Okul yok; hastaneler çürümüş… Kentlerde altyapı yok; olan da yetersiz… Eğri büğrü yollar çukurlarla dolu ve karanlık… Sanayi bölgeleri çöplük olmuş. Çöplük zehir saçıyor; her an patlayabilir. Adıyaman’da kahramanca çalışan afet müdahale ekibimizin şefi, ancak bir enkaza müdahale edebileceklerini açıkladı; afetlerle mücadele kapasitemiz çok zayıf.
Bu eksiklikleri gidermek için para toplamaya kalktık ama toplanacak paranın yeterli olmayacağı acı bir şekilde ortaya çıktı. Şimdi, deprem bölgesine konteyner köyü yapacağımıza neden konteyner okullar yapmadığımızı sorgulamaya başladık.
Bu devletin işe yarar hale getirilmesi için derhal düzeltilmesi gerekiyor.
Devlet, kişisel refahımızdan değil, ortak dertlerimize çare bulmaktan sorumludur. Hiçbir yurttaşımız, yangınla tek başına baş edemez. Her birimiz bir hastane sahibi olmayız. Eski zamana dönük çocuklarımız için her şeyi bilen mürebbiyeler mi tutalım? Ücretini ödeyecek olsak bile bu hizmetlere bir sistem içinde ulaşabilmemiz gerekiyor. Bu sistemi kurup çalıştıracak bir de örgüte ihtiyacımız vardır. İşte buna “devlet” diyoruz.
Devlet, tek başımıza kalırsak yapamayacağımız şeyleri yapmak için vardır. Vergilerimizle veya doğrudan yaptığımız ödemelerle bu hizmetleri finanse edense yine bizleriz. Yetersiz bilgi ve beceriyle veya gönülsüz bir gayretle çalışarak; verimli olmadan veya hiçbir hizmet üretmeden maaş alan kamu görevlilerinden oluşan devlet, refahımıza katkıda bulunamaz. Devlet, ancak ve ancak, bu ortak ihtiyaçları yerine getirmek için çalışanlara ödeme yapmalıdır. Gerisi, kaynağımızı boşa harcamak olacaktır.
Ama bir sorunumuz daha var: Kimse gereksiz yere para aldığını kabul etmiyor. Bu nedenle, sürekli olarak devletin yapması gereken görevlerden söz edilmekte, devlet örgütü genişletilerek halktan bu görevler yerine getirilecekmiş gibi yeni vergi ve harçlar talep edilmektedir. Devlet adeta bir ur gibi büyüyerek toplumsal dokumuzu kemirmektedir. Sonuçta geldiğimiz noktada ise işe yaramaz koca bir makinedir.
Her şeyi isterseniz sonunuz tam bir hüsran olacaktır. Tercih yapmak zorundayız. Tercihlerimiz hayatımızı şekillendiren başlıca etkendir. Devletler için de bu böyledir. Tercih yapmaktan kaçındığımız sürece, hiçbir şeye sahip olamayız.
Deprem oldu, çocuklarımızı kaybettik ve gözümüz açıldı. Deprem karşısında güçlü olmak istiyorsak tercihlerimiz de bu yönde olmak zorundadır.
Depremden sonra bile hizmet verebilecek güçte okul ve hastane binaları istiyorsak kaynaklarımızı bunun için kullanmak zorundayız. Böceklerin kemirmediği ormanlar… Arabaların isteseler bile yoldan çıkamayacağı yollar… Atıkların bela olmak yerine kaynak olarak kullanılacağı kanalizasyon ve çöp arıtma tesisleri…
Bütün bunları istiyorsak, hiçbir işlevi kalmamış olan Cumhurbaşkanlığı’ndan vazgeçip yıllık 150 milyon TL kadar kaynağı tasarruf edebiliriz. Böylece, külliye yapmaya da gerek kalmayacaktır üstelik. Bazılarını birleştirerek daire sayısını 50-60 civarına indirebilir; bina ve memur ihtiyacını azaltabiliriz. Kamusal hizmetleri sanal ortama taşıyarak zamandan, insandan ve mekandan tasarruf edebiliriz. Böylece tasarruf edeceğimiz kaynaklarla daha fazla ve daha sağlam okullar, hastaneler ve arıtma tesisleri inşa edebilir; daha iyi öğretmenler ile daha iyi nesiller yetiştirebilir; daha iyi bir çevrede daha sağlıklı koşullarda yaşayabiliriz.
Gereksiz veya bugün için öncelikli olmaması gereken devlet hizmetlerinden kurtulmadan, gerekli hizmetlere ulaşmamız mümkün değildir. Hangi bağış kampanyasını yaparsanız yapın; hangi oranda kesinti uygularsanız uygulayın amacınıza ulaşmanız olanaksızdır.
Aslında bunu, bütün karar vericiler de bilmektedirler. Ama korkuyorlar… Bu düzenin değişmesi gerektiğini bu düzenden beslenenlere söylemekten korkuyorlar. Ölümden korkar gibi korkuyorlar. Bunu söyler ve bunun gerektirdiği şekilde davranmaya başlarlarsa siyaset sahnesinden silineceklerini biliyorlar. Kendileri silinmesin diye, toplumun silinmesine, devlet denen aygıtın işe yaramaz hale gelmesine göz yumuyorlar.
Şimdilerde bizim kamusal sistemimize yön veren tek şey işte bu korkudur. Bu korkudan kurtulmadan daha iyi kamusal hizmetlere erişmek de mümkün olmayacaktır.