bütün bunların ‘biliniyor olması’ da gerekirdi. Bunlar bizi çevreleyen siyasi gerçeklerdir.
Rum tarafının ‘kötü niyeti’ denilen şeyin ise, “KKTC’nin Türk devletleri tarafından olduğu gibi başka herhangi bir devlet tarafından tanınmasını önlemek” olduğunu zannediyorum. Rumlar bu ‘niyet’ ile çalışıyorlar ve biz de buna ‘kötü’ diyoruz. Kıbrıslı Türkler için kötü; Rumlar için “iyi”…
Belki de Rumlar bize değil; kendilerine çalışıyorlar! Ama benim bildiğime göre bu dünyada herkes kendine çalışıyor.
Bu durumda aklımıza başka bir soru gelmesi gerekiyor: Bu kötü niyetli çalışmaları nasıl aşacağız? Bizim KKTC’nin tanınması gibi bir hedefimiz varsa, bu hedefe ulaşmak için BİZ ne yapacağız?
Bu sorunun yanıtını, bu hedefi katı bir şekilde gündemimizde tutanların vermesi gerekiyor herhalde. Önümüze erişilemez bir hedef koymadıklarını onların kanıtlaması gerekir.
Rum tarafının “kötü niyetli” çalışmalarını nasıl engelleyeceğiz? Bu kötü niyetli çalışmalar devam etse bile KKTC’yi tanıtmamız veya diğer hedeflerimize ulaşmamız nasıl mümkün olabilecek?
Cumhurbaşkanı Tatar, “çıktığımız bu yoldan caymayacağız” da diyor ve kararlılık gösteriyor. Caymayalım ama hedefe nasıl gideceğimizi planlamakta da yarar var.
Belki de devletimizi tanımalarını Rumlardan istemek en kestirme yol olacak!