Aslında her savaşın bir ideolojisi ve hedefi vardır. Kimisi vatanı için savaşır; kimisi dini için… Kimileri için bu bir iştir!
Son 50 yılda artan küreselleşme ve “vatan” kavramını algılamamızdaki değişimler, “vatan için savaşmayı” da geri plana itiyor. Vatanı için savaşanlar, sadece o vatana bağımlı kalanlardır sanırım. Gerisi kaçıyor. Kaçıyor ve gittiği yerde bile, “uğrunda ölmeyi göze alabileceği” değerleri için savaşmayı sürdürüyor. Din savaşlarının ön plana çıkmasının nedeni de bu olmalıdır.
Bugünün en kanlı savaşı Gazze’de yaşanıyor. Hamas, İsrail’in nasıl bir karşılık vereceğini bile bile “kışkırtıcı bir saldırı” tezgahladı. Hamas’ın yüzlerce sivili rehin almasına bakmayın siz, İsrail hükümetinin buna aldırmayacağını biliyordu. Bu açıdan bakıldığı zaman Hamas’ın aslında İsrail’e değil, İslam dünyasına saldırdığı görülebiliyor. “Hadi bakalım! Din kardeşlerinizi savunacak mısınız; savunmayacak mısınız?” Hamas’ın ortaya attığı soru işte budur.
Suudilere, “Nedir bu normalleşme hevesiniz” dediler… “Normalleşin de görelim!” diye de tehdit ettiler.
İran’a, “Bizi kullandığın yeter. Böyle yaşamaya devam etmek istemiyoruz. Ya hep, ya hiç!” diye rest çektiler.
Erdoğan’ı, “Biz çocuklarımıza Tayyip adını boşuna vermedik. İsrail ile iş birliğini unut; geriye dön!” diye uyarmış oldular.
Mısır, Ürdün ve Lübnan, “Bunlar da bize gelirse halimiz ne olacak?” diye korkudan titriyorlardı zaten!
Hamas’ın Müslüman dünyayı böylesi zor durumlarla karşı karşıya bırakırken İsrail Hükümeti’nin işini kolaylaştırdığından da kuşku duymuyoruz değil mi? Batı dünyasını tam anlamı ile İsrail ile kenetlenmeye zorladılar. İslam dünyasına çağrıları, İslam için savaştıklarına ilişkin mesajları da “siyasal İslama” veya siyasetçi İslamcılara karşı tavır almayı kolaylaştırmış oldu. Bazı devletler Filistin bayrağı kullanımını kısıtlamaya bile başladılar. Almanya, Hamas’ın saldırısına övgüler yağdıran sığınmacıları ve yabancı işçileri sınır dışı etmeye hazırlanıyor. İsrail’e saldırılarını sürdürmek için destek veriliyor. Tek istisna Gazze’deki sivillere insanı yardım ulaştırmak olacak galiba ama onun da ne ölçüde etkili sürdürüleceğini göreceğiz artık.
Hamas, yüzlerce rehin aldı ve İsrail hükümetine 2 milyon rehin bağışladı. İslam dünyasını, bu iki milyon “din kardeşini” hesaba katmak zorunda bıraktı.
Kışkırtıcı Hamas saldırısı, Batı ile İslam arasına kamayı da sokmuş oldu. İsrail ile normalleşme veya iş birliği nasıl sürdürülecek bilemiyoruz.
Bu saldırı sonucunda ortaya çıkan durum, yaşanan ve yaşanacak olan sorunlar önümüzdeki 10 yılı derinden etkileyecektir sanırım. Bakın, bu yazının yayınlanmasından sadece saatler önce İsrail, Gazze’nin Kuzeyinde yaşayan bir milyon kişinin bölgeyi boşaltarak Güney’e göç etmesini istedi. Bombalayacak ve işgal edecek herhalde… Bunu kim önleyecek? Bu önlenemezse bir milyon insan nereye gidecek? Kaçamayanlar ne olacak? Bu soruların muhatabı öncelikle İslam ülkeleri olacak ama belki de onlar yaşananları protesto etmekle yetinecek. Sonrasında bunun öcü, İsrail gibi onlardan da alınmak istenecek!
Bir laf tutturduk gidiyoruz: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor!
“Olmayacak” değil; “olmuyor”! Artık hiçbir şey eskisi gibi yaşanmıyor zaten!