Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Vudalı, gribe karşı uyarılarda bulunarak, “aşı olunması, bulaşı engelleyecek alışkanlıklar edinilmesi, hastalık durumunda hekime başvurulması ve antibiyotik kullanılmaması” çağrısı yaptı.
Vudalı, grip tedavisinin (oseltamivir) sadece risk grubundaki kişilere ve şikayetlerinin ilk 48 saatinde verildiğini vurguladı.
Bazı önlemlerle virüsün toplum içerisindeki sirkülasyonunun sınırlandırılabileceğini de belirten Vudalı, hasta kişi ile yakın temastan kaçınmak (öpüşmek, tokalaşmak), öksürürken ve hapşırırken ağızı mendil ile kapatmak, kalabalık ortamlardan uzak durmak, hastalık durumunda okulla veya iş yerine gitmemek, maske takmak, elleri sık sık sabun ve su ile yıkamak, eller ile yüze dokunmamak gibi tedbirlerin alınmasına dikkat çekti.
Sağlık Bakanlığı, son günlerde kamuoyunda tartışma konusu olan grip hastalığı ile ilgili halkı bilgilendirmek amacıyla açıklama yaptı.
Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Vudalı tarafından yapılan açıklamada, grip hastalığı influenza virüsünün sebep olduğu üst solunum yollarını veya akciğeri tutabilen bulaşıcı viral bir hastalık olduğunu, her yıl özellikle kış aylarında salgınlara ve hatta ölümlere sebep olması nedeniyle önemli bir sağlık sorunu olduğunu kaydetti.
İnfluenza ve domuz gribine ilişkin bilgilerin paylaşıldığı açıklamada, influenzanın A, B ve C tiplerine ayrıldığını, A ve B virüsünün yıllık mevsimsel gribe sebep olurken, influenza C virüsünün daha küçük ölçekli ve hafif enfeksiyonlara sebep olduğu kaydedildi.
– “Domuz gribinin hastalık seyri veya tedavisi farklı değildir”
İnfluenza A virüsü en yaygın grip etkeni olarak hem insan hem hayvanlarda gribe sebep olduğu kaydedilen açıklamada, İnfluenza A virüsünün aynı zamanda kendi içinde hücre yüzeyindeki proteinlere göre subtiplere ayrıldığı, bunlardan da en fazla konuşulanların domuz gribi etkeni H1N1, kuş gribi etkenleri H5N1 ve H7N9, ve standart mevsimsel grip etkeni olan H3N2 olduğu vurgulandı.
Açıklamada, domuz gribine ilişkin (H1N1), influenza tip A/H1N1 virüsünün ilk olarak 2009 yılında Kuzey Amerika’da ortaya çıktığını ve o yıl pandemiye sebep olduğu, 1,5 yıl içinde pandeminin sona erdiği, artık A/H1N1’in yıllık mevsimsel grip etkeni olarak her yıl karşılaşıldığı belirtildi.
Domuz gribinin, grip hastalığının sadece bir subtipi olması dışında önem arz etmediği, hastalık seyri veya tedavisinin farkı olmadığı vurgulandı.
– “Virüs solunum yolu ile vücuda girdikten sonra ortalama 2 günde şikayetler başlar”
Grip hastalığında ateş, baş ağrısı, eklem ve kas ağrısı, nefes darlığı, yorgunluk hissi, akan ya da dolu burun, hapşırma ve boğaz ağrısı belirtilerinin görüldüğüne işaret edilen açıklamada, virüsün solunum yolu ile vücuda girdikten yaklaşık 1-4 gün, ortalama 2 günde hastalık şikayetlerinin başladığı kaydedildi.
Bunun yanında, komplikasyonsuz (ek hastalıksız) gripte hastalık süresinin 3-7 gün sürdüğü, ancak öksürük ve kas ağrısının 2 haftaya kadar devam edebileceğine değinildi
Soğuk algınlığı, nezle ve gripte antibiyotik kullanılmaması gerektiğinin altı çizilen açıklamada, etkeni virüs olan bu hastalıklarda antibiyotiğin etkisinin olmadığı ancak çoğu zaman hastaların doktora başvurmadan antibiyotik kullandığı belirtildi.
Açıklamada, sadece grip hastalığı sırasında komplikasyon (sinüzit, otit, zatüre) gelişirse antibiyotik tedavisine başlanması gerektiği ifade edildi.
-“Grip aşıları bir önceki sene dolaşan influenza subtiplerine göre hazırlanır”
Grip aşısı hakkında da bilgi verilen açıklamada, her yıl hazırlanan grip aşısının bir önceki sene dolaşan influenza subtiplerine göre hazırlandığı, ülkedeki aşıların A/H1N1, A/H3N2 ve influenza B’ye karşı bağışıklık kazandırdığı dile getirildi.
Bunun yanında virüsün hızlı bir şekilde mutasyon yani değişim geçirdiği için, aşı yapılamasına rağmen influenza subtiplerinden hastalık oluşabileceği uyarısında bulunulan açıklamada, “Hastalığın seyrinin hafiflettiği ve özellikli hasta grubunda ölüm oranını azalttığı dünyada yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Yapılan bir grip aşısı sağlıklı bir kişiyi yaklaşık bir yıl korumaktadır, bu sebepten her yıl tekrarlanması gerekmektedir. Ancak yumurta alerjisi olan kişilere aşı yapmamalıdır. Dünya Sağlık Örgütünün önerisine göre 6 aylık ve üzeri yaştaki herkese aşı yapılmalıdır. Ancak riskli gruptaki kişilere öncelik tanınmalıdır” denildi.
Açıklamada risk grubundaki kişiler şu şekilde tanımlandı:
“50 yaş ve üzerindekiler, huzur evinde kalan veya kronik bakım verilen bir sağlık ünitesinde kalan her yaştan kişiler, kronik akciğer ve kalp hastaları, uzun süreli aspirin tedavisi verilen 6 aylık-18 yaş arası çocuklar, kronik böbrek hastalığı olanlar, şeker hastalığı olanlar, bağışıklık sisteminde yetersizlik veya baskılanma durumu olan hastalar (kanser hastaları, AIDS olanlar, organ nakli yapılmış olanlar, steroid alanlar, kemoterapi ya da radyoterapi uygulananlar), gebeler, doktorlar, hemşireler ve hastanede çalışan diğer personel, huzurevi ve kronik bakım veren sağlık ünitelerinde çalışanlar, yüksek riskli kişiler (organ nakli yapılmış hastalar vb) ile aynı evde yaşayanlar”
– “Grip aşısı her yıl ekim ayında önerilir ancak yaptırmadıysanız en kısa sürede yapılması tavsiye edilir”
Grip aşısının her yıl ekim ayında önerildiği ancak eğer aşı yaptırılmadıysa en kısa sürede aşı olunmasının tavsiye edildiği açıklamada, aşının yapıldıktan sonra 14 gün içerisinde hastalıktan korumaya başladığı kaydedildi.
Gribin tedavisi olduğu ancak sadece riskli gruptaki kişilerde başlandığına dikkat çekilen açıklamada, 65 yaş üstü, kronik hastalığı olanlar veya gebe olanlarda yüksek risk sebebi ile tedaviye hemen başlanması gerektiği belirtildi ve “Eğer 65 yaş üstünde veya ek hastalığınız mevcutsa tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz” denildi.
Bazı önlemlerle virüsün toplum içerisindeki sirkülasyonunun sınırlandırılabileceği de vurgulanan açıklamada, hasta kişi ile yakın temastan kaçınmak (öpüşmek, tokalaşmak), öksürürken ve hapşırırken ağızı mendil ile kapatmak, kalabalık ortamlardan uzak durmak, hastalık durumunda okulla veya iş yerine gitmemek, maske takmak, elleri sık sık sabun ve su ile yıkamak, eller ile yüze dokunmamak gibi tedbirlerin alınmasına dikkat çekildi.